İsrail'in Filistinli vatandaşlarını temsil eden Yüksek Arap Takip Komitesi Başkanı Muhammed Bereket, ABD'yi bölgede yaşanan "terör ve istikrarsızlığın kaynağı" olarak nitelendirerek, İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerine Kudüs'e sahip çıkması çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma kararını AA muhabirine değerlendiren Yüksek Arap Takip Komitesi Başkanı Bereket, "ABD bölgede yaşanan terör ve istikrarsızlığın asıl kaynağıdır. Öyle inanıyorum ki Amerikalılar bölgenin tamamında yıkıcı bir rol oynuyor." dedi.

Bereket, Washington yönetiminin Kudüs kararının Arap ve İslam dünyasına bir saldırı niteliği taşıdığını belirterek, "Eğer İsrail'de bir ABD büyükelçiliği olması gerekiyorsa burada Tel Aviv'de olsun. Ancak Kudüs'te yeri yok bu elçiliğin. Çünkü Kudüs, Filistinli, Arap, Müslüman ve Hristiyan kimliğine sahip. Evet, Trump'ın kararı bunu değiştiremez. Ancak bu karar halkımıza ve ümmetimize açık bir saldırı niteliğindedir." ifadelerini kullandı.

İsrail vatandaşı Filistinlilerin de ABD'nin söz konusu kararına tepki gösterdiğini vurgulayan Bereket, "İsrail vatandaşı olan bir buçuk milyon Filistinli adına ABD Büyükelçiliği önünde bir protesto gösterisi düzenledik. Orada, halkımızla, Kudüs ile beraber olduğumuzu, Kudüs'ün kutsallığına ve kimliğine darbe vurmaya çalışan ABD ve siyonist politikalara karşı olduğumuzu ifade ettik." diye konuştu.

"ERDOĞAN'IN TAVRINI TAKDİR ETTİK"

Bereket, Türkiye'nin devlet ve millet olarak Kudüs'e ilişkin ortaya koyduğu tavra da dikkati çekerek, "Biz Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’ın, Arap ve İslam ülkelerinin tavrından çok daha ileri olan tavrını takdir ettik. Türkiye halkının resmi tavırla beraber ortaya koyduğu toplumsal tavır göğüs kabartan cinstendi ve umut vadediyordu." dedi.

"Trump'ın aldığı kararın ardından ABD'nin İsrail-Filistin sorununda söz sahibi olması ve ara buluculuk rolü üstlenmesi mümkün değildir. Aslında tarih boyunca ABD, İsrail taraftarlığı yapıyordu. Bana göre bu kararla beraber her şey bitmiştir." diyen Yüksek Arap Takip Komitesi Başkanı, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu vesile ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmeyi reddeden Filistin yönetimini, Ezher Şeyhini ve Kıpti Kilisesi Patrikliğini de tebrik ediyorum. Ben Kudüs'e saldırı anlamı taşıyan bu karardan sonra bölgedeki tüm ABD elçilerinin kovulması ve hiçbir ABD'li yetkili ile görüşülmemesi taraftarıyım."

"İİT'YE KUDÜS'E SAHİP ÇIKMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ"

Bereket, bugün İstanbul'da düzenlenen İİT Olağanüstü Zirvesi'nde ABD'ye karşı net bir tavır ortaya konulması gerektiğine vurgu yaparak, "İslam İşbirliği Teşkilatı'na, Müslümanların ilk kıblesi ve üç kutsal mescitten biri olan Mescid-i Aksa'nın yer aldığı Kudüs'e sahip çıkması çağrısında bulunuyoruz. ABD’nin bu serserice tavrına bir sınır belirlemesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

İİT'den Arap Birliği'nin aksine ciddi kararlar beklediğini belirten Bereket, "İstanbul'dan çıkacak kararlar, Arap Birliği zirvelerinin kararlarından daha net ve güçlü olmalıdır. Arap Birliği'nin kararları yapmacık ve anlamsızdı. Öyle ki Trump’ın kararından sonra bile ABD'nin ara buluculuğunu dahi reddedemedi. İİT, ABD’nin Arap ve İslam dünyasında artık yerinin olmadığını deklare etmelidir." diye konuştu.

KUDÜS'TEKİ YARIM ASIRLIK İŞGAL

Doğu Kudüs'ü 5 Haziran 1967'de işgal eden İsrail, 1980'de tek taraflı olarak kentin doğusunu ve batısını "birleşik başkenti" ilan etti.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BGMK), 1980'de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı.

BMGK kararı çerçevesinde ABD dahil uluslararası toplum, Doğu Kudüs'ün işgal altında olduğunu kabul ediyor. İsrail yönetimini tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri, Tel Aviv'de bulunuyor. Hiçbir ülke, Kudüs'ü ya da doğu ve batı bölümlerini başkent olarak kabul etmiyor.

ABD, Trump'ın hamlesiyle Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıyan ilk ülke oldu. 

Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği uyarılarını göz ardı etti.

İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yeni Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.