Parlamentonun askıya alınmasını Londra'daki parlamento binasının önüne gelen Avrupa Birliği (AB) yanlısı binlerce kişi protesto etti. Ülke genelinde dün sokaklara dökülmeye başlayan protestocular gecenin ilerleyen saatlerinde büyük kalabalıklara dönüştü. 

Ülkenin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkış sürecinde, "anlaşmasız Brexit" karşıtlarının hareket alanını daraltacak olan bu adımın ardından Çarşamba akşamı parlamento binası ve başbakanlık ofisinin bulunduğu Downing Street'te yüzlerce kişi toplanarak gösteri yaptı. Johnson'ın bu tartışmalı adımına karşı internette açılan imza kampanyasına katılanların sayısı Perşembe sabahı itibarıyla 1 milyon 135 bini aştı. Kampanya, Brexit ertelenmediği veya Avrupa Birliği'ni terk kararından vazgeçilmediği sürece parlamentonun askıya alınmamasını talep ediyor.

Hükümet ise, muhalefetin “Brexit öncesinde AB'dan bir anlaşma olmadan ayrılmayı engelleme girişimleri önlemeye dönük bir adım” olarak değerlendirdiği bu karara sahip çıkmaya devam ediyor ve 5 haftalık bir askının, Brexit’in müzakere edilmesini engellemeyeceğini savunuyor.

Reuters'in haberinde göre, Brexit’i desteğiyle bilinen Muhafazakar Parti Milletvekili Jacob Rees-Mogg ise kararı eleştirenlere şu alaylı yanıtı verdi: “Tüm bu feryat eden ve dişlerini gıcırtadan kişiler, istediklerini yapabilmeleri için iki yöntem olduğunu biliyor. YA hükümeti değiştirecekler ya da yasayı değiştirecekler… Ancak bunlardan biri dahi yapacak girişkenlikleri ya da cesaretleri yoksa biz AB’ı 31 Ekim’de referandum kararı uyarınca terk edeceğiz”

BBC'ye bilgi veren bir Başbakanlık kaynağı, Başbakan Boris Johnson'ın bu yaz göreve yeni başladığını hatırlatarak Johnson'ın Brexit sonrası dönem için planlar yaptığını söyledi.

Parlamento'yu askıya alma fikri İngiltere'de tartışma yaratıyor. Bu fikri eleştirenler, vekillerin Brexit sürecindeki demokratik rollerini oynamasının engelleneceğini söylüyor. BBC Politika editörü Laura Kuenssberg, Parlamento'dan yasa geçirerek Boris Johnson'ın AB'den anlaşma olarak ayrılık kararının önüne geçmeyi planlayan vekiller için 31 Ekim'e kadarki her bir günün önemli olduğunu, askıya almanın beklenenden uzun bir takvime yayılmasının çalışmaları etkileyeceğini söylüyor.

Guardian gazetesinin kıdemli politika muhabiri Jessica Elgot, partilerin 12 Eylül - 7 Ekim tarihleri arasında düzenledikleri yıllık konferanslar nedeniyle vekillerin Parlamento'da olmayacağını, genellikle Cuma günleri Parlamento'ya gitmediklerini ve bu yüzden Parlamento'nun 14 Ekim'e kadar askıda kalması durumunda en fazla altı gün kaybedeceklerini söylüyor.Guardian'a konuşan uzmanlar, bunun 1945'ten bu yana en uzun askıya alma dönemi olacağını söyledi.

'HALKI SOKAĞA ÇAĞIRACAĞIZ'

Başbakan Johnson ise Parlamento'yu askıya alarak vekillerin tartışma imkanını azaltacağı yönündeki suçlamaları reddetti ve vekillerin önünde kapsamlı tartışmalar yürütmek için yeterli zaman bulunacağını söyledi.

Bugün milletvekillerine birer mektup gönderen Johnson Eylül'ün ikinci haftasından 14 Ekim'e kadar Parlamento'nun askıya alınmasını talep ettiğini açıkladı.

Johnson, mevcut yasama döneminin 340 gündür kapanmadığını, bunun Parlamento tarihinde son 400 yılın rekoru olduğunu ve dönemi kapatmanın zamanı geldiğini söyledi.

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn bu gelişmenin üzerine Kraliçe Elizabeth'ten görüşme talep etti.

İşçi Partisi milletvekili Clive Lewis, Twitter paylaşımında "Boris AB'den anlaşmasız bir şekilde ayrılmak için Parlamento'yu kapatırsa vekiller olarak demokrasiyi savunacağız. Bizi Parlamento'dan çıkarmaları için polis çağırmaları gerekir. Halkı sokağa çağıracağız. Parlamento'da olağanüstü oturum talep edeceğiz" dedi.

