Suriye'de yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca kişinin mülteci konumuna düştüğü ve yerinden edildiği iç savaş 8 yılını geride bıraktı.

Orta Doğu'da "Arap Baharı" olarak adlandırılan olayların sürdüğü 15 Mart 2011'de Dera ilinde bir grup öğrencinin okul duvarına, Beşşar Esed'e hitaben, "Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende" yazmasıyla, Suriye'deki halk ayaklanmasının fitili ateşlenmişti.

Yarım asırdır tek parti ile yönetilen, işsizlik, yolsuzluk ve baskıdan şikayetçi siviller, gösterileri ülke geneline taşımış, ordu gösterileri şiddetle bastırmaya başlayarak, gidişatın iç savaşa evrilmesine yol açmıştı.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin, kimyasal silah kullanma, halkı açlığa sürükleme, tehcir etme, ablukaya alma, keyfi tutuklama ve işkence etme gibi savaş suçlarının işlendiğine dikkati çektiği iç savaş 8. yılını doldurdu. 

En fazla Suriyeliye Türkiye kucak açtı

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, sivil kayıpların yüz binlerle ifade edildiği savaşta, 5 milyon 684 bin sivil zorla yerinden edildi.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre, bu kişilerin 3 milyon 644 binine Türkiye tek başına ev sahipliği yapıyor.

Suriyelilerin 946 bini Lübnan'da, 670 bini Ürdün'de, 253 bini Irak'ta, 133 bini Mısır'da barınıyor.

6 milyon 600 bin sivil ise, ülke içinde yerinden edildi. Suriye'de 2 milyon 980 bin sivil ulaşılması zor bölgelerde ya da kuşatma altında yaşıyor.

En az 13 bin 983 kişi rejimin işkencesi nedeniyle öldü

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), 11 Mart tarihli raporunda, Esed rejiminin Mart 2011- Mart 2019'da alıkoyduğu kişilerden en az 127 bin 916'sını halen cezaevlerinde tuttuğunu açıkladı. Rapora göre, en az 13 bin 983 kişi rejimin işkencesi nedeniyle öldü.

En az 216 kez kimyasal silah kullanan rejiminin kuşatmasında açlık ve ilaç yetersizliği sonucu 398'i çocuk, 187'si kadın en az 921 sivil yaşamını yitirdi.

Terör örgütü YPG/PKK ise en az 2 bin 705 kişiyi halen alıkoyarken, DEAŞ'ın alıkoyduğu en az 8 bin 143 kişinin akıbeti bilinmiyor.  

Hakimiyet durumu

Savaşın 8 yılı geride kalırken, Esed rejimi, müttefikleri Rusya ve İran'ın yardımıyla ülkenin yaklaşık yüzde 60'ında hakimiyeti sağladı.

Askeri muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grupların kontrol ettiği alan, ülke topraklarının yaklaşık yüzde 10’una geriledi.

ABD destekli terör örgütü YPG/PKK Suriye topraklarının yüzde 28'inde işgalini sürdürürken, DEAŞ'ın kontrol alanı yüzde 2'ye düştü.

Türkiye başından bu yana toprak bütünlüğünü savundu

Milyonlarca Suriyeliye kucak açan Türkiye, iç savaşın başından bu yana güney komşusunun toprak bütünlüğünü destekledi.

Bu nedenle Ankara, Suriye'nin kuzeyinde, ülkeyi bölecek ve istikrarsızlaştıracak bir terör kuşağı oluşumuna karşı çıktı.

Buna engel olmak için 2016'da Fırat Kalkanı ve 2018'de Zeytin Dalı Harekatı'nı düzenleyen Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü DEAŞ varlığına son verirken, YPG/PKK'nın terör koridoru kurmasını engelledi.

Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü garanti altına almak için uluslararası girişimlere de öncülük etti.

Ocak 2017'den bu yana devam eden Astana süreci çerçevesinde Rusya ve İran ile yapılan toplantıların en büyük ortak vurgusu, Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü oldu.