33 yıl önce ABD Kongre'sinde sera gazı emisyonlarının gezegeni 'pişirdiğini' söylediğinde dünyayı sarsan iklim bilimci James Edward Hansen, şimdi küresel ısınma oranının önümüzdeki 20 yıl içinde ikiye katlanmasını beklediği konusunda uyardı. 

SADECE 20 YILDA GERÇEKLEŞECEK

Hansen, meslektaşı Makiko Sato ile birlikte aylık bir raporda, sanayi kaynaklarından, özellikle de nakliyeden kaynaklanan sülfat aerosol emisyonlarının düşmesinin, küresel sıcaklıkların 2040'ta Paris İklim Anlaşması'nın öngördüğü seviyelerin çok ötesine geçmesine neden olabileceğini belirtti. 

Columbia Üniversitesi Dünya Enstitüsü'ndeki İklim Bilimi, Farkındalık ve Çözümler Merkezi tarafından Ağustos ayında yayınlanan sıcaklık analizinde azalan sülfat aerosollerinin, bazı bulutların daha az yansıtıcı olmasını sağlayarak daha fazla güneş ışınının kara ve okyanus yüzeylerine ulaşacağı açıkladı.

Bununla birlikte, Hansen, politika yapıcıların sülfat aerosol kirliliğini azaltmanın iklim üzerindeki etkisini tehlikeli bir şekilde hafife aldıklarını söyledi:

İKİ KATINA ÇIKMASI KAÇINILMAZ

"Sera ısınmasına ek olarak bir şeyler oluyor.  Pasifik Okyanusu,  ısınma belirtilerini geçici olarak azaltan La Niña aşamasında olmasına rağmen Temmuz ayında ortalama küresel sıcaklık ikinci rekorunu kırdı. 2040 yılına kadar küresel iklimin sıcaklığındaki artışın iki katına çıkması kaçınılmaz.” 

PARİS İKLİM ANLAŞMASI'NIN HEDEFİ AŞILACAK

Hansen, küresel iklimin 2040 yılına kadar toplam 2 santigrat derece ısınacağını öngördüğünü belirterek, Paris Anlaşması’nın ihlal edileceğini aktardı. 2 Aralık 2015'te imzalanan Paris İklim Anlaşması'nda küresel ısınmanın endüstri çağı öncesine göre 2 derecenin altında, mümkünse 1,5 derecede durdurulması hedefleniyor.  Ancak yapılan ölçümlere göre küresel ısınma şimdiden 1,2 dereceye dayanmış durumda.

Tüm bunların yanı sıra, Hansen ve diğer araştırmacılar, hızlanmaya yol açan süreçlerin yeterince ölçülmediğini ve bunları ölçmek için gereken bazı araçların yerinde bile olmadığını söyledi.

KÜRESEL ISINMAYI MASKELEYEN KİRLİLİK

Aerosoller, duman, polen, ince mineraller, volkanlar ve hatta plankton katkılı deniz gazları da dahil olmak üzere doğal ve insan kaynaklarından gelen havadaki mikroskobik parçacıklara deniliyor. Aerosollerin atmosferde ne kadar yüksekte yüzdüklerine ve bulutlarla nasıl etkileşime girdiklerine bağlı olarak iklim üzerinde farklı etkileri bulunuyor. 

Bilim insanları, fosil yakıtlarda da dahil olmak üzere, esas olarak endüstriyel falliyetler sonucunda üretilen sülfat aerosollerini dikkate aldı. Çünkü bunlar, tuttukları yansıtıcı damlacıkların sayısını artırarak bazı bulutları aydınlatıyorlar. Ardından,  bulutlar, Güneş ışığının bir kısmını yansıtarak Dünya'yı ısıtıyor.

Diğer taraftan, 1991 yılında Filipinler’deki  Pinatubo Yanardağı patlamasının ardından ortaya çıkan bulutlar Dünya'yı örttü ve ortalama küresel yüzey sıcaklığını iki yıl boyunca yaklaşık 0,4 santigrat derece düşürdü. 

Yakın zamanda yapılan diğer araştırmalar da, iklimin enerji ve ulaşım için yanan fosil yakıtlardan kaynaklanan aerosol emisyonlarına karşı oldukça hassas olduğunu gösteriyor. Bir çalışma, corona virüs pandemisine erken küresel tepki sırasında aerosol emisyonlarındaki keskin düşüşün kısa vadeli bölgesel sıcaklık artışlarına nasıl neden olduğunu gösterdi.

Sanayi çağının çoğunda, bulutların ve endüstriyel aerosollerin bu etkileşimi, sera gazlarının ısıyı hapsetme etkisinin bir kısmını maskeledi. Ancak 1970'lerden bu yana, sülfat aerosol emisyonları, giderek daha katı ve yaygın hava kirliliği yasaları altında azaldı.

Ticari nakliyeden kaynaklanan kükürt dioksit emisyonları sadece son yirmi yılda yaklaşık yüzde 80 ila 90 oranında azaltıldı. Deniz taşımacılığı, toplam küresel kükürt dioksit emisyonlarının yalnızca yaklaşık onda birini oluştururken, sera gazları tarafından tutulan tüm ısının yüzde 90'ından fazlasını emen okyanuslardaki emisyonların yaklaşık yüzde 100'ünü temsil ediyor.

Hansen, sonuç olarak çalışmaların okyanuslar üzerindeki yansıtıcı bulutların azaldığını ve bu durumun  daha fazla Güneş enerjisinin okyanuslara ulaşmasına izin verdiğini gösterdiğini söyledi.