Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Linnea Arvidsson, Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara (Rohingyalar) yönelik uygulanan şiddeti açıklayacak kelime olmadığını belirterek, "Duyduklarımız inanılmaz derecede şok ediciydi." dedi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından 3 Şubat'ta yayımlanan rapor, ülkenin batısındaki Arakan eyaletinde zulüm gören Arakanlı Müslümanları bir kez daha dünya gündemine getirdi.

Arakan'da uzun süredir devam eden sivil Müslümanlara yönelik şiddet eylemlerinden dolayı Bangladeş'e kaçan 220 görgü tanığının ifadelerine göre hazırlanan rapor, Myanmar hükümeti ve ordusuna yönelik yoğun tepkilere neden oldu.

Raporu hazırlayan dört kişilik BM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun Başkanı Arvidsson, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Bangladeş'teki ziyaretimiz esnasında duyduklarımızdan ve şiddetin boyutundan ben ve ekibim oldukça etkilendik." diye konuştu.

Arvidsson, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin'in, raporun açıklanmasının hemen ardından Myanmar'da devlet başkanlığı danışmanı ve Ulusal Demokrasi Birliğinin (NLD) lideri Ang San Su Çi ile telefonda görüştüğünü aktararak, "Su Çi, raporu dikkatli bir şekilde inceleyeceği ve ciddiye alacağı konusunda Hüseyin'e söz verdi. Su Çi'nin, rapor hakkında soruşturma başlatılması taraftarı olduğuna dair açıklamasından memnun olduk." ifadesini kullandı.

Arakanlı Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerinin bir numaralı sorumlusu olarak gösterilen Myanmar ordusu üzerinde Su Çi'nin politik etkisiyle ilgili de Arvidsson, "Su Çi'nin çabalarının sonuç vermesini gerçekten çok istiyoruz. Onun, bütün bu katliam ve yaşanan şiddetin durdurulması için gerekli irade ve arzuya sahip olduğuna inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

 "YAŞANAN ŞİDDETİ AÇIKLAYACAK KELİMELER YOK"

Arvidsson, BM ekibinin görüşme gerçekleştirdiği 220 Arakanlının tamamının bir şekilde yaşanan zulüm ve şiddetten etkilendiğini vurguladı.

Rapora göre, 220 görgü tanığından 96'sı aile bireylerinden birinin öldürüldüğünü, 131'i dövüldüğünü ve evlerinin harap edildiğini, 91'i aile bireylerinin kaybolduğunu, 88'i tecavüz edildiğini, 26'sı kişisel olarak vurulduğunu veya bıçaklandığını ve 63'ü de cinsel istismara maruz kaldıklarını belirtiyor.

Yaşanan acıları açıklayacak kelime bulamadığını vurgulayan Arvidsson, görüştüğü Arakanlılarla ilgili izlenimlerini ise şu şekilde anlattı:

"Kimilerinin evleri yakılmış, işkence görmüş, kiminin de aile bireyleri katledilmişti. Tamamının bir şekilde kötü bir tecrübesi vardı. Bizzat benim, gözlerinin önünde çocuklarının katledilmesine şahit olan bir anneyle görüşme fırsatım oldu. Bunu bir anneden duymak son derece korkunç bir durum. Dünyanın hiçbir ülkesinde polisin, askerin güvenlik bahaneleriyle bebekleri, küçük yaştaki çocukları öldüreceğini düşünemiyorum bile. Hiçbir neden böylesine katliamları meşrulaştıramaz. Bütün bu duyduklarımız inanılmaz derecede şok ediciydi."

"ZORBALIKLAR DEVLET ADINA YAPILIYOR"

Arvidsson, bölgede daha önce de şiddet olaylarının yaşandığını anımsatarak, "Ama bu kez Myanmar'da şiddetin bizzat devlet görevlileri tarafından planlandığına ve gerçekleştirildiğine tanıklık ediyoruz. Çünkü üniforma içindeki askerler ve polislerden oluşan resmi görevliler bütün bu zorbalıkları devlet adına yapıyor." diye konuştu.

