“Eğitim çok önemlidir” dedik dün…

Ve biz bunu derken, KKTC’deki nüfusun büyük bölümü, “kapanma hangi saatte başlayacak?” sorusuna doğru yanıt veremedi!

Çünkü sanırım çoğunluk açıklananı anlamadı!

Bir çok insan, Türkiye televizyonlarındaki çok kolay sorulara bazen çok gülünç yanıtlar veren yarışmacılar gibi davrandı.

Ama belki de en acısı, KKTC’de yaşam süren ve “Türkçe bilmeyen”, binlerce yabancı insanın dün hiç bir şeyden habersiz oluşuydu…

-*-*-

Çin’in Wuhan kentinde, yeni tip koronavirüs diye adlandırılan virüsün ortaya çıkışı ile birlikte, Covid – 19 denen hastalık Dünya ile tanıştı…

Wuhan’da ilk karantinanın başladığı günlerin 2 ay kadar sonrasında, yani Mart 2020’de KKTC de bu virüs ile tanıştı…

Üç aşağı beş yukarı, mali ve ekonomik anlamda ve eğitimle ilgili olarak çok ciddi sıkıntılar yaşamakla birlikte; sağlık olarak yaklaşık bir yıl süre “maçı idare etmeyi” başaran KKTC, Wuhan’daki ilk karantinadan tam bir yıl sonra, Ocak 2021’de en nihayet “gerçeği” karşısında buldu!

Neredeyse koronavirüs her yerde, herkeste!

-*-*-

Panik veya kışkırtmak maksadıyla söylemek istemiyorum ama basit ya da düz mantıkla hesapladığımızda, şu anda koronavirüs salgını başka bölgelere yayılır mı – yayılmaması için çok daha etkili tedbirler alınır mı bilemem ama içinde olduğumuz günlerde Lefkoşa’yı ve Girne’yi en ciddi – en geniş şekilde etkilemiş durumdadır.

-*-*-

Halka sağlıklı açıklama yapılamaması, hatta medyaya bazı kararların çok önceden sızdırılması, halkın da her şeyi sosyal medyada abartarak paylaşması neticesinde, durum Wuhan’daki ilk dönemden vahimdir!

Lombardia’da yaşananlardan da risklidir!

-*-*-

Hükümet veya hükümetlerin süreci iyi yönetemediği veya çok iyi yönettiği tartışmasına girmek yerine, mesleki açıdan da bir miktar olaya bakmak istiyorum…

Ancak şunu kesinlikle belirtmeden geçmeyeceğim, Dünya’daki en güçlü sandığımız ülkeler ve hükümetler dahi bu virüs karşısında kesinlikle çaresiz kalmıştır.

-*-*-

Kendi mesleğim gazetecilik veya medya ilişkileri açısından olaya bakacak olursak, KKTC’de süreç bir miktar fiyaskodur…

Neden?

-*-*-

Çünkü, topluma yapılan açıklamalar, kesinlikle yetersiz kalmıştır.

En son karantina sürecinin hangi saatte başlayacağı konusu bile yeterince basit ve anlaşılır ifadelerle aktarılamamıştır.

-*-*-

“27 Ocak 2021 – saat 00.01” diye başlangıç tarihi vermek yerine; zaten 26 Ocak 2021 tarihinde, 22.00’de karantinaya tüm ülke girmeyecek miydi; başlama saati bunu yapamaz mıydınız?

Veya 00.01 diye saat vermek yerine, 26 Ocak gece yarısını yani 24.00’ü geçtiğimiz anda, karantinanın başlayacağı duyurulabilirdi.

-*-*-

Dün sabah, tamamı yabancı olan marketten gazeteleri alıp Kanal T’ye gidecektim.

Onlarca inşaat işçisi oradaydı.

Ve üzgünüm, maske takanların sayısı, 10’da birdi.

Patron mu maske alıp işçisine vermeliydi?

Yoksa işçi mi maske satın almalıydı?

