Yeni Bakış'tan Özlem Çimendal'ın haberine göre, Kıbrıs Türk İnşaat Taşeronları Birliği Başkanı Osman Amca, KKTC’de inşaat sektöründeki gelişmelerin sektör açısından tedirginlik yaratacak boyutlara ulaştığını vurguladı. 

"KKTC’deki inşaatlaşma, ihtiyacın 3 katı" 

KKTC’de yapılmakta olan inşaatların sayısının coğrafya ve insan popülasyonu ihtiyacının üç katından fazla olduğunu söyleyen Amca, ilçe bazında yapılan inşaatların sayısının 2013-2016 yılları arasında Lefkoşa’da 2 bin 688, Gazimağusa’da bin 743, Girne’de 2 bin 775, İskele’de 657, Güzelyurt’ta 374, Lefke’de ise 275 adet olduğuna dikkat çekti. 

"Yıllık konut ihtiyacı 800" 

Amca, ülke genelinde dağılan inşaatların proje bazında olduğu düşünüldüğünde dahi bu rakamların apartman, konut, yurt olması varsayımı ile mevcut verilen rakamın üçe katlandığının da görülebildiğinin altını çizdi. Amca, “Oysa yine bu verileri aldığım İnşaat Müteahhitleri Birliği, araştırmalarına göre yıllık konut ihtiyacının 800 civarlarında olduğu belirtilmiştir” dedi. 

"Hızlı ve ihtiyacın üstündeki inşaatlaşma tedirginlik yaratıyor" 

KKTC’de gün geçtikçe artan inşaatlaşmaların bazı çevrelerce olumlu karşılanmasına rağmen, ihtiyacın çok fazla üzerinde olması sebebi ile ortaya çıkabilecek dezavantajların da göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret eden Amcaoğlu, “Ülkemizde bu kadar çok inşaat işi olması, bazı müteahhitler ve bazı taşeronlarımız tarafından olumlu yönden algılanmaktadır. Her tarafta inşaatlar yapılmaktadır. Bu güzel bir gelişme olsada, ihtiyaç fazlası olması tedirginlik yaratmaktadır” şeklinde konuştu. 

"Kimlerin yaptığı bilinmiyor"

Üzerinde durulması gereken en önemli noktanın var olan ve rakamlar ile kayıt altına alınmış olan bu ihtiyaç fazlası inşaatlaşmanın kimler tarafından yapıldığının bilinmemesi olduğunu ifade eden Amcaoğlu, “Bu inşaatları kimlerin yaptığını hiç birimiz bilmiyoruz. Bakkal mı yapıyor, manav mı yapıyor, konfeksiyoncu mu? Hatta ve hatta memur mu yapıyor belli değil” dedi. 

"Para basan sektöre dönmesi memurların da başını döndürdü"

Kamu görevlilerinin de inşaat işine el attığını dile getiren Amca, bazı kamu görevlilerinin aile büyüklerinin adına yaptıkları inşaatları sattığını ve bu işi meslek haline getirdiklerini ifade etti. Amca, “Seksen yaşındaki babasının adına inşaatlar yapıp satan memurlar var. İnşaatları yapanlar inşaatçı değil, en azından çoğunluğu değil. Doğanın kanunudur iş yapmak isteyenler, yatırım yapmak isteyenler, paranın en çok döndüğü sektöre yatırım yaparlar, yatırım yapmaları bizim açımızdan iyi, ama inşaatları kendilerinin yapmaları kötü. İnşaat işi teknik iştir uzmanlık ister, mesleği müteahhit ve taşeron olanların yapması gerekmektedir” diye konuştu. 

“Birçoğu kaçak ve haksız kazanca neden oluyor”

İnşaat sektöründeki gelir ve kazanç oranı dolayısı ile herkesin inşaat ve konut işine soyunduğunu ancak yine birçoğunun kayıt altında olmadığı için hem kaçak hem de haksız kazanca sebebiyet verdiği gibi çalışan işçilerin de sosyal güvence ve haklardan mahrum bırakıldığını da vurgulayan Amca şöyle konuştu: “Kayıt altında olmalılar, vergilerini, sosyal yatırımlarını ödemelidirler, lakin meslekten olmayanlar veya çeşitli sektörlerden bizim sektöre kayanlar, ne vergi ödüyorlar ne sosyal yatırımlarını yapıyorlar çalışanların, kazandıkları direkt ceplerine gidiyor. Bu durumda kayıtlı ile kayıtsızın arasında haksız rekabetin başlangıcı yaratılıyor.”

