AK Parti Genel Başkan Danışmanı Profesör Doktor Yasin Aktay Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bir emrivakiye kesinlikle izin vermeyeceğini söyledi.

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Aktay, Kıbrıs açıklarındaki doğal kaynaklardan hakkı olan herkese hakkının teslim edilmesi gerektiğini yoksa bu kaynaklardan hiç kimsenin faydalanamayacağını vurguladı.

HK Ajans’a açıklamalarda bulunan Yasin Aktay, Doğu Akdeniz’deki hidro-karbon yatakları meselesinde kimsenin tek yanlı hareket edemeyeceğine işaret ederek “Türkiye de sadece ben kazanayım demiyor.  Türkiye Kıbrıs Rumlarının hakkı olduğu kadar Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu savunuyor. Türkiye bölgede iş birliğini istemekte, olabilecek en makul, en vicdani siyaseti gütmektedir” dedi.

DOĞAL KAYNAKLAR MESELESİNDE YA HERKES KAZANIR YA DA KİMSE KAZANMAZ

Aktay şöyle konuştu:
“Kıbrıs’ta hidro-karbon yatakları meselesinde Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının hakları vardır ve yakın zamanda Yunan Dışişleri Bakanı ile Başbakanı da bunu dillendirmiştir. Bu haklar teyid edilmeyecek bir hak değildir. Adada sadece Yunanlıların ve Rumların hakkı yok. Bir emrivaki yapıp bir şekilde oldu bittiler yaratarak AB’ye tek başlarına girmiş olmaları nedeniyle tanınmış olmalarını öne çıkarak, doğal kaynaklarda tek başlarına hak sahibi olduklarını iddia edemezler. Böyle bir emrivakiye Türkiye kesinlikle izin vermeyecektir. Zaten biraz sağduyu ve mantıklı bir şekilde bakılırsa Türk tarafının hakları da kabul edilecektir. Bölgedeki doğal kaynaklardan hakkı olan herkese hakkı teslim edilmelidir yoksa bu kaynaklardan hiç kimse faydalanamaz.  Ya herkes kazanır ya da hiç kimse kazanmaz. Bu işte sadece ben kazanayım diyen hiç kimse kazanamaz.Türkiye de böyle bir yaklaşım içinde değildir. Sadece ben kazanayım demiyor.  Türkiye Kıbrıs Rumlarının hakkı olduğu kadar Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu savunuyor. Türkiye bölgede iş birliğini istemekte, olabilecek en makul, en vicdani siyaseti gütmektedir”  

TÜRKİYE HEM KENDİ HEM DE KIBRIS TÜRKÜNÜN ÇIKARLARINI KORUMAKTA KARARLIDIR

Aktay, Türkiye’nin bölgede hem kendi hem de Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını koruma konusunda her türlü adımı atmaya kararlı olduğunu da vurguladı.

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Aktay Kıbrıs konusunda yaşanan son gelişmeleri değerlendirirken ise Kıbrıs’ta Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle yetki paylaşımına gitmeyi ve siyasi eşitliği kabul etmemekte direndiğine vurgu yaparak, bu anlayış değişmeden müzakerelerin yeniden başlamasının mümkün olmadığının altını çizdi.

Kıbrıs konusunda federal bir çözüme ulaşılabilmesi için bugüne kadar yapılan tüm girişimlerin Rumların tutumu nedeni ile başarısızlığa uğradığını anlatan Aktay, gelinen aşamada yeni fikirlere açık olunması ve herkesin meseleye daha yaratıcı bir anlayışla yeniden yaklaşması gerektiğini belirtti.
 

SİYASİ EŞİTLİK VE KIBRIS TÜRKÜNÜN GÜVENLİĞİ OLMAZSA OLMAZIMIZDIR

Türkiye’nin Kıbrıs’ta federal bir çözüme kapıları kapatmadığını ama artık yeni fikirlerin de tartışılması gerektiğini düşündüğünü ifade eden Aktay, Türk tarafının bugüne kadarki müzakere süreçlerinde hep yapıcı bir tavır ortaya koyduğunu anımsattı.

Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitlik ve güvenliğinin Türkiye için Kıbrıs’ta bir çözümde olmazsa olmaz temel unsurlar olduğunu da kaydeden AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, gelinen noktada Kıbrıs’ta önemli olanın, tarafların adanın geleceği ile ilgili siyasi eşitliği esas alan ortak bir vizyonda buluşabilmesi olduğunu söyledi.

AKTAY; İTİRAZ SÜRECİ DE SEÇİMİN BİR PARÇASIDIR

Türkiye’de son yapılan yerel seçimlerle ilgili görüşlerini de HK Ajansa aktaran Yasin Aktay şunları söyledi:
“AK Parti olarak biz çok güzel bir seçim süreci yaşadık. AK Parti açık ara bütün partileri geride bırakan bir başarı daha elde etti. AK Parti 17 yıllık süre içerisinde girdiği 15’inci seçimde de rakiplerine büyük bir fark atarak yine birinci parti olmayı başardı. Birçok ilde belediyeleri kazanmış oldu. Ancak muhtemelen ilk defa denenen iki kutuplu, ittifaklara dayalı seçim dolayısıyla CHP kanadının içinde yer aldığı Millet ittifakının biraz daha seçim sisteminden faydalandığı görüldü. Özellikle Ankara ve İstanbul’da AK Parti karşıtı oyların bloklaşması dolayısıyla AK Parti bunlar karşısında tek başına savaşmak zorunda kaldı. Öyle görülüyor ki, ittifak sistemi hem İstanbul hem de Ankara’da AK Parti’nin beklenen üstünlüğü sağlayamamasında etkili oldu. Buna rağmen ilçe belediyelerinin tamamının AK Parti’nin elinde olması birçok kişinin ilçe belediyelerinde AK Parti’ye oy verdiği halde Büyükşehir Belediyesinde rakip partinin adaylarına oy vermiş olması seçimin ne kadar bilinçli, inceleyici ve dikkatli olduğunu gösteriyor.  Seçmen, Büyükşehir Belediyesini başka bir partiye, ilçe belediyelerini AK Parti’ye vermek suretiyle ayni zamanda Büyükşehir Belediye Meclislerinde de çoğunluğu AK Parti’ye vermek suretiyle aslında Belediye Başkanını da bir şekilde AK Parti’nin kontrolüne vermek gibi çok dikkatli, çok stratejik ve  ince bir ayar ile bir tablo ortaya koydu. Bu sonuçlar mutlaka önümüzdeki günlerde değerlendirilip yorumlanacaktır. Önümüzdeki dönem bu tablonun yorumlanacağı ve bundan gerekli derslerin çıkarılacağı bir dönem olacaktır. AK Parti esas itibarıyla bütün seçimlerin hemen akabinde seçmenin verdiği mesajı yorumlamaya ve gereğini yerine getirmeye çalışmış bir parti olagelmiştir. Buradan da ayni derslerin çıkarılmak üzere  sonuçların masaya yatırılacağını söyleyebiliriz. Aslına bakarsanız henüz İstanbul’daki sayım sonuçları neticelenmiş değil. İtiraz süreci de sayımın bir parçasıdır. İstanbul’da itiraz süreci henüz sonlanmamış bir seçim sonucu var. Biz çok net, açık bir ara ile AK Parti’nin kazanmasını umuyorduk. Net ve açık bir ara ile kazanmadı, hatta ilk belirlemelere göre rakip partinin öne geçmiş olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. İtiraz neticesinde durumun değişip, değişmeyeceğini bilemeyiz. Şimdiden bir şey söyleyemeyiz. Değişirse  bu AK Parti açısından hedeflenen, beklenen, arzulanan bir sonuç ama olmazsa, değişmezse de AK Parti kazanan partinin adayını tebrik etmekten bir an için geri durmayacaktır. Tereddüt etmeyecektir. Bu demokrasinin bir zaferidir. Halkımızın bir zaferidir. Halkımız ne istemişse başımız, gözümüz üzerindedir, halkımız böyle bir irade buyurmuşsa, onu bu şekilde kabul etmekten başka kimsenin yapabileceği bir şey olamaz. Gönül arzu ederdi ki AK Parti daha fazla oy alarak kazanmış olsaydı. Bununla birlikte ben sosyolojik olarak oluşan tablo bu olursa da bunda bir hayır olduğunu düşünüyorum. Muhalefetin seçimler yoluyla kazanma ihtimalinin var olduğu ihtimalinin belirmesi ile başka yollara tevessül etmemesi gerektiği belki bu sonuçlarla sağlanmış olur. Şimdiye kadar ne yazık ki muhalefet başka başka yollara da tevessül etti. Darbecilerle işbirliği yapan bir muhalefet de gördük zamanında. Demokrasi dışı yollara heves eden bir muhalefet de gördük. Ülke hepimizin ülkesi ve halkımız aslında bize çok ince bir ayar vererek hep beraber bu ülke için çalışmamız gerektiği mesajını vermiş oldu. Bunu böyle de yorumlamak çok daha mümkün. Toplumda muhalif kesimin kendini dışlanmış saymaması açısından bu en sağlam yol ve bu ayarı en iyi de seçmen yapıyor. İktidara gelmiş birisinin muhalefete kucak açıp hadi gelin beraber yönetelim demesi gerçekçi değil ama eğer bunu halk sandık yoluyla dayatırsa bu kimsenin itiraz edebileceği bir şey olmaz. O zaman herkes halkın verdiği karara uymak durumunda kalır. Aslında sadece bu tablo bile, demokrasinin kuralına göre işletildiği takdirde ne kadar bereketli ve hayırlı bir sonuç verebiliyor olduğunu da gösteriyor. Demokrasi dışında bir yola başvurmaya hiç gerek yok. Demokrasi kendi dengesini, toplumdaki güç dengelerini çok güzel oluşturup ortaya koyabiliyor. Bunu da takdir etmek gerekiyor. Türkiye demokrasi tecrübesine sahip bir ülke ve son seçimlerde de bunun yeni ve önemli bir halkasını oluşturmuş olacaktır. Bu halka ile birlikte dünyaya model olarak arz edebileceğimiz çok güçlü bir tecrübeye sahip olmuş oluyoruz.”