O işçi, sadece bir günlük kullanım için bez bir maskeye 7 TL ödeyebilir miydi?

40 TL’ye tek kullanımlık bir kutu maske almalı mıydı?

-*-*-

Beni tanıyan, market çalışanı, üniversite öğrencisi ama aynı zamanda işçi bir Pakistanlı kardeşim, kapanma saati konusunda tam 24 saat yanılmış biriydi…

Anlattım, saati açıkladım, “bir müşteri bana öyle dedi, tüm arkadaşlar benim bildiğimi biliyor” diye savunmasını yaptı.

-*-*-

Programa gittim, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin kararlarını bir kez daha okudum!

“Hafta sonu tüm ülke kapanacak” diye bir ifadeye rastlamadım!

Ama Başbakan, kararları okurken, sözlü olarak bunu eklemiş.

Bir arkadaş bana Resmi Gazete kopyası gönderdi; orada da “Hafta sonu tüm ülke kapanacak” ifadesi yoktu.

-*-*-

Hangi kurumların çalışacağı belliydi ama adı “açık olacaklar” arasında yer almayan bazı devlet dairelerinde, rotasyon usulü çalışılacağı kaydedildi.

Gün içinde, “ilgili ita amiri talep ederse, o gün işe gelinecek” denildi.

-*-*-

Nasıl sokağa çıkılacaktı?

İçişleri Bakanlığı’nın izin portalının çalışmadığı haberi sosyal medyada paylaşılıyordu…

-*-*-

Gazeteciler sokağa çıkabilecek… Peki hangi gazeteciler?

“Sarı basın kartı olanlar da olmayanlar da!!!”

Bu da ayrı bir tartışma konusudur ve yıllardan beri devam etmektedir!

“… Çıkan yangında 3 kişi öldü” diye yazılan bazı haberler var ya; “Sarı basın kartı olan veya olmayan gazeteci” meselesine buradan bakmak lazım!

Şöyle anlatayım…

“Çıkan yangın” diye bir şey olmaz!

“Yangın” vardır…

Çünkü, “çıkmayan yangında 3 kişi öldü” diye yazmak herhalde komiktir!

“… Sarı basın kartı olan gazeteci” ne demek?

Bu kartı olan herkes gazeteci mi?

Bu kartı olmayanlar gazeteci değil mi?

Yani bu koronavirüs karmaşası içerisinde bir de bu tartışmaya girmek istemezdim ama bu da bu ülkede meslek kurumlarımızın çözmesi gereken bir “sorun”dur!

Hazır yeri gelmişken devam edeyim!

-*-*-

Ve sonuca geleyim…

Kimseye “bu iş böyle yapılır” diye öğretme hadsizliğinde değilim.

Zaten “sarı kartı vardı veya yoktu”; ülkemizin tamamının neredeyse meslektaşımız olduğu bu günlerde, “bu iş şöyle yapılır aha da öğretiyorum” hadsizliğine düşecek değilim!

-*-*-

Ancak, bu gibi durumlarda, sevgili patronum merhum Mehmet Ali Akpınar’ı hatırlarım hep…

“Mormenekşeli Zehraba ve Laptalı Haticaba, yazdığınızı anlamalı” derdi…

Meslekle ilgili akademik insanların yazdığı kitaplarda Akpınar büyüğümüzün anlattığını “KISS” formülüyle açıklayanlar var…

“Keep it short and simple…”

Yani cümlenizi kısa ve basit tutunuz…

Neden kısa ve basit?

Ahali anlasın diye!

Herkes anlasın diye!

-*-*-

Haaa televizyon ekranında veya radyo mikrofonunda konuşacaksanız, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi, Dünya’daki bir çok liderin, devlet adamının kullandığı gibi teknolojik aygıtlar bulun; lütfen içinden okuyun…

Neden?

Ahali anlasın diye!

Herkes anlasın diye!

-*-*-

Ve tabii ki, ülkenizdeki yabancılara da ulaşabilmek için, lütfen çaba harcayın…