AVAM KAMARASI BAŞKANI BERCOW: AMAÇ BREXİT TARTIŞMALARINI ÖNLEMEK

Bir açıklama yayımlayan Avam Kamarası Başkanı John Bercow ise "Nasıl göstermeye çalışırlarsa çalışsınlar Parlamento'yu askıya almanın amacının, Brexit'in Parlamento'da tartışılmasını önlemek ve Parlamento'nun ülkenin geleceğine yön verme görevini engellemek olduğu açıktır" dedi ve ekledi:

"Ulusumuzun tarihindeki en zor dönemlerden birinde Parlamento'nun sözünü söylemesi hayati öneme sahip.

"PARLAMENTO'YU ASKIYA ALMAK DEMOKRASİYE HAKARET OLUR."

Financial Times gazetesinin Parlamento muhabiri Sebastian Payne üst düzey bir yetkilinin, önümüzdeki hafta Parlamento açıldığında vekillerin bir güven oylaması ile hükümeti düşürmesi durumunda Parlamento'yu feshedip 1-5 Kasım tarihleri arasında bir erken seçim düzenleyeceklerini söylediğini aktarıyor.

Haberin ardından sterlin dolar ve euroya karşı yüzde 1'e yakın değer kaybetti. Sterlin daha son bu kayıplarının bir kısmını toparlasa da gün içinde istikrarsız bir seyir izledi.

BBC Politika Editörü Kuenssberg, İngiliz hükümetindeki yalnızca birkaç bakanın bu plandan haberi olduğunu ve bu fikrin hükümet içinde de tartışma yarattığını aktarıyor. Kuenssberg, Johnson'ın bu adımının "çok riskli" olduğunu belirtiyor.

Parlamento'nun internet sitesinde askıya almaya karşı açılan bir imza kampanyasına birkaç saat içinde 200 bini aşkın imza verildi. 100 binden fazla imza toplayan konular genellikle Parlamento'da tartışmaya açılıyor.

Boris Johnson Avrupa Birliği'nden bir anlaşma yaparak ayrılmayı tercih ettiğini söylese de, 31 Ekim'e kadar bir anlaşmaya varılamaması durumunda anlaşmasız ayrılığı Brexit'i bir kere daha ertelemeye tercih edeceğini söylüyor.

Brexit'in anlaşma olmadan gerçekleşmesine karşı çıkan vekiller ise Parlamento'dan geçirecekleri yasalarla Başbakan Johnson'ı buna zorlamayı planladıklarını açıklamıştı.

BBC Brüksel Muhabiri Adam Fleming, AB'nin bunu "İngiltere'nin iç işi" olarak görüp bu sürece dahil olmayacağını söylüyor.

Fleming bir AB diplomatının kendisine "AB asla pozisyonunu değiştirmeyecek" dediğini de ekliyor.

KARARA DESTEK YÜZDE 27, PROTESTOLAR DÜZENLENİYOR

Parlamento'nun askıya alınması kararı İngiltere'nin çeşitli kentlerinde protesto ediliyor. Londra'da protestocular Başbakanlık Ofisi ve Parlamento'nun önünde bir araya gelirken, Edinburgh, Cardiff, Manchester, Bristol, Cambridge ve Durham'da da toplaşmalar gerçekleşti.

Parlamento binasının önünden haber ajanslarına konuşan protestocular, herhangi bir değişim görene kadar buradan ayrılmayacaklarını söyledi.

Anket şirketi YouGov'un kararın hemen ardından yaptığı anket çalışmasında katılımcıların yüzde 47'sinin Brexit öncesi Parlamento'nun askıya alınmasının kabul edilemez olduğunu düşündüğü, yüzde 27'sinin de kararı desteklediği görüldü.

MUHALEFETTEN 'BRİTANYA USULU DARBE' MESAJI

Ana muhalefetteki İşçi Partisi vekillerinden John McDonnell "Bu Britanya usulü bir darbe. Brexit konusundaki görüşünüz ne olursa olsun bir başbakanın, demokratik kurumlarımızın tam ve özgür bir şekilde işlemesini engellemesine izin verdiğinizde riskli bir yola girmeye başlarsınız" dedi.

İşçi Partisi milletvekili ve eski bakan Angela Eagle, #DarbeyiDurdurun etiketiyle paylaştığı twitter mesajında bu hamleye karşı mücadele çağrısında bulundu.

