İşçi Partisi milletvekili Jo Cox’un uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından İngiltere’de milletvekillerinin güvenliğinin artırılması gündeme geldi.

Kadın milletvekili Cox’un seçim bölgesinde katıldığı bir seçmen toplantısının ardından yol ortasında öldürülmesi İngiliz siyasetinde şok etkisi yarattı. Gelecek hafta yapılacak AB referandumuna ilişkin propaganda faaliyetleri askıya alınırken, milletvekillerinin güvenliğine ilişkin bir tartışma da başladı.

Hem Muhafazakar Parti, hem de İşçi Partisi, kendi milletvekillerine öncelikle kendi güvenliklerini gözden geçirmeleri uyarısında bulundu. Uyarıda, özellikle seçmen buluşmaları ve halka açık etkinliklerde dikkatli olunması çağrısı yapıldı.

Öte yandan, Cox’un son 3 aydır tehdit mesajları aldığı ve polisin milletvekilinin güvenliğini sağlamaya dönük bir inceleme başlattığı öne sürüldü.

Cox’un ölümünün ardından benzer tehditler alan ve fiziksel saldırı girişimlerine maruz kalan milletvekilleri de seslerini yükseltmeye başladı.

Muhafazakar Milletvekili Bernard Jenkin katıldığı toplantılarda bir süredir kendisini tehlikede hissettiğini belirterek, “Artık seçmen toplantılarına tek başıma katılmıyorum, yanımda mutlaka birini bulunduruyorum” dedi.

İngiltere’de bir milletvekiline yönelik son ciddi saldırı 2010’da gerçekleşmişti. İşçi Partili Stephen Timms, Irak savaşıyla ilgili oylamadaki tutumu gerekçesiyle bir kadın tarafından midesinden 2 kez bıçaklanarak yaralanmıştı.

2000 yılında da Liberal Demokrat Partili Nigel Jones samuray kılıcıyla yapılan saldırıda yaralanırken, yardımcısı Andrew Pennington hayatını kaybetmişti.

Ülkede suikast sonucu hayatını kaybeden son milletvekili, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) tarafından 1990’da arabasına konulan bomba ile öldürülen Muhafazakar Partili Ian Gow olmuştu.

Dünkü saldırının kurbanı Jo Cox, İngiltere tarihinde aktif görevdeyken öldürülen ilk kadın milletvekili oldu.

İngiltere'de siyasetçilerin sosyal medya üzerinden aldığı tehditler bir süredir gündemdeydi. İçişleri Bakanlığının bu yılın başında yaptığı bir çalışma, her 5 milletvekilinden birinin saldırı tehdidi altında olduğunu ortaya koymuştu. Çalışma kapsamındaki ankete katılan 36 milletvekili, halka açık toplantılara katılmaya korktuklarını dile getirmişti.

Cox'un ölümünün ardından milletvekillerinin halka açık toplantılarında polisin daha etkin güvenlik önlemleri alması gündeme geldi. İngiliz parlamentosunun alt kanadı Avam Kamarası'nda 650 milletvekili bulunuyor. Parlamentonun üst kanadı Lordlar Kamarası'nın üye sayısı ise 790.

“KATİL ZANLISI AŞIRI SAĞCI”

Cox'un katil zanlısı olarak yakalanan 52 yaşındaki Tommy Mair'in emniyetteki sorgusu sürüyor. Görgü tanıkları Cox'un saldırı anında "Önce Britanya" diye bağırdığını anlatırken, polis bunu henüz doğrulamış değil.

"Önce Britanya" İngiltere'de Avrupa Birliği, göçmen, sığınmacı ve İslam karşıtı görüş ve eylemleriyle gündeme gelen aşırı sağcı bir grubun da adı. Grup, Cox'un uğradığı saldırı sonrasında yaptığı açıklamada, saldırıyı kınayarak saldırganın kendileriyle herhangi bir ilişkisinin olmadığını duyurmuştu.

İngiltere'de AB referandumu sürecinde aşırı sağ grupların göçmen karşıtı söylemi merkezi bir rol oynuyor. İngiltere'nin AB'den ayrılmasını savunan gruplar, ülkedeki göçmenleri bütün sorunların kaynağı olarak resmediyor.

İngiltere'nin AB'de kalmasından yana olanlar ise birlikten ayrılmanın ülkede aşırı sağ gruplar için önemli bir zafer olacağı uyarısında bulunuyor.

“SURİYE KONUSUNDA HASSASTI”

İngiltere'de 23 Haziran'da yapılacak AB referandumunda ülkenin birlik içinde kalması için kampanya yürüten Jo Cox, Suriye'deki iç savaş ve sığınmacı krizi konusundaki hassasiyetiyle tanınıyordu. Cox, İngiliz parlamentosundaki Suriye'nin Dostları Grubu’nun eş başkanıydı.

Cox, yerel bir gazetede geçen günlerde yayımlanan röportajında, “Korkunç yerler gördüm. Kadınların tecavüze uğradığı Darfur’da bulundum, Uganda’da ellerine kalaşnikof tutuşturulan ve kendi aile fertlerini öldüren çocuk askerlerin arasına girdim. Afganistan’da kendi hükümetlerinden ve uluslararası toplumdan, sorunlarını çözecek ilgiyi göremedikleri için dünyadan usanan yaşlılarla konuştum.” ifadeleri kullanmış, bu tecrübelerini Suriye krizinin çözümünde kullanmayı istediğini söylemişti.

İngiliz parlamentosunda ülkenin DAEŞ’le mücadeleye askeri katkısının Suriye’yi de içine alacak şekilde genişletilmesini öngören tezkere için geçen yıl yapılan oylamada çekimser kalan Cox, bunun gerekçesini de askeri operasyonların sadece DAEŞ’e değil, Esed rejimine karşı da yapılması gerektiğini düşünmesi olarak açıklamıştı.

Cox, 2008 seçimlerinde ABD Başkanı Barack Obama’nın Kuzey Carolina’daki seçim kampanyasında da çalışmıştı. Obama’nın liderliğini takdir ettiğini ifade eden Cox, “Ancak Suriye konusunda hem Obama hem de Cameron büyük bir hayal kırıklığı oldular. Her ikisi de Suriye meselesini ‘halledilmesi çok zor’ sorunlar listesine koydu. Her iki liderin farklı nedenlerle verdiği bu karar, tarih tarafından sert bir şekilde mahkum edilecek.” demişti.

Cox, İngiltere'nin daha fazla Suriyeli sığınmacı kabul etmesi için kampanya yapıyordu. İngiliz hükümetini sığınmacı krizi sırasında takındığı tutum nedeniyle eleştiren Cox, son olarak ülkenin Avrupa'daki kamplarda 3 bin sığınmacı çocuğu kabul etmesi için nisan ayında İngiliz parlamentosuna sunulan teklife destek vermişti.