Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 39 yaşında..

Bırakın yavruluğunu artık genç bile sayılmaz..

Ama öyle bir yaşta ki; deneyimlerini icraata dönüştürmeli, geçmişteki yanlışlarının yerine doğru adımları atabilecek tecrübeye ulaşmalı..

Geride bıraktığımız 39 yılda çok doğru adımlar atılmış olsa da, çok yanlış ve eksik işler yaptığımız da ortada..

Bugün bir yandan 39’uncu yıl coşkusu yaşanırken, öte yanda 39 yılda yarattığımız adaletsiz düzen nedeniyle coşku yerine öfke duyan ciddi bir nüfusa da sahibiz..

Maalesef bunu üzülerek yazıyorum ama doğru budur.. Ve doğru birdir!

Siyaseten tanınma taleplerinin artık yüksek sesle dillendirildiği bir dönemin içine girerken, ev ödevlerimizin ne kadar çok olduğunun farkına da varmalıyız..

Kendi yolunu, kendi hastanesini, kendi okulu yapamayan, geçtim yatırımları gündelik kendi masraflarını karşılayamayan bir yapı ile dünya bizi tanısa ne olur, tanımasa ne olur?

Bu ülkede kimi federasyoncu, kimi iki devletçi olabilir.. Bu çok doğal ama her iki akım için de ana talep, “kendi ayaklarımızın üzerinde durmalıyız” konusudur..

Kendi ayaklarımızın üzerinde durmamız için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye ihtiyacımız yoktur.. İhtiyacımız; batılı devletin yıllar önce uygulamaya koyduğu uygulamaları bir bir hayata geçirmektir ki; zaten bunlar Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan ekonomik protokollerde mevcuttur..

Siyaset kurumu kişisel ve zümresel çıkarları bir yana bırakarak, toplumsal doğrular çerçevesinde hareket etmelidir.. Bugün ülke siyasetine zerre kadar güveni olmayan bir toplumsal yapı varsa bunun ana sebebi yaratılan adaletsiz düzendir..

KKTC 39 yılda sadece kamuda çalışanların devleti olabilmiştir çünkü.. Adalet terazisi maalesef hep kamudan yana ağırlık koymuştur…

Asgari ücretliye yaşam hakkı tanınmazken, özel sektör çalışanına “karın tokluğuna yaşa” mesajı veren bir yapı oluşturulmuştur.. Bu yapıdan mutlu insan tablosu çıkmaz arkadaşlar..!

Sermayedar arasında da durum farksızdır.. Zira hangi dönem olursa olsun; siyasi isimlere yakın olanların zenginleştiği, politikadan uzak insanların ise görmezden gelindiği bir coğrafya yaratılmıştır..

Birilerine devlet arazileri peşkeş çekilmiş, kimileri için ceplerini dolduracak ihaleler yaratılmış, kamu kaynakları çar çur edilmiş, “bizden olmayanın boynu kopsun” mantığı ile hareket edilmesi sonrasında bugün KKTC’nin 39’uncu yaşı için heyecan duymayan büyük bir kitle yaratılmıştır.

İşte bu noktada devleti idare eden siyasi mekanizmalar önce devletine küsen vatandaşı devleti ile barıştırmalıdır.. Bunun da yolu adalet mekanizmasının çalışmasından geçmektedir..

Terazi herkes için eşit olacak ki; refah paylaşılsın ve her kesim mutlu olsun.. Mutlu insanlardan oluşan bir coğrafyada devlete güven yükselir, sahiplenme duygusu tavan yapar..

Devletini sahiplenen insanlardan oluşan bir yapı her türlü zorluğu aşar…

Sözün özü; 39 yıl böyle geçti, ders çıkaralım…

Temennim; Devletimizi 40’ıncı yaşında mutsuz insanların ülkesi olmaktan çıkıp, yurdunu seven insanlardan oluşan bir toplum olma yolunda adımlar atılmasıdır..

İşte o zaman hep bir ağızdan “Nice yıllara KKTC” diyelim, diyebilelim..