Aynı etiketle paylaşım yapan milletvekili ve Yeşiller'in eski başkanlarından Caroline Lucas ise "Bu, anlaşmasız Brexit için milletvekillerinin desteğini alamayacağını bilen korkak bir başbakanın eylemi" dedi.

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, bunun demokrasiye yönelik bir tehdit olduğunu söyledi. Corbyn, "Johnson hükümetinin pervasızlığı karşısında dehşete kapıldım. Eğer Johnson planlarına güveniyorsa bunu genel seçim veya referanduma giderek halka sormalı" dedi.

İktidardaki Muhafazakar Parti'de AB'den anlaşma yapmadan ayrılmaya karşı çıkan etkili siyasetçilerden Dominic Grieve "rezalet" dediği bu planın Başbakan Boris Johnson'a karşı bir güven oylaması tetikleyerek hükümeti düşüreceğini söyledi.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tom Watson, bunun İngiltere demokrasisine skandal bir hakaret olduğunu belirtti.

İskoçya Özerk Yönetimi Başbakanı Nicola Sturgeon ise gelecek hafta milletvekillerinin bir araya gelerek bu planı durdurmaya çalışması gerektiğini söyledi ve ekledi: "Aksi takdirde bugün tarihe İngiltere demokrasisi için karanlık bir gün olarak geçecek."

İskoç Ulusal Partisi Milletvekili Joanna Cherry ise Johnson'ın parlamentoyu askıya alma girişimine karşı İskoç mahkemelerine başvuracaklarını söyledi.

Cherry, "Bunun için gerekirse gece yarısı bir yargıcı yatağından kaldırıp mahkemeye getiririz" dedi. İskoçya'daki İşçi Partisi vekilleri de konuyu mahkemeye taşımayı planlıyor.

'ANAYASAL DEĞERLERİN İHLALİ'

Galler Özerk Yönetimi Başbakanı Mark Drakeford da bu haberin ardından ikinci bir Brexit referandumu çağrısını yineledi.

Drakeford, "Johnson referandum kampanyası boyunca iktidarı Parlamento'ya geri vermekten bahsediyordu, şimdi ise Kraliçe'nin demokrasi kapılarını kapatmasını istiyor. Şimdi, bu konuyu tekrardan halka götürmenin zamanı" dedi.

Yeşil Parti Eş Başkanı Jonathan Bartley "Bu anayasal değerlerin ihlali. Halkın sokağa çıkması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Liberal Demokrat Parti'nin Brexit sözcüsü Tom Blake, Eylül başında Parlamento açılır açılmaz 10 Eylül'e kadar Başbakan Johnson'ın planlarını engellemek için çalışacaklarını açıkladı ve "Birkaç gün içinde acil durum yasaları geçirmek mümkün" dedi.

PİSKOPOSLARDAN MEKTUP: DEMOKRASİMİZ TEHLİKEYE GİRER

Press Association ajansı İngiliz Anglikan Kilisesi'nden bir grup piskoposun İngiltere'nin AB'den anlaşma olmadan ayrılmasına yönelik "endişelerini" içeren bir açık mektup yayımladığını aktarıyor.

78 piskoposun yer aldığı Anglikan Kilisesi'nde 25 piskoposun imzasını taşıyan mektupta bu tür bir Brexit'in ekonomik sarsıntılardan en fazla etkilenen kesimlere yönelik olası etkisi hakkında uyarıda bulundu.

Mektupta "Parlamento'nun egemenliği boş bir kavram değildir, saygı gösterilmesi gereken bir kavramdır. Aksi taktide demokrasimiz tehlikeye girer" ifadeleri yer aldı.

Anglikan Kilisesi'nin lideri Başpiskopos Justin Welly de Salı günü, etkili milletvekillerinin ricası üzerine Brexit konusunda bir yurttaşlar meclisi oluşturmak istediğini açıklamıştı.

Kraliçe talebi onaylamadan önce, Kraliçe'nin bu talebi reddedip reddedemeyeceği tartışmaya açılmıştı.

BBC Politika Muhabiri Nick Eardley üst düzey devlet yetkililerinin yer aldığı kraliyetin özel danışma kurulu olan Kraliyet Danışma Meclisi'nden kişilerin Kraliçe 2. Elizabeth'e Başbakan Johnson'ın talebini kabul etmemesini tavsiye ettiğine dair bilgiler aldığını fakat Kraliçe'nin bu yönde bir karar vermesinin beklenmediğini söylemişti.