Erhürman, içinde bulunulan dönemin sürprizlere açık olmadığını ve her şeyin mümkün olduğu bir dönemin yaratıldığını belirterek, “Bu durum, ülkeye kalıcı zararlar veriyor. En büyük endişem bu. Ekonomide yıkım yaşanıyor ancak doğru politikalarla toparlamak mümkün. Demokrasimiz ciddi zarar gördü, bunu da telafi etmek mümkün. Ancak çevreye ve siyasi kültüre verilen zararları geri döndürmek çok zor. İnsanlar bu durumun farkında. Tek çözüm, bu zihniyeti değiştirmektir. Hakim olan bir zihniyet var ve bu zihniyet toplumun tamamına yayılmayı hedefliyor. Bunu değiştirmenin tek yolu bu zihniyetten kurtulmaktır” dedi.

Meclis heyeti Strazburg’da TMK hakkında temaslarda bulundu Meclis heyeti Strazburg’da TMK hakkında temaslarda bulundu

“Ekonominin güneye kayış hızı arttı” 
Toplumların bir varoluş refleksi olduğuna vurgu yapan Erhürman, “Değiştirirken kim gelsin, sen karar verirsin. Bu bir varoluş refleksidir. O refleksi sergileyemezsen, varoluşla ilgili sıkıntı var demektir. Şu anda var olandan mutlu olan birini sokakta bulamıyorum. Eğitimden sağlığa, enerjiden diğer tüm alanlara kadar aynı zihniyet hakim. Bütün dünya eğitimin kalitesini konuşurken biz konteyner sınıflarını, kaç kişinin Türkçe bildiğini konuşuyoruz. Dünya başka şeyleri tartışırken biz bu gündemin çok gerisinde kalıyoruz. Bu sürdürülebilir bir durum değil ve geri döndürülmesi de çok zor. Toplumun ilk fırsatta bu zihniyeti değiştireceğine inanıyorum çünkü varoluş kaygısı taşıyan bir halk var” şeklinde konuştu. Ekonominin güneye kayış hızının arttığına dikkat çeken Erhürman, “İnsanlar artık lokantaya gitmek için bile güneye geçiyor. Maliye, birçok alandan gelecek KDV gelirlerinden mahrum kalıyor. Ekim, Kasım gibi çok ciddi bir sarsıntı yaşanabilir ancak bu duruma karşı hiçbir adım atılmadı. Halk yoksullaşmaya devam ederken, ülkeyi yönettiğini iddia edenler hiçbir şey yokmuş gibi gülerek dolaşıyorlar. Toplumun varoluş refleksini gösterip bu duruma karşı çıkması gerekiyor. Ya bu refleksi gösteririz ya da yok olmaktan şikayet etmeyi bırakırız” dedi.

“Tablo felakete doğru gidiyor”
Okullarda artan öğrenci sayısından ve sorunlardan da örnekler veren Erhürman, Gönyeli İlkokulu’na işaret etti. Gönyeli İlkokulu’nda öğrenci sayısının çok fazla olduğunu ve kaç nöbetçi öğretmen gerektiğinin bile hesaba katılmadığını belirten Erhürman, “Zerre kadar kaygı duymuyorlar. On işçiye ihtiyacım var, inşaatta çalıştırıp iş bitince geri göndereceğim diye bir şey yok. İnsanlar Bangladeş’ten kurtulmak için buraya geliyorlar, bir şanslarını denemek için. Ama bu insanları iş garantisi olmadan getiriyor ve paralarını alıyorsunuz. İlgi olmayınca bilgi olmaz. Bilgi olmayınca program yapamazsınız. Bireysel çözümlerle toplumsal yaşamın sorunları çözülemez. Eğitimde de diğer alanlarda da bu böyledir” ifadelerini kullandı. Hastanelerdeki duruma da değinen Erhürman, “Hastanelerde insanlar Karpaz’dan geliyor ama ilaç bulamıyor. Onkoloji bölümünde iki hemşire, her milletten hastayla başa çıkmaya çalışıyor. Nüfusun ne olduğunu bilmezsen hiçbir şey yapamazsın. Tablo felakete doğru gidiyor. Yarattığınız bu nüfusa hükümete geldik, sizi gönderiyoruz diyemezsiniz. Gelen insanlara insan onuruna yakışır olanaklar sunamamanın utancını yaşıyoruz” dedi.

“Dünyaya kapılarımızı kapatacak durumda değiliz”
Nüfus sayımının önemine dikkat çeken Erhürman, “Nüfus sayımından daha önemlisi nüfus politikasıdır. Veri olmadan bir ülke yönetilemez. 23 üniversitenin olduğu bir ülkede sistemi, denetlememek üzerine kurdunuz. Denetim açığı yoktur, sistem denetlenmesin diye kurulmuştur ve bu sistem patlamaya başlamıştır. Her alanda kalite sorunu var. Tek sorunumuz keşke konteyner sınıflar olsaydı. AÖA sınav sonuçlarında ciğerim yandı. Liseden mezun olan çocuk, sıfır matematik ve sıfır İngilizce yapabiliyor. Bu çocuğun hayatını mahvettiniz. Gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi” diye konuştu. Kıbrıs sorununa dair de değerlendirmelerde bulunan Erhürman, Holguin’in atanmasının bir sürecin başlangıcına işaret ettiğini söyledi ve şunları ekledi: “Bu süreçte hareketlilik devam ediyor. AB-Türkiye ilişkilerinde Kıbrıs, bunun bir parçasıdır. BM Genel Kurulu’nu önemli bir dönüm noktası olarak görüyorum. Üçlü görüşme ihtimali uzak değil. Eğer gerçekten çözüm istiyorsak, siyasi eşitlik meselesini çözmeliyiz. BM’ye tek söylediğimiz şey, sözünüze sahip çıkın. Biz dünyaya kapılarımızı kapatacak durumda değiliz. Çocuklarımızın ihtiyacı bu değil.”