Türk Devletleri Teşkilatı 8. Zirvesi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çok önemli bir adım atıldı..
Artık burada gözlemci üyeyiz..
Böylesi bir gelişmeyi Annan Planı’nın hemen sonrasında kazanmıştık, hatırlarsınız.. Ortaya koyduğumuz çözüm politikaları sonrasında İslam İşbirliği Teşkilatı’na Kıbrıs Türk Devleti olarak gözlemci üye yapılmıştık..
Bu gelişme de, o dönem oldukça önemliydi..
Bunu neden hatırlattım biliyor musunuz, bugünün sol’u Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olmayı deyim yerindeyse ti’ye alıyor, dalga geçiyor ama ayni güruh İslam İşbirliği Teşkilatı’na üyeliği “ büyük bir başarı” olarak sunuyordu..
İşte bu da iki yüzlülüğü ortaya koyuyor..
Oysa yaşananalar ayan beyan ortadaydı..
Annan planını yaşlı gözlerle reddeden siyasetin devamı Crans Montana’da masadan kaçmıştı..
Crans Montana Zirvesi’nde Türkiye garantileri ve askeri dahi tartışmaya açtı ama Rum-Yunan ikilisi çantalarını toplayıp zirvesyi terk etti!
O gün Türkiye Yönetimi için bir milattı..
Artık Federasyon tartışmaları kapanmıştı.. Şimdi yeni bir politika ortaya koyma vakti dendi.. Sayın Akıncı’nın “Bizim dönemin son denemesiydi, başaramadık” itirafına rağmen yeni yol haritasına itiraz etmesi, süreci biraz geciktirse de seçim sonrasında iki devletli çözüm modeli ortaya atıldı..
Çok zor bir sürecin içerisine girilmiş oldu..
Çünkü Rum-Yunan lobisinin etkisindeki Amerika, Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerine bunu anlatmak elbette çok zor olacaktı..
En zor olanı da içerdeki muhalefetti aslında…
40 yıldır federasyonda tek bir adım yol alınamadığı ısrarla gözden kaçırılmaya çalışıldı, tek çıkış yolunun federasyon olduğu söylenedurdu, iki devletli model ile bir yol alınamayacağı ifade edildi!.
Şimdi bu tez de çökme noktasında..
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Zirvesi’nde KKTC’nin tanınma talebini yüksek sesle ortaya koyması meyveler vermeye başladı..
Türk tarafı gerçek anlamda çözüm istediğini ancak bu çözümün federasyon ile değil, ancak yan yana iki devlet ile mümkün olabildiğini anlatmaya devam ettiği sürece kazanımlar ardı ardına gelecektir..
Burada Türkiye’nin öncü olması durumunda gözlemci üyelikler zamanla tam üyeliğe dönüşecek, ülkelerle ikili temaslar artabilecektir..
Unutmayalım BM kararları tavsiye nitelikli kararlardır ve onlarca BM kararına rağmen tanınan ya da tanınmasa bile dünya ile her türlü ilişki içerisinde olan devletler vardır..
Artık sıra KKTC’dedir.. Elbette bu uzun ve meşakkatli bir yoldur ve adım adım örülmesi gerekmektedir..
Burada anavatan ile işbirliği içerisinde yürünmeli, iki devletli çözüm modeline omuz verilmeli ve mücadele yükseltilmelidir..
“Federasyondan uzaklaşırsak dünya bize sırtını döner” söylemleri de Türk Devletleri Teşkilatı’nın adımı ile yerle yeksan olmuştur..
Zira dünya sadece batı ülkelerinden ibaret değildir.. Rusya, ortadoğu, islam ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler ile geliştirilmeye başlanan ilişkiler artırılmalı, her yol denenerek, ticari ve kültürel yollar kurulmalıdır.. Bu ilişkiler derinleştikçe siyasi kararlar da arkasından gelecektir..