Suriye ve Irak'ta Arap Baharı sonrası başlayan çatışmalarda bir anda büyüyen ve bölgedeki siyasi ve askeri dengeleri değiştiren DAEŞ'in, son aylarda gerileme dönemine geçtiği görülüyor.

ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin destek verdiği Irak ve Suriye'deki muhalif gruplar DAEŞ'in kontrol ettiği bölgeleri ele geçirmeye başladı. ABD merkezli araştırma şirketi IHS, bu hafta yayımladığı raporda, DAEŞ'in son 14 ay içinde, Suriye ve Irak'ta kontrol ettiği toprakların yüzde 22'sini kaybettiğini açıkladı. Bu toprak kaybının yüzde 8'lik kısmının son 3 ayda yaşandığı belirtildi. Raporda yer alan bilgilere göre DAEŞ, büyük bölümü petrol kaynaklı olan gelirlerinin yüzde 40′ını da yitirdi.

Afganistan, Pakistan, Somali ve Yemen'de aradığı desteği bulamayan DAEŞ, mevcut siyasi krizden ve çatışma ortamından yararlanarak Kuzey Afrika'da varlığını güçlendirmeyi amaçlıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, Arap Baharı sonrası Kuzey Afrika'daki silahlı terör örgütleri kuruldukları günden bu yana en güçlü konumlarına ulaştı. Özellikle Libya'da giderek güçlenen DAEŞ, Kuzey Afrika ülkelerinde düzenlediği kanlı terör saldırıları ile bölge istikrarını en fazla tehdit eden örgüt haline geldi. Son araştırmalar DAEŞ'in Afrika ve Avrupa'daki yeni üyelerini Libya'ya yönlendirdiğine ve Kuzey Afrika'da daha fazla üye kazanmak için çalışmalar yaptığına işaret ediyor.

- DAEŞ Libya'da güç kazanıyor

Muammer Kaddafi'nin devrilmesinden sonra çıkan iç savaştan ve siyasi istikrarsızlıktan kurtulamayan Libya, Kuzey Afrika'daki terör örgütlerinin yıllardır merkezi olan Cezayir’in yerini almış durumda.

Kuzey Afrika'daki gücünü artırmak isteyen DAEŞ için Libya kritik öneme sahip. Libya'nın aşiretlerden oluşan yapısı ve her grubun kendi silahlı gücünün olması, DAEŞ'in işini daha da kolaylaştıran unsurlar arasında yer alıyor.

Kaddafi dönemindeki yıllık 40 milyar dolar petrol geliri, çok sayıda silah deposunun varlığı ve Avrupa'ya yapılan insan kaçakçılığının merkezinde olması Libya'yı DAEŞ'in Kuzey Afrika'daki öncelikli hedefi yapıyor.

Irak'ta Saddam Hüseyin dönemindeki bazı askeri liderlerin ve istihbarat yöneticilerinin şu an DAEŞ bünyesinde olduğu gibi Libya'da da Kaddafi dönemindeki bazı istihbarat ve askeri yetkililerinin DAEŞ'e destek verdiği iddia ediliyor.

BM Yaptırım İzleme Heyetinin 9 Mart'ta BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu yıllık rapora göre, Libya dışından yabancı savaşçıları da bünyesine katmaya devam eden DAEŞ, Libya'daki varlığını ve kontrol ettiği toprakları artırıyor.

Raporda ayrıca DAEŞ'in kendisini, ülkeyi dış müdahaleden koruyacak tek güç olarak göstermeye çalıştığı ve halkın desteğini kazanabilmek için milliyetçi bir söylem ile propaganda yaptığı belirtiliyor.

Terör örgütü DAEŞ'in Libya kolu, kaçırdığı 21 Mısırlı Hristiyan'ı 16 Şubat 2015'te infaz ederek dünya genelinde gündeme geldi. Derne şehrinde, 20 Şubat 2015'te düzenlediği üç farklı intihar eyleminde 40'tan fazla sivil öldü. Ocak 2016'da Zlitan kentinde düzenlediği intihar saldırısında da 60'tan fazla kişi hayatını kaybetti.

ABD, Libya'da ilk olarak 13 Kasım 2015'te DAEŞ'e hava saldırısı düzenledi ve bu saldırıda DAEŞ'in Libya sorumlusu Ebu Muğire Kahtani öldürüldü.

DAEŞ'in Libya'daki militan sayısı hakkında farklı rakamlar ifade ediliyor. ABD Savunma Bakanlığı, DAEŞ'in Libya'da 6 binden fazla militanı olduğunu söylerken yerel kaynaklar bu rakamın bin civarında olduğunu aktarıyor.

