CTP Milletvekili Asım Akansoy, Yeni Bakış’tan Özlem Çimendal'a yaptığı açıklamalara, önümüzdeki hafta gerçekleşecek Belediye seçimlerine atıfta bulunarak başladı.

“Yerel seçimlere yönelik çok güçlü çıkışlar yapamadık”

Akansoy, “Farklı bir yerel seçim ortamındayız. Siyasi partiler olarak, çok güçlü çıkışlar yapamadık. Oysa ki, yerel yönetimlerin insan hayatının iyileşmesi veya gelişmesindeki yeri ve önemi, merkezi hükümet kadar önemlidir” dedi.

“İnsan yaşamına doğrudan dokunan iktidar alanlarıdır yerel yönetimler”

Akansoy açıklamalarını şöyle sürdürdü: “İnsan yaşamına doğrudan dokunan iktidar alanlarıdır yerel yönetimler. Sadece kaldırım ve asfalt meselesinin çok ötesinde, bölgesel alanların sosyal ve ekonomik olarak kalkınmasının hareket noktasıdır. Herhangi bir bölgenin kalkınmasında ve planlanmasında, diğer kurumsal yapılarla koordinasyon içinde denetlenmesinde yüksek sorumluluğu vardır. Bölgedeki sağlık hizmeti, kamusal eğitimin başarısı…Bunlar da önemli. Merkezi hükümetin öngördüğü eğitim müfredatına bağlı olarak, eğitimdeki başarıyı yerele kaydırmak gerekir. Ancak bu anlayış toplumda ne ölçüde hakim diye soracak olursanız ? Çok iyi şeyler söyleyemem. Başaramadık. Henüz daha sosyolojik yapımız, “ben yaparım olurcu” anlayışa, “ben oy vereyim, sen yap” gibi bir kolaycılıkla cevap veriyor. Bunun aşılması gerekir. Oysa ki, yerinden ve çoğul yönetim anlayışına geçerek, katılımcı, sorumlu bir anlayış inşa etmek ve birlikte yönetmek gerekirken bütün derdimiz imanımız, yerel yönetimlerde bütçe denkliği. Belediyeler batırılıyor, deniyor… Kolay iş, yasa yapalım engelleyelim batırılmasın o zaman. Sorunların tümü bitecek mi ? Hangi kaynakla, nasıl hizmet verilecek… Kırsal alanda ciddi ekonomik sorun var. Bölgesel ekonomik kalkınma nasıl sağlanacak? Özellikle o bölgedeki insanların emeği ve aklı ile elbette. Planlama, kararlılık ve teşvik gerekir… Başka türlüsü olamaz zaten. Yerel yönetimler reformu üzerinde çalışılıyor, bildiğim kadarıyla. Çok önemlidir. Ancak belediye sayısını azaltmak bir marifet değil, tam tersi olumsuz sonuçlara da gebe hale gelebilir. Dikkat etmeliyiz. 

“Belediye sayısını azaltmak bir marifet değil, tam tersi olumsuz sonuçlara da gebe hale gelebilir” 

Proje yapalım, TC Destek Ofisi’nden katkı alarak hayata geçirelim, deniyor. İçişleri ve Maliye Bakanlıkları da uzaktan bakmak durumunda kalıyor! Olacak şey değil. Bu alışkanlıkları değiştirecek planlamalar yapılmalı, demokratik düzeni bozmayacak düzenlemeler için siyasi irade sergilenmesi gerekir. Peki Belediyelerin beş yıllık krallıklar halinde yönetilmesini nasıl önleyeceğiz? Bunu soruyor muyuz? Formülleri dünyada uygulanır…İyice bir bakalım sadece. Geçenlerde Almanya’da bir tartışma vardı: Münih’e yeni bir havaalanı yapılması ile ilgili Merkezi hükümetin ön-kararı, bölge halkının referandumda verdiği “hayır” kararı ile iptal edildi. Demokrasi biraz da böyle birşey. 

“Yerel yönetimlerde model sorunu olduğu çok açıktır”

Bunun dışında, yerel seçimlere ilgi yüksek değil. Heyecan düşük. Projeler yeterince tartışılmıyor. Temel yerel yönetim anlayışı yeterince sorgulanmıyor. Partilerin, yerel yönetimler vizyonu gündem olmuyor. Biz hazırladık, arkadaşlarımız çalıştı ve sonuçlandırdı. Ancak bunu gündeme almak neredeyse imkansız. Temel yerel yönetim değerlerini tartışmak yerine, kişilere odaklandık.  Canlı bir ortam yok diyebilirim. Gönyeli gibi başarılı birkaç uygulama alanları dışında yerel yönetimlerde model sorunu olduğu çok açıktır. CTP yerel yönetimler anlayışı, diğer siyasi partilerle karşılaştırılamayacak düzeydedir. Bu nedenle partimizin başarılı olması, toplum yararına, bölgeler yararına çok önemli bir imkandır. Kendileri için, bölge halkları için önemli bir imkandır. Dolayısıyla seçmenin, kısa günün karına bakmamaları, kimlik sahibi, sağlıklı büyüyen, sosyal imkanlarla mutlu olabilecekleri, çocuklarını ve torunlarını büyütecekleri günleri düşünerek karar vermeleri yerinde olur.