Müslümanlara yönelik saldırıların nedenlerine de değinen Arvidsson, sözlerine şöyle devam etti:

"Görüşmelerden edindiğim izlenime göre hem etnik hem de dini nedenlerden dolayı güvenlik güçleri Arakanlı Müslümanlara saldırıyor. Köylere gidip kadınlara tecavüz ediyorlar, insanları dövüyorlar, sonra da 'siz buraya ait değilsiniz, Bangladeş'e gidin' diye baskı yapıyorlar. Anladığımız kadarıyla hem etnik hem de dini nedenlerden dolayı bu insanları Myanmar'da istemiyorlar."

ETNİK TEMİZLİK VURGUSU

Arvidsson, Müslümanlara karşı cinayet, işkence, zorla yerinden edilmeler, ortadan kaybolmalar, tecavüz ve cinsel istismar gibi suçlar işlendiğinin altını çizerek, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Hüseyin'in bütün bunları, "çok büyük ihtimalle" insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirdiğini bildirdi.

Geçmişte dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan bu tür olaylara "etnik temizlik" ifadesi kullanıldığını dile getiren Arvidsson, şunları kaydetti:

"Raporumuzda Myanmar'da yaşananların da aynı paralelde gerçekleştiğini belirttik. Soykırıma gelince, böyle bir tanımlamayı yapabilmemiz için bizim misyonumuzun oldukça kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü böyle bir tanımlama için daha derin analizler yapmanız gerekiyor. Soykırımı ispatlamak çok zor bir iş, belli resmi evraklara ulaşmanız gerekiyor."

Arvidsson, uluslararası topluma da çağrıda bulunarak, insanlığa karşı suç işlenen ülkede askeri operasyonların ve şiddetin bir an evvel durdurulması için acil önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti.

"İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEHŞET VERİCİ"

BM Soykırımın Önlenmesi Özel Danışmanı Adama Dieng, OHCHR tarafından 3 Şubat'ta yayımlanan rapora ilişkin açıklamasında, Myanmar ordusunun Arakanlı Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerini dehşet verici olarak nitelemişti.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Hüseyin de, "Rohingyalı çocukların maruz kaldığı yıkıcı zulüm dayanılmaz boyutlarda. Bir insanın, anne sütü için ağlayan çocuğu bıçaklanmasına ne tür bir nefret sebep olabilir? Bu nasıl bir temizlik operasyonudur? Uluslararası toplumu, tüm gücüyle Myanmar yönetiminin askeri operasyonlarını sona erdirmesi için bana katılmaya davet ediyorum." ifadelerini kullanmıştı.

9 EKİM'DEN BU YANA 400 ARAKANLI MÜSLÜMAN ÖLDÜ

OHCHR'nin yayımladığı rapora göre, Myanmar güvenlik güçleri bölgede yürüttükleri operasyonlarda, toplu tecavüz, adam kaçırma, yargısız infaz, yağmalama, darp gibi çok sayıda insanlığa karşı suç işledi.

Öğretmenler, imamlar, din alimleri, topluluk liderleri gibi etkili ve saygı duyulan kişiler özellikle hedef seçiliyor. Tecavüz mağdurlarının bir kısmını çocuklar oluşturuyor, bebeklerden gençlere kadar değişik yaş gruplarından çocuklar öldürülüyor.

Arakan eyaletinde 9 Ekim'de sınır karakollarına saldırılar düzenlenmesinin ardından Myanmar ordusu, bölgeye güvenlik operasyonları başlatmıştı. Rohingya dayanışma grupları, operasyonların başlamasından bu yana en az 400 Arakanlı Müslümanın öldüğünü, çok sayıda kadına tecavüz edildiğini ve köylerinin yakıldığını belirtiyor.

Sınır karakollarının bulunduğu Maungdaw ve Yathay Taung kasabalarında nüfusun çoğunluğunu, BM tarafından dünyada en fazla zulüm gören topluluk olarak tanımlanan Arakan Müslümanları oluşturuyor.

Arakan eyaletinde 2012 yılında Budistler ile Müslümanlar arasında çıkan şiddet olaylarında çoğu Müslüman çok sayıda kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce ev ve iş yeri ateşe verilmiş, yüz binlerce Müslüman bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.