- 6 bin Tunuslu DAEŞ saflarında

Tunus İçişleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından 2016'nın ilk günlerinde yapılan resmi açıklamaya göre, çoğunluğu DAEŞ saflarında olmak üzere 6 bin civarında Tunus vatandaşının terör örgütleri bünyesinde savaştığı belirlendi.

El-Kaide ve DAEŞ saflarında savaştıktan sonra ülkelerine dönen Tunus vatandaşları, Tunus yönetiminin endişelerini artırıyor.

Sadece 2014 yılında 2 bin 400 Tunuslunun Irak ve Suriye'ye gittiği ve aynı yıl içinde 376 kişinin de savaş bölgelerinden Tunus'a döndüğü ülkenin resmi makamları tarafından açıklandı.

Terör örgütü DAEŞ, Tunus'ta da kanlı saldırılar düzenledi. 18 Mart 2015'te Bardo Müzesi'ne düzenlenen saldırıda 20'si turist 23 kişi öldü, 47 kişi yaralandı. 26 Haziran 2015'te Susa kasabası sahilinde düzenlenen saldırıda 39 kişi öldü. Son olarak Libya sınırındaki Bingirdan ilçesinde 6 Mart 2016'da düzenlenen saldırıda 18'i asker 35'i DAEŞ militanı olmak üzere toplam 53 kişi yaşamını yitirdi.

- DAEŞ'in Cezayir'deki uyuyan hücreleri

Cezayir’de silahlı terör örgütleri 90'lı yıllarda yaşanan iç savaştan günümüze kadar varlıklarını devam ettiriyor. Ülkedeki silahlı militanların sayısının artışına sebep olan etkenlerin başında İslami söyleme sahip "İslami Selamet Cephesi" isimli partinin 90'lı yıllarda iktidara gelmesinin ardından darbeyle indirilmesi var.

El-Kaide'nin Kuzey Afrika kolu Mağrib El-Kaidesi, Cezayir'de uzun yıllardır faaliyet gösteriyor ve El-Kaide hakkında araştırma yapan araştırmacılara göre, merkezinin bu ülkede olduğu tahmin ediliyor.

DAEŞ'in hilafet ilan etmesinin ardından bir grup Cezayir'deki El Kaide'den ayrılarak 2014'ün Eylül ayında "Hilafetin Askerleri" isimli örgütü kurdu.

Terör örgütü DAEŞ'e bağlılığını ilan eden bu örgüt ismini ilk olarak, kaçırdığı Fransa vatandaşı Herve Gourdel'i infaz ederek duyurdu. Cezayir hükümeti, Aralık 2014'te düzenlenen bir operasyonda Hilafetin Askerleri isimli grubun lideri ve 30 üyesinin öldürülmesinin ardından DAEŞ'in Cezayir’deki varlığının sona erdiğini duyurdu.

Cezayir'de uzun zamandır DAEŞ saldırısı söz konusu değil. 500 civarında vatandaşının DAEŞ saflarında savaştığını resmi olarak açıklayan Cezayir, DAEŞ üyelerine yönelik operasyonlara devam ediyor.

El-Kaide'nin güçlü yapılanması nedeniyle DAEŞ'in Cezayir'de yeniden örgütlenmeye gitmesi zayıf bir ihtimal olarak görülürken, DAEŞ'in çok sayıda uyuyan hücre evinin olduğu ve yeni militan bulma çalışmaları yürüttüğü yerel basın tarafından sıklıkla gündeme getiriliyor.

FAS'TA MUHTEMEL DAEŞ SALDIRISI

Kuzey Afrika'da DAEŞ'e yönelik en fazla terör operasyonunun gerçekleştiği ülke olan Fas'ta son 8 ayda yaklaşık bin kişi terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklandı. Rabat hükümeti tarafından yapılan resmi açıklamaya göre, 719'u DAEŞ saflarında olmak üzere bin 505 Fas vatandaşı terör örgütleri bünyesinde yer alıyor ve bu rakam her geçen gün artıyor.

DAEŞ'in şimdiye kadar herhangi bir saldırı düzenlemediği Fas'ta DAEŞ'e yönelik son operasyonlarda gözaltına alınan kişilerin eylem hazırlığında oldukları açıklandı. İçişleri Bakanlığı, şubat ayı içerisinde yapılan operasyonlarda yakalanan militanların terör saldırısı planladıklarını itiraf ettiklerini ve baskın yapılan evlerde otomatik tüfek, tabanca, göz yaşartıcı bomba, çok sayıda mermi ve patlayıcı imalatında kullanılan maddelerin ele geçirildiğini açıkladı.