Hükümetin durumu

Açıklamalarında hükümetin çalışmalarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan CTP Milletvekili Akansoy, “TL’nin döviz karşısındaki muazzam gerilemesi, yeni hükümet için çok büyük şanssızlık” ifadelerini kullandı.

“Bu hükümet, 20 aylık UBP-DP hükümetinin yarattığı tahribata alternatif olarak kurulmuş bir uzlaşma modelidir”

Akansoy açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Hükümet çalışmalarını sürdürüyor. Bugüne kadar, bütçe çalışmaları ve ardından yerel seçimlerden dolayı ciddi zaman kayıpları oldu. Ancak TL’nin döviz karşısındaki muazzam gerilemesi, yeni hükümet için çok büyük şanssızlık. Bu konuda eli kolu ne yazık ki bağlı kaldı. Alabildikleri kadar önlem alsalar dahi, bir ülke kendi para politikasını kendisi şekillendiremez veya istikrarlı bir para birimi kullanamaz ise bu tür dalgalanmalara her zaman açıktır. Bu konuda ne yazık ki, ekonomik konularda şu anda okyanusta bir kuru yaprak gibiyiz. Burada dikkat edilmesi gereken, insanımızın alım gücünü sonuna kadar koruyucu önlem almak, sosyal politikaları geriletmemek ve piyasadaki ekonomik döngüyü sürekli kılabilecek alternatifler yaratabilmektir. Ki bu konulara özellikle dikkat ediliyor. 

“Erken unutuyoruz”

Erken unutuyoruz. Bu hükümet, 20 aylık UBP-DP hükümetinin yarattığı tahribata alternatif olarak kurulmuş bir uzlaşma modelidir. Ne idi tahribat? Kırsal kesim arazilerinin fütursuzca dağıtılması; vatandaşlık konusundaki pervasız, toplumsal yapımızı dağıtan, yasa tanımaz çıkışlar; yolsuzluk iddiaları v.s. Şu anda toplumsal güvene sahip bir hükümet vardır. Başta Başbakan Tufan Erhürman olmak üzere, kabine üyeleri ciddiyetle çalışmaktadır. Çalışmaya da devam edeceklerdir. Kısa sürede büyük bir değişim beklememeliyiz, adım adım ve ciddi bir planlama ile hareket edilmelidir ki, gördüğüm kadarıyla edilmektedir. Hükümetin varlığı, icraatları toplumun tüm sorunlarına her an çare üretemese de, var olan kapasite ve imkanlar dahilinde iyi bir performans sergilendiği ortadadır. Bir çaba vardır. Geceleri gözümüzü kapadığımızda, kamu kaynaklarını çalan, geleceğimizden yiyen, yolsuzlukla, hırsızlıkla meşgul herhangi birinin icraat makamında olmadığını da bilmek, çok önemlidir. Bunun değerini Kıbrıslı Türk toplumu çok iyi biliyor. 

“Gündeminde Kamu Reformu vardır ki, çok önemlidir”

Gündemde Kamu Reformu vardır ki, çok önemlidir. Çökmüş bir kamu yapılanmasını ayağa kaldırmamız gerekir. Ancak burada kamunun bütünlüklü sistemi üzerinde durmamız gerekir. Nasıl bir sistemle daha verimli bir kamu çalışma ortamı ve hizmeti yaratılabilir? Çalışanların verimliliği için neler yapılması gerekir. “Eşit işe, eşit ücret” üzerinde durmak, çalışma hayatındaki ikili maaş sistemine neşter vurmak gerekir. Bireysel veya grupsal performans değerlendirmesini gözetmek, kamu personelinde yığılma olan alanlardaki personelin, belli teşviklerle yetersiz alanlara kaydırılması gibi önemli konular vardır. Bu konuda belki bir çalıştay düşünülebilir. Çünkü inanın, iş bir iki yasanın ötesindedir. Müşavirliğin kaldırılması konusunda bir düzenleme yapıldı. Ancak bu düzenlemenin, popülist bir yaklaşımdan ötede yorumlanması gerekir. Derdimiz insandır, çalışandır. Hem verimlilik hem hizmet. Çağ hız ve teknoloji çağı. Buna uygun, hizmet içi eğitimlerle güçlendirilmiş bir donanımı oluşturup uygulamaya geçmeliyiz. Örneğin iki yıl önce muhtarlara yönelik başlattığımız hizmet içi eğitim ve bilgilendirme çalışmaları UBP tarafından yok edildi. İnsana yatırım en temel konudur. 

