Kıbrıs’ta iki devletli çözüm...

Cumhurbaşkanı ve Cuma günü güvenoyu alması beklenen yeni hükümet “bundan” bahsediyor.

Nedir iki devletli çözüm?

Veya şu anda “iktidarın” savunduğu “model” nasıl bir şeydir?

Mesela, “Konfederal” bir yapı içerisindeki “iki devlet”ten bahseden bir çözüm müdür?

Yoksa, “egemen eşit iki devlet” midir sözü edilen?

-*-*-

Kesinlikle “egemen eşit iki devlet”tir...

Yani, Fransa ve İspanya gibi!

İran ile Türkiye gibi!

Komşu!

Arada sınırı bulunan!

Kendine ait topraklarda “mutlak egemen”, iki devlet!

-*-*-

Mümkün mü?

Elbette mümkündür!

Nasıl mı?

Mesela, “Türk tarafı” ile “Rum tarafı”, iki egemen halk olarak referanduma gider ve “bu bahsedileni” onaylar!

-*-*-

Peki, Rum tarafı dediğimiz taraf, bunu kabul eder mi?

Bunu bir yana bırakın, Rum tarafı, Annan Planı’ndaki referanduma rağmen, “iki ayrı halk” meselesini bile zor kabul ediyor!

Ama, haydi “kabul etti” diyelim ve referanduma da gittiğimiz farz edelim...

Daha da öteye gidelim ve “Rum halkı, Kıbrıs’ın mevcut Yeşil Hattı’nı, iki ayrı devleti bölen resmi sınır olarak onayladı” diyelim!

“Ne haliniz varsa görün...” cinsi bir “referandum kararı” aldıklarını hayal edelim...

İddia ediyorum ve ısrarlıyım ki; buna rağmen Kıbrıs’ta ayrı egemen devlet kurma şansımız yine yoktur!

-*-*-

Toprak ve mülkiyet meselesini geçin!

Böyle bir referandum sonucunu ilk kabul etmeyecek ya da ilk onaylamayacak ülke, Türkiye Cumhuriyeti’dir...

Neden mi?

Canlarım benim; değil Misak-ı Milli sınırları içerisinde, Suriye veya Irak topraklarında her hangi bir bağımsız devlet hatta “kabileyi” dahi kabul etmeyen ve bunu savaş sebebi sayan Türkiye, Ada’daki tek resmi devletin bölünmesini nasıl onaylayabilir ki?

Lütfen, “o başka bu başka” demeyin!

-*-*-

Peki, nedir bu “egemen eşit iki devlet” iddiası?

Bu iddia, daha önce de yazdım; “çözümsüzlüğün devamını isterken”, “yok canım biz çözüm istiyoruz” diyormuş gibi yapmaktan başka bir şey değildir!

“Gandır çocuğu da taksim istesin” stratejisinin devamıdır.

“Gambiya, Azerbaycan, Zambiya, Tanganika ve Manganika ha bir de Libya falan bizi tanıdı” zırvalıklarıdır.

-*-*-

Yani Türkiye, Kıbrıs’ta bir çözüme karşı mıdır?

Ne münasebet!

Karşı değildir!

Ama “olası bir çözümün”, kendi çıkarları doğrultusunda olmasını istemektedir!

Haaa bunda haksız mıdır?

O ayrı bir mesele!

-*-*-

Türkiye, çok büyük bir ülkedir.

Şu örnek bence önemlidir; Türkiye’yi yöneten cumhurbaşkanı, 1923’ten bu yana, tüm Dünya’ya “one minute” diyebilen tek Türk lideridir...

Doğru veya yanlış; Türkiye’nin “Kıbrıs üzerinde” ve “Kıbrıs üzerinden” hak talep etmesi eğer karşılık bulmazsa; şu anda çözüm olmayacaktır!

Ve yine şu anda “egemen eşit iki devletli çözüm” istemek, “çözüm olasılığını geriletmek”ten başka amacı olmayan, basit bir diplomatik taktiktir!

-*-*-

Ve yine daha önce de yazdım; Türkiye’nin Ada’daki askeri varlığı; siyasi otoritesi ve ağırlığı; bir miktar da doğal gazdan payı olursa; Kıbrıs’taki çözüm şekli, bırakın “iki egemen devletli çözüm”ü; “üniter” şekle dahi dönebilir!

-*-*-

İşte burada şu soru akla gelir:

“Bizimkilerin, haykırışları, bağırışları veya çağırışları sorgulanmalı mı?”

Veya soruyu başka bir açıdan soralım:

“Rum tarafı ve Kıbrıs sorunundaki öteki taraflar, bizimkilerin egemen eşit iki bağımsız devlet formülünü ciddiye alıyor mu?”

Cevap veriyorum: Hayır almıyor!

-*-*-

Kıbrıs’ı bilen, sorunu yıllardır izleyen, Türkiye’nin ne istediğini de gayet iyi anlayan herkes; yukarıda yazdıklarımı da gayet iyi bilmektedir.

Şu anda cumhurbaşkanımızdan hükümetimize; sık sık dile getirilen “yeni çözüm modeli”; Kıbrıslı Türklerin bağımsız ve egemen bir devlete sahip olmaları ile alakalı değildir.

Sadece, “haklı ya da haksız” olup olmadığını asla tartışmam; Türkiye’nin çıkarı veya çıkarları ile alakalıdır.

-*-*-

Efendim “bizimkiler” bunun farkında değil midir?

Onu bilemem!

Ya farkındadırlar ve umurları değildir!

Ya farkındadırlar ve kesinlikle isteyerek, bilerek bu siyaseti gütmektedirler!

Ya da hepsi hayal kurmayı seven, romantik siyasi karakterlerdir!

-*-*-

Haaaa “yiğidi öldürün, hakkını da yemeyin” diye bir atasözümüz vardır.

Bu noktada, cumhurbaşkanı ya da hükümetimizi, “böyle düşündükleri” için eleştirmenin de “fazla adil” olmadığı inancım bulunmaktadır.

Neden mi?

-*-*-

Çünkü, ne yazık ki, Türkiye’yi “sıfır haklı” gören, “Ada’da hiç bir hakkı yoktur” diye suçlayan Kıbrıs Rum tarafı; ne acıdır ki “Kıbrıslı Türk toplumunu” da “alelade bir cemaat” görme huyundan hiç vazgeçememektedir!

-*-*-

Kısacası; Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye’nin “gerilemek bilmeyen” talep ve beklentileri; çözümsüzlüğü kalıcılaştırırken; bu durumdan dolayı ciddi kayba uğrayan; hatta “yok olmaya” doğru giden bir tek bizler oluyoruz!

Acı olan gerçek de budur!