Siyasetçi nedir?

Yalan söyleme makinesi!

Hatta fıkrası var:

Bakan, köyü ziyaret etmiş.

Muhtar, “iki sorunumuz var efendi” demiş.

Bakan, “söyle muhtarım, hemen çözelim” diye gürlemiş.

Muhtar, “birincisi, köyümüzde sağlık ocağı var ama doktor yoktur” diye seslenmiş.

Bakan cep telefonunu çekmiş; “Alo, sayın sağlık bakanı, nassınız? Bizim x köyde sağlık ocağında doktor yok, bir zahmet beş tane gönderin yahu” demiş.

Muhtara dönmüş:

“... Bak, bir dakikada hallettim, söyle bakalım, ikinci şikayetiniz nedir?”

Muhtar:

“... Köyde cep telefonları çekmiyor” demiş!

-*-*-

İngiltere’de Başbakan Boris Johnson, vatandaşlarına, “evinizin 5 mil mesafeden uzağına gitmeyin” dedi...

Neden?

Hastalık yayılmasın diye tabii ki!

Koşarken, yürürken de kimseyle sohbet edilmemesi falan istedni İngiltere’de ki bu da ayrı bir mesele!

Neyse, meğer Boris Johnson, kaldığı ev ile başbakanlık arasındaki yolu bisikletle gidip geliyormuş!

Ki bu da apayrı bir mesele!

Başka bir gün bunu da yazarız!

-*-*-

Diyeceksiniz ki “bir başbakan, bravo, bisikletle gidiyor, hem havayı kirletmiyor hem de yakıttan tasarruf ediyor. Hem de sağlık için spor yapıyor”...

Ama öyle değil işte!

Yalan söylemeyeceksiniz!

Topluma, “yapmayın” dediğinizi siz de yapmayacaksınız!

Topluma, “uyun” dediğiniz kural veya kurallara siz de uyacaksınız!

-*-*-

Ne mi olmuş?

Efendim Boris Johnson’un evi ile bisiklet kullandığı olimpik park arasındaki mesafe 5 milden fazlaymış!

7 milmiş!

Üstelik başbakanın kaldığı bölge ile bisiklet kurduğu bölge arasında üç başka bölge varmış!

Peki!!!

Pekisi mekisi yok!

Bazı gazeteler, dün Johnson’a, “sen ne biçim bir palyaçosun yahu” gibisinden başlıklar attı.

“Ülkenin tamamına 5 milden fazla evinizin çevresinden dışarı çıkmayın diyen Başbakan, kendisi 7 mil bisiklet kullandı” diye haber yayınlayan bir gazete, başbakan için, “Amma palyaçosun be!” şeklinde çevirisini yapabileceğimiz “What a clown!” diye yorum yazdı!

Hem de manşetten!

Efendim bu gazete “Daily Star”!

Olabilir!

Ciddi sayılmayan bir gazete ama 300 bin adet günlük satışa ulaşıyor!

-*-*-

Bir çok siyasetçi, gazeteci olayı yorumladı...

Bir milletvekilinden, “Başbakan’dan bir kez daha, yaptığımı değil, söylediğimi yapın” eleştirisi geldi...

-*-*-

Söylemeyeceksin!

Yalan, kandırma, hipokrasi olmayacak!

Kendin için başka, halk için başka olmaz!

Ve siyaseti, halk için, ülkeni için yapacaksın!

-*-*-

“Tıpkı UBP’liler gibi” dermişim!

“... Bu Derviş bey gitmeli, etkisi bitmeli” deyip, cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi için karşısına aday çıkacaksın!

Ne için!

Ülke için tabii ki canım, ülke için...

Devlet için!

Sonra, bakan olacaksın!

Veya partin seni genel başkan seçecek; sesini çıkarmayacaksın!

Partin birini aday gösterecek, sen desteklemeyeceksin!

Neden?

Ülke için canım, devlet için tabii ki!

Kişisel bir hesap yok tabii ki!

-*-*-

Siyaseti, toplum, halk, millet, devlet için değil “kendiniz için” yapılan bir şey olarak gördüğünüz sürece, üçüncü Dünya ülkesi elemanısınız ve geri kalmışsınız!

Ezilmeye mahkumsunuz.

Kullanılmaya da.

Ensenize her vuran, elinizden ne isterse alır!

Hiç sesinizi çıkarmazsınız!

Makam, mevki, peşinde koşarsınız, sonra bir gün herkes sizi unutur!

Bir tek selam vereniniz olmaz!

Çünkü siz gittiğinizde, geride, “işte bunu O yaptı” diyeceğiniz tek bir şey olmaz, olmayacaktır!

-*-*-

1 - Benim koltuğum garanti!

2 - Ben nasıl olsa yine kesin kazanırım!

3 - Parti isterse seçimi kaybetsin!

Bu üç adet mantıkla hareket edip, partinizin rezil rüsva olmasına seyirci kalmanız da bir yere kadar belki affedilir veya unutulurdur!

Ama, neden çıkıp da mertçe, “ben bu karara şu sebepten dolayı karşı çıkıyorum, çünkü partimiz için halkımız için devletimiz için bunu doğru bulmuyorum” demiyorsunuz?

Hatta belki de hiç utanmadan – çekinmeden soranlara, “aybeddin, ben tabii ki partimin kararına uydum” diyorsunuz!

-*-*-

Elbette bir kadının meclis başkanı olmasını tercih ederim.

Resmiye Canaltay’ı da kişi olarak çok severim.

Mesele, Resmiye Canaltay’ın kazanması – kaybetmesi veya Eroğlu ailesi değildir!

Mesele, siyasetimizin son derece geri kalmış, inanılmaz derecede kirlenmiş olmasıdır!

Ve mesele hala bu geri kalmış, kişisel çıkar dışında hiç bir şey düşünmeyen siyasilerden medet ummaktır!

-*-*-

Haaaa var mı temiz kalmış?

Var mı kişisel hesap peşinde koşmayan?

Evet vardır!

İyi bakın!