Koronavirüs salgınının tüm dünyada sağlık önlemlerinin yanı sıra ekonomik önlemlerin de acilen alınmasını gerektirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, nitekim çok sayıda ülkenin salgının yol açtığı ekonomik tahribatı azaltmak için çeşitli önlemler alma yoluna gittiğini söyledi.

Ülkemizde de dün hükümet tarafından bir dizi kararın açıklandığını belirten Akıncı, “Açıklanan kararlara ilişkin dikkat çeken ilk husus; toplumun neredeyse tüm kesimlerinde yoğun bir tepkiye yol açmış olmasıdır” dedi.

Akıncı, pek çok ülkede açıklanan önlemler esasen toplumsal paniği yatıştırmaya dönük, ilave destek sağlayan ve güven veren adımlar içerirken bizde açıklanan paketin maalesef tam tersi bir etki yarattığını dile getirdi.

“KESİNTİLERİN NEREYE VE NASIL KANALİZE EDİLECEĞİNDE DE BELİRSİZLİK VAR”

Cumhurbaşkanı Akıncı şöyle devam etti: “Önlemleri, toplumsal beklentiyi karşılamaktan uzaklaştıran hususların başında, pakete de ismini veren “toplumsal dayanışma” kavramının gerektirdiği sosyal adalet ruhunu yeterince yansıtmıyor olması gelmektedir. Bunun yanında önlemlerin uygulanmasına ilişkin açık, somut ve veriye dayalı açıklamalar getirilmemiş olması toplumun bu pakete dönük inancını iyice sarsmıştır.”

Açıklanan önlemlerin en dikkat çekici yönlerinden birinin ise, kamu görevlilerinin maaşlarından yapılan kesintilerin oluşturduğunu kaydeden Akıncı, “Siyasi makamlardan ve üst düzey yöneticilerden toplumsal güveni artırmak üzere artan oranda kesinti yapılması yerinde bir adımdır” dedi.

Öte yandan diğer kamu görevlileri arasında da maaşlardan bir miktar kesinti yapılabileceği konusunda yaygın bir anlayış gözlemlenmekte olduğunu dile getiren Akıncı, buna rağmen, kesinti miktarlarının hangi hesaplamayla ve hangi ihtiyacı karşılamak üzere belirlendiği konusundaki belirsizlik, orta gelir grubuna mensup çevrelerde haklı tepkilere neden olduğunu ifade etti.

Akıncı, kesintilerin nereye ve nasıl kanalize edileceğinin de belirsizlik içinde bırakıldığını söyledi.

“KAMU DIŞINDAKİ YÜKSEK GELİR GRUPLARI DA KATKI YAPMALI”

Akıncı açıklamasına şöyle devam etti: “Orta gelirli çalışanların maaşlarında ciddi kesintiler yapılırken, kamudakiler dışında kalan yüksek gelirli kesimlerden herhangi bir katkı sağlama yönüne gidilmemesi sosyal adalet duygusuna ciddi şekilde zarar vermiştir.”

“MAAŞLI KESİME MUTLAK TAVIR, BANKALARA İSE RİCACI OLMAK DOĞRU DEĞİL”

Akıncı, maaşlı kesimlere ilişkin mutlak kararların alınırken, bankaların uygulamalarına yönelik tavsiyelerle yetinilmesinin de doğru bir yaklaşım olmadığını kaydetti.

“HEM İNSANİ DEĞİL HEM DE SOSYAL PATLAMA RİSKİ TAŞIR”

“Belirsizliğin çarpıcı bir örneği üçüncü ülke yurttaşlarına ilişkin yaklaşımda da sergilenmiştir. Ülkemizde çalışan üçüncü ülke yurttaşları konusu “aldığımız duyumlara göre çoğu zaten ülkelerine döndüler” denilerek, bir varsayım üzerinden gerekçelendirilmiştir. Ortada yine veri yoktur” diyen Akıncı, ne kadarının döndüğünü kimsenin bilmediğini söyledi.

Akıncı, “Dolayısıyla kalanların kendi kaderine terk edilmesinin içerdiği insani zafiyet bir yana, yarattığı sosyal patlama riski de belli ki hiç hesaba katılmamıştır” şeklinde konuştu.

“Önlemler bir salgın üzerine ve sağlık sistemi zaten sorunlu bir ülkede açıklandığına göre sağlık yönlü bir içeriğe de sahip olmalıydı” diyen Akıncı, anlaşıldığı kadarıyla paket hazırlanırken konuya bu yönden bakılmadığını dile getirdi.

Bilakis pakete sağlık sorunlarını daha da artıracak vahim eklemelerin yapıldığına dikkat çeken Akıncı, “Örneğin temizlik, hijyen ve sosyal hizmetler yönünden daha da güçlendirilmesi gereken belediyelerden kesinti yoluna gidilmesi son derece yanlıştır. Hele bu dönemde belediyelerle siyasi partileri eşitleme mantığı bütünüyle sorunludur” dedi.

“HÜKÜMET ADALET ZEMİNİNDE KONSENSÜS ARAYIŞI İÇİNDE OLMALI”

Akıncı sözlerini şöyle tamamladı: “Bu tür kararlarda tüm kesimlerin desteğini sağlamak her zaman mümkün olamayabilir. Fakat başarı için adalet zemininde konsensus hedeflenmelidir. Oysa bizde hemen hemen hiçbir kesimin açıklanan paketten memnun olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu durumda hükümetin atması gereken en doğru adım, daha katılımcı bir anlayışla, sosyal adalet ilkelerine uygun ve daha iyi çalışılmış bir dizi önlem üzerinde çalışmaya başlamasıdır. Ayrıca yerel kaynakları akıllıca ve sosyal adalet ilkesi çerçevesinde kullanmaya gayret ederken, dış kaynak temini için çaba harcamak da gereklidir.”