AFRİKA GENELİNDE DAEŞ TEHLİKESİ

Afrika, terör örgütleri için yeni bir genişleme sahasına dönüşüyor. Kuzey Afrika'nın haricinde kıtanın diğer bölgelerindeki DAEŞ varlığının en fazla olduğu ülke Nijerya.

DAEŞ'e, 7 Mart 2015'te katıldığını açıklayan Boko Haram örgütü resmi açıklamalara göre son iki yıl içinde 10 binden fazla kişiyi öldürdü. Terörden kaynaklanan ölümlerin sayısı baz alındığında Nijerya, Irak, Afganistan ve Pakistan'dan sonra dünya genelinde dördüncü sırada yer alıyor.

Nijerya, DAEŞ'in Afrika'da en fazla militanının olduğu ve en çok saldırı düzenlediği ülke konumunda.

Somali'de faaliyet yürüten El-Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütünden ayrılan ufak bir grup DAEŞ'e katıldıklarını duyurdu. Somali yerel basını Şebab ile bu grup arasındaki çatışmalar sonucunda grubun dağıldığını ancak Şebab içerisinde halen DAEŞ sempatizanlarının olduğunu aktardı.

MISIR'DA SİNA VİLAYETİ

Mısır'ın Sina bölgesinde Arap Baharı sonrası ortaya çıkan, 10 Kasım 2014'te DAEŞ'e biat ettiğini duyuran ve adını "Sina Vilayeti" olarak değiştiren "Ensar Beyt el-Makdis" adlı örgütün son aylarda eski gücünü kaybettiği iddia ediliyor.

Mısır güvenlik yetkilileri bu zayıflamanın başlıca nedenleri arasında örgüte yönelik operasyonların ve örgüt içerisinde yaşanan anlaşmazlıkların olduğunu söylüyor.

"Ensar Beyt el-Makdis" örgütü içerisinde El-Kaide'ye yakın bir grup ayrılarak Cundu'l İslam ( İslam Askerleri) isimli yeni bir örgüt kurdu. Mısırlı yetkililer bu grubun da dağıldığını, bazı üyelerinin yeniden DAEŞ'e katıldığını ve liderleri Hişam el-Haşmavi'nin de Libya'ya kaçtığını açıkladı.

"KUZEY AFRİKA DA TIPKI IRAK VE SURİYE GİBİ KARIŞTIRILMAK İSTENİYOR"

DAEŞ'in Kuzey Afrika'daki amaçları ve mevcut durumu hakkında AA muhabirine açıklamada bulunan Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) Libya Uzmanı Emrah Kekilli, "Milyon dolarları kontrol eden ve karanlık bir örgüt olan DAEŞ, yabancı menşelidir, birileri tarafından üretilmiştir ve bölge gerçekliği ile bir alakası yoktur. Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya aktarılmasının temel nedeni de Kuzey Afrika'yı yeniden dizayn etmek isteyenlerin kendi amaçları doğrultusunda bu örgütü kullanmak istemeleridir." dedi.

Terör örgütü DAEŞ'in merkezinin Kuzey Afrika'ya aktarıldığı haberlerinin özellikle Batı tarafından gündeme getirildiğini belirten Kekilli, "Uluslararası medyanın verdiği haberlerle bizim yerelden aldığımız haberler birbiriyle uyuşmuyor." diye konuştu.

Kuzey Afrika'da DAEŞ'in en güçlü olduğu ülke Libya'nın Sirte şehrinde Kaddafi'nin aşiretinin ve eski yönetimdeki bazı istihbarat çalışanlarının DAEŞ'e destek verdiğine dikkati çeken Kekilli, tüm bunlara rağmen DAEŞ'in Libya'daki gücünün uluslararası medyada abartıldığını söyledi.

DAEŞ'in Kuzey Afrika genelinde ciddi bir gücünün bulunmadığını ancak bazı aktörler tarafından örgütün gücünün hızlı bir şekilde artırıldığını belirten Kekilli sözlerini şöyle tamamladı:

"Kuzey Afrika'nın en temel sorunu demokrasidir, insan haklarıdır, özgürlüktür, seçimlerdir, halkın mevcut imkanlardan yararlanamamasıdır, gençlerin gerekli eğitimi alamamasıdır ve dinin yanlış yorumlanmasıdır. Kuzey Afrika da tıpkı Irak ve Suriye gibi karıştırılmak isteniyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde DAEŞ'in Kuzey Afrika'daki saldırılarının artacağını düşünüyorum. DAEŞ belli bir güce geldikten sonra Kuzey Afrika'daki bazı ülkelere askeri müdahale yapılacak. Bölgenin temel sorunları siyasal sistem içerisinde çözülebilir."