“Temel iki konuda zafiyet var”

Temel iki konuda zafiyet var. 1. Planlama 2. Denetleme. Bu iki konunun hayat bulabilmesi için veri gerekir. Siz veri olmadan planlama yapamazsınız. Bu çağda bunu konuşmak bile utanç verici, ancak durumumuz bu. Bugüne dek UBP hükümetleri, ya TC söylesin biz yapalım ya da al bir paracetamol da derdine çare olsun diye diye bizi bu günlere getirdi. Oysa hasta kanser olmuş, UBP’nin umuru değil. Planlama ve denetleme yapılmadan, günlük sorunlar dışında derdimize çare üretemeyiz. Denetleme konusunda, merkezi denetim planlaması konusunda da yıllardan kalan yetersizlikler var. Bu iki konu üzerinde hükümetteki her bir birimin ciddi anlamda kafa yorması gerekir. Kalıcı çözümler bu iki adım üzerinden gelişecek. Gelinen noktada, yerel seçimlerden sonra hükümetin çok daha yoğun icraata başlaması, kendi programına ve toplumsal beklentilere yoğunlaşması gerekir.

“Yerel seçimlerden sonra, CTP Kurultaya gider mi?”

Yerel seçimlerden sonra, CTP Kurultaya gider mi? Çeşitli çevreler, CTP’de olası kriz senaryoları üzerinden hükümet hesabı yapıyor. CTP’nin Kurultayı, 2019 Aralık ayındadır. Genel Sekreter de geçtiğimiz günlerde bu yönde bir açıklama yaptı. Hiçbir CTP’li, kriz yaratarak, toplum menfaatlarına aykırı hareket etmez. Bizde böyle bir kültür yoktur. Biz önce toplum deriz. Daha iyi bir toplum yönetimi için de güçlü bir parti deriz. Eğer tartışılacak birşey varsa elbette kendi içimizde tartışırız. Zaten toplantılarımız emir komuta ile geçmez bizim. Bunun dışında kimse hayal kurmasın bence. 

Kıbrıs sorunu

CTP Milletvekili Asım Akansoy, açıklamalarında Kıbrıs sorununun geldiği aşamayla ilgili de değerlendirmelerde bulunarak, “Kıbrıs sorunu her an patlamaya hazır aktif bir yanardağ gibi, bekliyor” dedi.

Akansoy, “Kıbrıs sorunu her an patlamaya hazır aktif bir yanardağ gibi, bekliyor. İtalya’daki Vezüv yanardağı gibi. Patlama kaçınılmazdır. Ne iyi ki, toplum olarak herkes bunun patlayacağını biliyor. Nihayet bunu elli yıl sonra idrak ettik. Bu durum sürdürülemez. Statüko çöktü ve bizi de içine çekiyor. Peki ne yapmalıyız? Soru budur.

Yorulanlar mı istersiniz, bıkanlar mı?… şimdi olmaz yarın gel diyenler mi? kısacası hezeyanlara boğulduk. Maddenin doğası belli halbuki. Kararımızı vereceğiz, bugünkü çarpık yapı asla devam edemez: Ya Federal çözüm ya da Alt Yönetim. Kimileri, ama biz ikisini de beğenmeyiz başka birşey isteriz, diyorlar. Konfederasyon öneriyorlar. Ne demek Konfederasyon… KKTC tanınsın demek. Mümkün mü? Değil! Çözüm isteyenlerin Konfederasyon talebi olamaz. Ayrılıkçıların sinsi bir söylemi bu. Gerçek dışı. Çözüm isteyenler biliyor, Konfederasyon üzerinden bir çözüme ulaşmak mümkün değil. Destek görmez. Son zamanlarda, güç gösterisi ile Kıbrıslı Rumları Konfederasyona zorlama oyunu söz konusu. Militer ve ekonomik unsurları kullanarak… Filistin için de tartışıldı bu konu, kabul görmedi. Uzlaşı için müzakere dendi. Sudan için zorlandı, baskı ile zorla ayırma metodu. Sözde başarıldı ancak ardından kan döküldü. Hem de sular seller gibi kan. Dolayısıyla aklımızı başımıza alalım. Bu tür tehlikeli oyunlara heyecanla bakanlar var. Bunlar önce ayrı KKTC derdindeydiler, onyıllarca halkı yanılttılar, gün geldi ganimet bitti, TC para musluğunu kısmen kapattı, şimdi de aynı çevreler, Kıbrıslı Rumlar bize uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı versinler, tamamen ayrı devlet, tamamen ayrı yönetim isteriz diyorlar. Neden ? Çünkü deniz bitti kara göründü.