“Kontrolsüz yapılaşma ciddi çöküşler, batmalar getirebilir”

Esas tehlikenin doyuma ulaşılması noktası olduğuna dikkat çeken Amca, “İhtiyacın 3-4 misli yapılan inşaatlar, KKTC’nin kapalı bir toplum olması dolayısı ile iç piyasada tüketiliyor, şu anki müşteri potansiyeli Türkiye’den ülkemize okumaya, çalışmaya veya yatırım yapmaya gelenlerdir. Bu akımın ilelebet sürmeyeceğini düşündüğümüzde, işte size 2006 -2013 yılları arası Annan Planı devrinin aynısı olacak yaşanan süreç. O devirde, yüzlerce müteahhit, yüzlerce taşeron ve inşaat sektörüne tıpkı bugünkü gibi yatırım yapan, birçok vatandaşımız batmıştır, kontrolsüz yapılaşma, ileriye dönük ne sigortalama, ne de fon kurma gibi bir girişimimiz yok. Tıpkı Annan Planı dönemi gibi. O günlerin yaraları henüz sarılmış değil, birçoğu bankalara ödeyemeyeceği kadar borçlu, bir çoğu atasından kalan malını sattı ve normale döndü, birçoğu da umutsuzluktan intihar etti, o günlere dönmeyi kimse istemez ne devlet olarak ne de bizler inşaat sektörünün paydaşları olarak, herkes işini yapsın en iyi bildiği işi, hükümet yine aynı şekilde seyirci kalıyor” ifadelerini kullandı.

“İnşaat ruhsat aşamasında acilen fon kurulmalı”

Acilen inşaat ruhsat aşamasında bir fon kurulması gerektiğini dile getiren Amca, “Derhal kayıt dışı ekonomiyi en aza indirmek için toplumsal seferberlik ilan ederek, inşaat ruhsat aşamasında bir fon kurmalı, inşaatlardan toplanan vergilerin bir bölümünü bir fonda tutarak bu gibi durumları hafif atlatabilmemiz için önlemler almalıdır. İnşaat sektörü batarsa yanında götüreceği sektörleri de düşünürsek derhal önlem almalıyız” dedi. 

“Yarım atıl inşaatlar görmek istemiyorsak, hatalardan ders çıkarmalıyız”

Arapköy örneğinin yakın geçmişte yaşandığını da hatırlatan Amca şunları söyledi: “Hatalarımızdan ders çıkarmalıyız, yarım atıl inşaatlar görmek istemiyorsak o günlerde almadığımız önlemleri şimdi olsun almalıyız. İş sağlığı ve güvenliği, ülkede son günlerde en çok konuşulan konu, yeni hükümet konuya çok hızlı bir giriş yaptı, altyapısını yani personel sayısını müfettiş eksiğini yasal düzenlemelerini ve bakanlıklar arasındaki koordinasyonu sağlamadan olsa da, olumlu yansımaları gözle görülmektedir. Kırk yıldır yapılmayanı bir anda yapamazsınız, iş sağlığını kayıt dışılıkla birlikte çözme yoluna gidilmezse başarılı olmak mümkün değil, inşaata iş sağlığı ve güvenliğini kontrol etmek için giden memur, müteahhidin, taşeronun ve çalışanların kayıtlı olup olmadıklarına bakmadan inşaattan ayrılıyorlar, devlet çalışan arasındaki en önemli köprü güven ortamının oluşmasıdır, devlete güvenimiz tam ise müfettişlere yardımcı olmaya çalışırız.”

“Yasaların arkasından dolaşmak en kolay yol”

Etkin denetim ve yasalara uyma noktasında kaçak yapılaşmanın haksız rekabet ve kazancın önüne geçilebileceği inancı taşımayan bir yapının yasal zeminden çok rahat ayrı yol izleyebileceği gerçeğinin de ortada olduğuna dikkat çeken Amca, “Eğer güven duyulmazsa yasaların arkasından dolaşmak en kolay yol. Herkes bu yolu tercih edebilir, bizler İnşaat Taşeronları Birliği olarak üzerimize düşen görevleri yapmaya çalışıyoruz. Üyelerimize çeşitli periyotlarda Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili dersler vermekteyiz, iş kazalarında yüksekten düşme en çok rastladığımız iş kazası türü olduğundan, Yakın Doğu Üniversitesi ile birlikte tüm üyelerimize iskele kurma-bozma kursu vererek imtihanla başarılı olanlara diploma verdik, baret yelek, ayakkabı giymelerini sağlıyoruz, peki bununla biter mi? Mal sahiplerinin sorumlulukları var, devletin sorumlulukları var, belediyelerin sorumlulukları var, kaymakamlıkların sorumlulukları var, ciddi denetim mekanizmalarını oluşturmalı, ihalelere iş sağlığı kaleminin konulması şart, kayıt dışılıkla mücadele en önemli bölümü ve inşaatları gerçekten sektörden olan uzman kişilerin yapması sağlanmalı, en küçük inşaata kadar rutin şekilde denetlemeler yapılmalı, herkes tedbirini almak zorunda olmalı, bu belki inşaatların maliyetine yansıyacak ama hayatta insan hayatından önemli hiçbir şey olamaz” ifadelerini kullandı.