Eminim bu haberi her yerde görmüş, okumuşsunuzdur...

Bir kez daha birlikte okumakta hiç zarar görmüyorum; buyurun:

-*-*-

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs’ta artan Covid-19 vakaları ile mücadele edilmesi noktasında tarihi bir işbirliği önerdi.

İki Toplumlu Sağlık Komitesi Rum eşbaşkanına, Türk Eşbaşkan Cenk Soydan tarafından iletilen işbirliği talebinde ilk etapta 100 Rum hastanın KKTC’de tedavi edilmesi önerildi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın önerisi, KKTC Sağlık Bakanlığı ile yapılan istişarenin ardından Rum liderliğine iletildi.

Aynı teklif Birleşmiş Milletler’in de bilgisine sunuldu.

İki Toplumlu Sağlık Komitesi Eşbaşkanı Dr. Cenk Soydan, konuya siyasi değil, insani yaklaştıklarını belirtti.

Haber Kıbrıs’a kısa bir açıklama yapan Cenk Soydan, Güneydeki sağlık sistemini rahatlatacak öneriye, olumlu yanıt verilmesi halinde gerekli tedbirin alınacağını söyledi.

Soydan, “Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, iki toplum arasındaki işbirliği ve güven ortamının sağlanması açısından bu öneriyi önemsediğini söyledi. Çalışmamızı yaptık ve ilgili öneriyi yazılı olarak sunduk. Konuya tamamen insani temelde ve iki toplum arasındaki işbirliğini geliştirme odaklı bakıyoruz” dedi.

-*-*-

Bu haber, benim Covid 19 süresince işittiğim en güzel haberlerden biridir.

Ve bu haber, kendimi tutamayıp, “Cumhurbaşkanı’na”, her ne kadar beni hiç işitmese de, “Yaşşa be Ersin abi” deme züppeliğine kadar ulaşmıştır!

Cumhurbaşkanı’na “abi” denmez ki!

Ama, inanın, Ersin beye söyleyebilirsiniz!

-*-*-

Ve inanın, Ersin Tatar, bu öneride son derece “insani ve saf”tır!

-*-*-

Efendim, Ersin Tatar çözüm düşmanıdır!

Hayır!

Ersin Tatar, benden ve sizden farklı çözüm modelleri veya çözüm modeli düşünebilir – kaldı ki çözümün şekline “bizden büyükler” ve “doğal gaz” gibi ilişkiler karar verecektir – ama “Tatar çözüm istemez” demek, doğru değildir.

-*-*-

Ersin Tatar, çözüm modeli konusunda da son derece “saf ve içten”dir!

İki devletli çözümü talep ederken, bunun “olabilirliği” değil, “olması gerektiği”dir üzerinde durduğu.

“İki devletin ayrı ayrı AB üyeliği” talebini yaparken de, “vay bilgisiz, vay şu, vay bu” diye “Kıbrıs sorunu uzmanı federalist nostaljik”lerin dalga geçmesi için söylemez...

İçinden gelendir!

“Be gardaş, başka türlü çözüm olmaz” deyişi, içtendir.

-*-*-

Seçileceğinden emindim.

Bu işi çok iyi götüreceğinden de eminim.

-*-*-

O bir ekonomi ve maliye uzmanıdır.

Çekinmeden, korkmadan ve dostça ve içten, mesela bugünkü çok önemli konuğuna, şunu da söylemesi, söyleyebilmesi en büyük dileğimdir:

“... Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’de hala tutuklu olan bazı siyasi karakterler var... Bir şekilde bu insanların tutuksuz yargılanmasını sağlarsanız, örneğin Türk Lirası’nın değer kazanması meselesinde ciddi adım atmış olursunuz; yabancı yatırımcının güvenini kazanmak için bu yapılmalıdır!”.

-*-*-

Ersin Tatar bunu Recep Tayyip Erdoğan’a söyleyemez mi?

-*-*-

Aslında, normal koşullarda görüntü, “kesinlikle söyleyemez, öyle bir bronzo, KKTC Cumhurbaşkanı’nda asla olamaz” şeklindedir.

Hatırlanacağı üzere, Mustafa Akıncı, “... akan su değil kandır” falan diye seslenmeye çalışmış, üzeri koyu renk kalemle çizilmişti...

-*-*-

Neden Sayın Erdoğan’a kimse bir şey söyleyemez?

Çünkü, siyasette Erdoğan’ın geldiği “makam”, yani 2000 yılı başından beri bir ülkeye liderlik ediyor oluşu, kendisine artık kimsenin bir şey söyleyememesi noktasına gelinmesidir...

Yani, Türkiye’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresinde olan hiç bir kimse, kendisine, “Efendim, bu Selahattin Demirtaş ile mesela Osman Kavala gibi isimleri bırakın, tutuksuz yargılansınlar” deme cesaretinde değildir.

-*-*-

Siyaset biliminde, “Liyakat İlkesi” kapsamında, bu konunun da yeri vardır.

Ve ne ilginçtir, bu ilkeyi ilk işittiğim hocalardan biri hatta belki de birincisi, üniversitede, “siyasi sistemleri” ilk öğrendiğim Sayın Devlet Bahçeli’dir...

Bahçeli de bugün Erdoğan’la birlikte ülkemize gelecek olan konuklar arasındadır.

-*-*-

Örnek mi?

Örnek ABD!

ABD’de bir başkan, sadece iki dönem seçilir.

Neden?

Çünkü üçüncü dönem de seçilmesine fırsat verilirse, insanın doğası ve yapısı gereği, Beyaz Saray’dan başlamak üzere, tüm ülkeyi kendi malı sanmaya başlar.

-*-*-

Daha basit örnekler de verebilirim...

Mesela 20 seneden fazla UBP’ye genel başkanlık, ülkeye başbakanlık yapan Sayın Derviş Eroğlu veya senesini unuttum, yıllarca topluma liderlik eden merhum Rauf Raif Denktaş; kendilerini ya partilerinin a da tüm devletin mülk sahibi sanmaları nedeniyle, çok ciddi siyasi hatalar yapabilmişlerdir.

Hatta Akıncı, hatta Mehmet Ali Talat...

Gereğinden fazla aynı koltuklarda oturmak, siyasette en tehlikeli hataların yapılmasına neden olabilir.

-*-*-

Geçtik!

Geriye dönelim!

Sizce Ersin Tatar, zaten Türkiye’de Berat Albayrak’ın istifası sonrası başlayan ve gözle görülen, “daha çok hukuk devleti, daha yaygın ve kullanılabilir demokrasi, daha çok özgürlük” ortamında; Recep Tayyip Erdoğan’a, kendine has o çabuk çabuk konuşma tarzıyla“... Efendim, efendim, efendim, gerçekten, Selahattin Demirtaş mıydı neydi, o adamı ve Osman Kavala mıydı neydi o gıvırcık saçlıyı bırakın efendim. Efendim, efendim, bırakın... Yabancı sermaye için bu önemlidir. Yabancı sermaye, daha özgür, daha demokratik bir ortam ister efendim. Hukuk devleti görüntüsü çok önemlidir efendim” diyemez mi?

Bence der!

Yürü be Ersin abi!

Söyle da gorkma!