“Kıbrıs sorunu dosyası kapanmak üzeredir”

Şunu çok net iddia ediyorum, Federasyon çerçevesinde yani ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde Kıbrıs sorunu dosyası kapanmak üzeredir. Hani dilim kapandı demek istiyor ama yine de üzeredir diye bir ek yapıyorum. Altı başlıktan beş tanesi kapanmıştır. Son başlık Güvenlik ve Garantilerdir. Yeni bir güvenlik rejimi ile bu iş biter. Daha dün Kıbrıslı Rumlar bizi azınlık görüyor denirdi, ne oldu? öyle olmadığı ispatlandı… Eşitliğimizi kabul etmezler diye feveran edilirdi, ne oldu? Federasyon çerçevesinde eşitlik sağlandı… Toprak isterler zorda kalırız, dağa mı çıkıp ev yapacağız denirdi, ne oldu? Annan Planından daha iyi bir noktaya gelindi.  BM Genel Sekreteri, Kıbrıslı Türklerin güvenlik kaygılarını gidereceğiz ancak bu durum Kıbrıs Rum toplumu için bir tehdit olmasın dedi. Daha ne istiyoruz? Türkiye’nin adadaki askeri varlığı, Kıbrıslı Türklerin güvenliği için değil miydi yoksa? Türkiye Devleti, Kıbrıslı Türkleri özne olarak kabul etmeli ve artık güvenmeli. Başka yolu yok bu işin. Yoksa sorunlar, çok yönlü olarak daha da büyür. 

Barış demek, her iki tarafın kazanması demektir. Ortaklık demektir. Ortak kaygı, ortak çıkar, ortak gelecek demektir. AB’ye bakın… Kendi kimliklerini koruyan yapılar bütünleşmesi. Bu kadar açık. Dolayısıyla, kendimize ve geleceğimize küsme zamanında değiliz. Önlem almalı, aklımızı başımıza toplamalı, samimiyetle, güvenle gerçeklere dayanarak düşünmeli, kimseyi dışlamadan tartışmalı ancak barış için de ciddi öncülük yapacağız. Barış öndersiz yapılmaz…  Yoksa bu yanardağ biz Kıbrıslı Türk toplumunu haritadan siler. 

"Siyasette genel eğilimler"

Asım Akansoy, açıklamalarının sonunda siyaset kurumun içinde bulunduğu durumla ilgili de saptamalarda bulundu.

Akansoy, “Siyaset, iktidar olmadan toplumda güven kazanamaz. Esas mesele budur” dedi. Akansoy sözlerini şöyle tamamladı, “Kabaca söyleyecek olursam, siyaset planlama, neyin yapılacağına karar verme işidir. İktidar, iş yapabilme gücü. Ülkemizde taşlar yerli yerinde değil. Siyaset kurumu çok yıpratıldı, içi boşaltılmaya çalışıldı. Bunu yapan bizim kendi insanlarımız değildir. Üç beş tane yolsuzluk, hırsızlık yapan varsa bunların kim olduğunu herkes bilir. Yapılabilecek olanlar da yapılır. Peki sorun çözülür mü? Çözülmez, mesele budur. Peki bunu yapan kim? Rejim, yani statüko. Bunu aşmak için çok çalışmak lazım. Kollektif çalışmak ve en önemlisi paylaşmak. Yoksa bu çöküntü, her bir siyasetçiyi yok eder. Kimse karşısında direnemez. Kimler geldi kimler geçti siyaset dünyamızda. Kim kaldı geriye, ne kaldı?

Mesele sistem meselesi mi, Başkanlık sistemine geçersek, acaba başımız göğe erecek mi? Tartışma iyidir, toplumu yanlış yönlendirmekse çok yanlış. Ömrümüzü bir de Başkanlık sisteminin anlamsız girdaplarında geçirmek istemeyiz. Toplumu, bizi yeni bir sistemin kurtaracağı algısı ile oyalamaya kalkmamak lazım. Kendi adıma, demokrasiyi daraltacak her bir adıma karşıyım. Yani başımız göğe ermez.  Ermez, çünkü oksijensiz kalan bir toplumun gelişme imkanı yoktur. Bu topraklardaki sorunu kendi insanlarımızı aşağılayarak çözemezsiniz.