Tam da Aziz Nesinlik bir hadise cereyan etti geçen hafta…

Hem de “KKTC’nin onuru” olarak övünülen Meclis de bu Aziz Nesin’lik hadiseye sahne oldu.

Birileri çıkıyor ve “Kainat Güzeli” diye lanse ettiği karının teki için Meclisi Başkanlığından randevu alıyor ve Meclis Başkanı da hiç işi yokmuş gibi onu kabul ediyor.

Üstelik “veciz” ve KKTC adına “son derece derin sözlerle” bu “mühim ziyarete” ekstradan anlamlar yüklemeye çalışarak…

Bu noktada insanı gülmekten sakatlayacak esas olay ise;

Meclis Başkanı Bozer’e “Kainat Güzeli” diye takdim edilip “yüce Meclis adına” gerçekleştirilmesi sağlanan “kabulün” başrol oyuncularından biri olan Mısırlı “güzelin” aslında “Kainat Güzeli” olmamasıydı.

Bu alanda bilgi ve deneyimi tartışılmaz olan Bülent Günkut açıklamış bu vahim “yanlışlığı” kamuoyuna…

- Yani Meclis Başkanı Bozer’i “sana Kainat Güzelini getiriyoruz” diye faka bastırıp aldatmışlar.

                               Az bile yapmışlar… Yani şimdi “Elizabeth Taylor ölmedi, yaşıyor ve Meclis Başkanı’nı ziyaret etmek istiyor” diyerek menekşe gözlü birisini getirseler, sorgusuz sualsiz “kabulümüzdür” diyebilir miyiz?

Veya “Monica Bellucci kılıklı” bir hatun getirseler…

Sanki Meclis Başkanlığının “görevlerinden biridir”, “Kainat Güzeli”, “Dünya Güzeli”, “Kozmos Güzeli” diye takdim edilen her karıyı “onur ve gururla” kabul edip, veciz konuşmalar yapmak…

İktidar vekillerinin kapısında biriken yüzlerce vatandaşın derdini dinlemek, şikâyetleriyle ilgilenmek olur mu? Bu kadar “yoğunluğun” içinde koskoca Meclis Başkanı, vatandaşlara da mı vakit ayırsın yani?

Yakışır mı o makama “avamın dertlerine” vakit ayırmak?

Doğrusu magazinle aram çok iyi olmasa bile… Bizim “necip medyamızda” da “güzellik yarışmaları” ekranlardan ve gazetelerin en renkli sayfalarından adeta taşırılıyor gözlerimizin önüne…

Ve ben son zamanlarda herhangi bir Mısırlı güzelin “Kâinat Güzelliği yarışmasını” kazandığını hiç duymadım. Sanırım daha çok Venezüellalıların ipoteğinde “Kâinat Güzelliği”…

Meclis Başkanı Bozer isterse şimdi, “Kâinat Güzeli olsa da kabul ederim, olmasa da…” diyebilir mesela…

Lakin oturduğu makam, hem de ülkesindeki insanların dertlerini, acılarını ve şikâyetlerini anlatacağı makam aradığı şu şartlarda ne “Kainat Güzeli” kabul edebilecek bir lükse sahip, ne de “Kozmos Güzeli”…

Üstelik bir de “faka bastırılıyorsa” böylesine ve “devletin ağırlığı” da bundan yara alıyorsa…

Aziz Nesin usta bile yattığı yerden kahkahalarla güler buna…

Bırakın böylesi “hafif” kabullerin, toplumda yaratacağı tepkiyle devlete olan saygıyı da azaltacağını… “Güzel kabul etmek” adına oyuna gelmek de doğrusu genelde bu ülkenin içine düştüğü sığlığı da gözler önüne seriyor.

İnsan bir sormaz, hızlı bir araştırma yaptırtmaz mı o makamda kabul edeceği kişinin nitelik ve unvanıyla ilgili olarak?

Elinin altında “internet” olan bir yetkili yok mu koskoca Meclis çatısı altında?

Hadi diyelim Cumhurbaşkanı Muavinliği görevini de gerektiğinde üstlenen Bozer oyuna geldi… Onu oyuna getirenler kim?

Her isteyeni, bu devletin her makamına paldır küldür kabul etme gibi bizim bilmediğimiz bir “geleneği” mi var acaba bu devletin?

Neyse ama… Bakın ne demiş, “bu çok önemli” ve kendinden menkul “Kainat Güzelini” kabulünde Meclis Başkanımız:

“Bir dünya güzelini ağırlamak, biz de bir dünya devleti olduğumuza göre çok önemli ve anlamlıdır”.

Bak bak bak… Hadisenin KKTC ile ilgili “siyasi boyutunun derinliğini” bu veciz sözlerden anlayabiliyor musunuz acaba?

Bitmedi… Hızını alamıyor Meclis Başkanı ve “komşu ülke Mısır’dan bir dünya güzelinin kendisini ziyaret etmesinin bir onur olduğunu, bu  ziyareti ciddiye alıp önemsediklerini, bu tür ziyaretlerin ülke tanıtımı için çok önemli olduğunu belirtirken, bundan sonraki yaşamında da Wagdi’yi (Mısırlı çakma güzel) aralarında görmek istediklerini” de vurguluyordu.

Eh… Böyle ağırlama ve kabul gördükleri sürece, dünyanın kendini “güzelden” sayan her hatun kişisi, randevu almak için KKTC Meclis Başkanlığında sıraya girer, “aramızda olurlar” Başkanın temennisine uygun şekilde…

Kalk üstad Aziz Nesin kalk… Unvanın elden gidiyor bu kara mizah diyarında… Bu anormal memlekette…