AKTAY: SEÇİM SONUÇLARI ÜLKE İÇİN BİR KAZANIMDIR

Profesör Doktor Yasin Aktay Türkiye’nin seçim sonrası ne yapması gerektiği konusundaki görüşlerini de şu sözlerle ifade etti:

“Seçimler insanları yoruyor, beklentilerini artıyor. Küskünler ortaya çıkabiliyor. Parti içinde kucaklanamayan, yer bulamayan insanlar ortaya çıkabiliyor. Bunun en çok ortaya çıktığı zaman seçim dönemleri oluyor. Seçimler esnasında insanların beklentileri artıyor. Aday adayı iken aday olma, aday iken seçilme kaygıları bu dönemlerde yükseliyor. Ve bu esnada ister istemez negatif, kasvetli bir hava oluşuyor. Özellikle yerel seçimlerde bu daha fazla oluyor. Bu dönemlerde aday adayları çok oluyor ve aday olmayanlar bir şekilde o kırgınlığı hem kendileri yaşıyorlar hem de çevrelerine aksettiriyorlar. Bu dargınlık ve küskünlüklerin yarattığı negatif atmosfer içerisinde pozitif bir şeyler ikame etmeye çalışmak zordur.  Seçimlerin olmadığı bir ortam negatif havanın, kasvetli havanın dağılmış olduğu bir hava oluşturacak. Hele de muhalefetin biraz daha sistemde yerini bulduğu bir ortamda bu daha iyi olacak. Çünkü bugüne kadar muhalefet elini hiçbir zaman taşın altına koymadığı bir durumdaydı, hizmet yarışında hiç yoktu. Bu seçimlerden sonra gözler artık muhalefetin de üstünde olacak çünkü artık herkes iktidarda… Öyle bir tablo çıktı ki, herkes iktidar bir anlamda. Özellikle belediyelerde iktidar olan CHP’nin bir iktidar alternatifi ortaya koyması konusunda kendisini kanıtlayabileceği bir fırsat doğmuştur. Ne olursa olsun muhalefet söyleminden biraz daha gerçekçi, ayağı yere basan bir alternatif önerebilmenin hem hazzını belki de yaşayacak hem de iktidara karşı biraz daha empatik olma, ülkeyi beraber yönetmenin sorumluluğunu paylaşma gibi bir tecrübe yaşatacaktır. Bu da neresinden bakarsanız bakın ülke için bir kazanım olacaktır.”

