Tam adı, başlıktaki gibidir; José Alberto Mujica Cordano...

Halk O’nu Pepe olarak tanıdı...

Solcuydu ama “gerçek” anlamıyla...

-*-*-

Poz poz üstüne; halkı aşağılayan ve solculuğun temeline aykırı, “sözde İsveçliymiş gösterişçiliği” tavrında olmadı hiç...

Bir yanda “Kuzey Avrupalı lider endamı, “öte yanda “Lüks makam araçları ve onlarca korumayla gezen”lerden asla olmadı...

-*-*-

Çok küçük ve mütevazı bir evde yaşadı hep...

Saraylarda, aşçılarla, bahçıvanlarla, korumalarla lüks yaşamı reddetti...

-*-*-

Halkı çok yoksuldu, değil örtülü ödeneklerin hesabını vermemek, aldığı maaşın yüzde 90’ını hep bağışladı...

“Yüzde 10 bana yeter” dedi.

Aylık maaşının 9 bin 700 Euro’ya denk olduğu söylendi...

Bu maaşın sadece yüzde 10’u ile geçindi...

-*-*-

Güvenliğini sadece ofisine gidip gelirken iki polis memuru ve yanından hiç ayırmadığı üç ayaklı köpeği Manuela sağladı...

-*-*-

İngiliz Yayın Kurumu BBC’ye verdiği röportajda, maaşının büyük bir kısmını bağışlaması ile ilgili olarak "... bu benim kendi seçimim. Hayatımın uzun yılları böyle yaşayarak geçirdim. Maaşımın geri kalanı bana yetiyor. Ben yoksul değilim. Pahalı hayat seçen insanlar yoksulluk çeker" diyecekti...

Ve harcadığı her kuruşun, hesabını verecekti...

Çünkü solcu olmak bunu emrediyordu...

“Solcuymuş gibi” yapmıyordu; “solcu” gibi davranıyordu...

-*-*-

Bir Arap şeyhi kendisine yeni bir araç alması için 1 milyon Amerikan Doları vermeyi teklif etmişti... Teşekkür bile etmedi, gülümsedi... “İhtiyacım yok” dedi...

Hep, küçük bir Volkswagen’i oldu... Zaten ofisi ile evi yakındı, ofisten eve ve evden ofise yürüyerek gidiyordu...

-*-*-

Hiç bir çalışanını, kendisi için alış verişe göndermedi.

Alış verişini kendisi yaptı.

Ve görüntülenmesini de yasakladı.

Sanal hesabı hiç olmadı.

Bu görüntülerini “halkçı başkan kendi başına alışverişte” diyerek sanal hesaplarından yayınlamadı.

“Solcu” gibi davrandı; kapitalist duygu sömürüsüne gerek duymadı.

-*-*-

Cannabis ekilmesine izin verdi...

Evet tek başına buna yetkisi yoktu ama çabaladı, uğraştı, kampanyasını yaptı ve başardı.

Yoksul halkı için bir şeyler yapması gerekiyordu.

Sadece “oturup” beklemedi.

-*-*-

Kürtajın serbest bırakılması, eşcinsel evliliklerin yasal hale getirilmesi gibi son derece radikal başarılara imza attı.

“O ne der, bu ne der, aman, zaman, sin da gülle geçsin, ardından da bir dönem daha seçileyim” demedi.

-*-*-

Sadece seçim zamanı ve “sadece dostlarının televizyon kanallarına çıkmadı”...

Kendisiyle görüşmek isteyen herkesle görüştü...

Kimseyi ayırmadı.

Rakiplerini küçümsemedi...

Ayırıp ve o ayırdıkları üzerinden seçim kazanma siyasetinin “halk için siyaset” olmadığını bilen, sokak mücadelelerinden gelmiş, devrimci ve gerçek bir solcu oldu.

Hep öyle kaldı.

-*-*-

Hiç banka hesabı olmadı...

Amerika’da yaşamayı hayal etmedi...

Hiç evi de olmadı; devletin verdiği evde yaşadı...

-*-*-

Haaa bu arada toplamda 14 yıl hapiste kaldı; ömrünün iki yılını da bir değirmenin alt kısmında iki yıl saklanarak, son derece sağlıksız koşullarda geçirdi...

-*-*-

Neyi savunuyorsa, onu yaşadı...

Ne yaşıyorsa, onu savundu...

Hani “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” derler ya; aha ondandı.

-*-*-

2010 – 2015 arası ülkesini yönetti… İkinci kez seçilme hakkı yoktu… Türkiye’ye de geldi… Bir söyleşide; “… Her bir halk kendi meselelerini yönetmekte özgür olmalı. Benim kalbimin her bir köşesi, kırıntısı her zaman siyasi bağlamda da halkların kendi hakkını savunması tarafındadır. Benden hükümetler hoşlansın ya da hoşlanmasınlar. Birlikte yaşamayı öğrenmek durumundayız” dedi...

-*-*-

Yine bir söyleşide, şunları dile getirdi:

“... Sadece bir çantayla yaşamayı öğrenmek gerekir... Bir şey satın aldığınız zaman bunu aslında parayla satın almıyorsunuz. Bu parayı kazanabilmek için yaşamınızdan bir zaman ayırıyor ve bu zamanla almak istediklerinizi alıyorsunuz. Eğer şansınız varsa bu zamana sahipseniz asıl zenginlik budur. Bazı eşyaları alırsınız, ama yaşamdaki zamanı satın alamazsınız. Süpermarkete gidip 'Bana beş yılımı verir misiniz?' diyemezsiniz"...

-*-*-

Bulursanız, getirin, aday yapın; biz de rahatça oyumuzu verelim...

Sadece seçim kazanmak için siyaset yapılmasından ve bunun “solculuk” adına yapılıyor olmasından, oldum olası huylanmışımdır.