Küresel iklim değişikliği, “Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanabilir.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, “Küresel iklim değişikliği kışları ortadan kaldırmıyor ancak kışların etkisini azaltıyor. Özellikle ilkbahar döneminin etkisi artıyor, don olayının görüldüğü gün süreleri azalıyor.” dedi.

Bir sempozyum için geldiği Edirne’de, açıklamada bulunan Prof. Dr. Türkeş, son yıllarda kış mevsiminin etkilerinin azaldığının gözlendiğini söyledi.

İklim değişikliğinin hava olayları üzerindeki etkisinin gün geçtikçe daha çok hissedildiğini vurgulayan Türkeş, kış aylarının daha ılık geçtiğini, buna bağlı olarak kar yağışının azaldığını ve karın yerde kaldığı gün süresinin düştüğünü ifade etti.

Türkeş, “Küresel iklim değişikliği kışları ortadan kaldırmıyor ancak kışların etkisini azaltıyor. Özellikle ilkbahar döneminin etkisi artıyor, don olayının görüldüğü gün süreleri azalıyor.” diye konuştu.

KIŞ SICAKLARI GEÇMİŞE GÖRE DAHA YÜKSEK

İklim değişikliğinin kış mevsimini değiştirdiğini aktaran Türkeş, şöyle devam etti:

“Uzun süreli iklim değişikliğinin etkileriyle Türkiye’de ve dünyanın pek çok yerinde kışların ılık geçtiğini görüyoruz. Türkiye’de günümüzden 30 yıl öncesine göre kışlar daha ılık geçiyor, hatta bazı bölgelerde hiç kar yağışı olmuyor. Kar yağışı olsa bile geçmişteki gibi yerde uzun süre kalmadan eriyor. Kış sıcaklıkları geçmişe göre daha yüksek. Soğuk devrelerin uzunlukları kısalmış durumda. Küresel iklim değişikliğinin doğrudan bölgesel etkilerinin bir sonucu olarak Türkiye’de giderek kış yağışlarının azaldığını, sıcaklıkların yükseldiğini ve karın yerde kalma süresinin azaldığını görüyoruz.”

Prof. Dr. Türkeş, kısa ve orta vadeli tahminler gibi tutarlı mevsim tahminleri yapmanın zor olduğunu dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu koşullar altında doğru mevsim tahmini yapmak zor. Kış ılık geçse bile Türkiye’nin büyük bölümünde hava olaylarına bağlı olarak kuzeyli soğuk hava etkili olabilir. Bununla birlikte kar yağışlı, fırtınalı ve soğuk bir hava görülebilir. Tersine sıcak bir hava dalgası kışın içerisinde sıcak ve kurak bir hava oluşturabilir.”

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NEDİR?

wwf.org.tr’de yer alan bilgilere göre; Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyini, 15°C'yi yakalar. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu. Sera gazlarının bu doğal etkisi “sera gazı etkisi” olarak adlandırılır.

Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750'li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40'lık bir artış göstererek 280 ppm'den 394 ppm'e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimdir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, insan faaliyetlerinin atmosferde yarattığı etkinin sonucunda küresel ortalama sıcaklıklarda artış yaşandığını ortaya koymuştur.

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE YOL AÇAN ETKENLER

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, küresel iklim değişikliğinin ana nedeninin sera gazı emisyonlarında insan faaliyetleri sonucunda gözlenen artış olduğunu ortaya koydu.

Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumludur. IPCC'ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56'sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite aittir. Ormansızlaşma da %17'lik bir paya sahiptir .

Fosil yakıtlar arasında ana sorumlu olarak “kömür” karşımıza çıkar. Küresel ölçekte birincil enerji talebinin %27'si kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarının %43'ü kömür kaynaklıdır. Kömürü %36 ile petrol, %20 ile doğalgaz takip eder . Kömür, üretilen bir birim enerji başına doğalgazın 1,7 katı CO2'yi atmosfere salar.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ

İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.

Bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.

Mevcut politikalar ve uygulamalar ile bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. Dünya Bankası karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C'yi bulacağı uyarısını yaparken, bu artışın etkilerinin özellikle yoksul kesimlerce hissedileceğini belirtiyor.