AKTAY: ABD TAVRINI GÖZDEN GEÇİRMELİDİR

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Profesör Doktor Yasin Aktay Suriye’deki gelişmeler ve ABD Türkiye arasındaki ilişkilerle ilgili de şunları söyledi:

“Suriye meselesi ya da ABD ile yaşanan sorunlar seçimlerden bağımsız olan meseleler. ABD maalesef ki Orta Doğu konusundaki yaklaşımlarında dürüst değil. Özellikle de Türkiye’ye karşı. Aslında hiçbir ortağına karşı dürüst olmadığını her seferinde gösteriyor. ABD tuhaf bir ülke gerçekten. Kendi meşru, bölgede etkin ve kökleri olan, NATO’da olan bir ülke dururken, onunla anlaşmalarına aykırı olarak gidip terörist örgütlerle, kendi müttefiki olan ülkeye karşı yani Türkiye’ye karşı terör faaliyetleri yürüttüğü çok açık olan örgütlerle işbirliği yapabiliyor ve onları kendine daha makbul bir müttefik haline getirebiliyor. Bunu neden yapıyor ve bunu yaparak ne kazanmış oluyor anlamak mümkün değil. Bir şey kazanmıyor aslında. Ama ABD içerisinde bir el, bir irade onu böyle yapmaya zorluyor ve bu ABD’nin hayrına değil. Bırakın Türkiye’yi, Türkiye’ye verilen zarardan daha fazla zarar ABD’ye veriliyor. Türkiye olarak biz, ‘ABD’dir ne yapsa yeridir, ne yapsa bu yaptıkları ile ilişkilerimiz etkilenmez’ diyebilecek bir noktada değiliz. Elbette ki ABD’nin bize zarar vermeye çalıştığı yerde kendimizi savunma hakkına da sahibiz. ABD oradaki teröristleri silahlandırıyorsa o teröristlerin elinden o silahları alıp onlara çevirmek bizim yapacağımız iştir, bize düşen iştir. Eğer ABD bir araziyi orada birilerine peşkeş çekiyorsa, onu da peşkeş çekmeyecekleri şekilde peşkeş çekilenlerin elinden alıp sahiplerine iade etmek Türkiye’nin bir hedefi olmuş demektir. Doğaldır ki bu iki hedef çelişecek, çatışacaktır. Bu da Orta Doğu’da özellikle Suriye’de Türkiye ile ABD arasında gerilimin yaşanmasına yol açacaktır. Türkiye gerilimden kaçan bir ülkedir. Gerilim isteyen bir ülke değildir. Ama kendi ülkesini tehdit edecek herhangi bir oluşuma da izin verecek bir ülke değildir. Türkiye Suriye’de bir terör oluşumunun kimin desteği ile olursa olsun orada yapılanmasına asla izin vermeyecek, müsamaha etmeyecek, savaşacaktır. Bölgede gerçek anlamda teröre karşı samimiyetle savaşan tek ülke Türkiye’dir. Ve Türkiye teröre karşı savaşıp kazandı.  Birçok yerde bunu başardığını da gösterdi. DEAŞ’a karşı Türkiye önemli bir mücadele verdi. Biz terör örgütleri ile mücadelede başka terör örgütleri ile işbirliği yapmanın mantığını göremiyoruz. Meşru, anlaşılabilir bir mantık göremiyoruz. Müttefikimiz olduğunu iddia eden ABD’den bu konudaki tavrını bir an önce gözden geçirmesini ve bu yoldan dönmesini talep ediyoruz. Dönmezse aramızdaki ihtilaf devam eder ve ülke güvenliğimizi tehdit edecek herhangi bir oluşuma da izin vermeyiz.”