Dün öğle saatlerinde bir arkadaşımız aracılığı ile telefonumuz aranıyor ve lefkoşa'nın ücra bir köşesinde bir eve ziyarette gidiyoruz. 

İlkokul 2 ve 4'cü sınıflar'da eğitim görecek iki çocuk sahibi bir aile. Neden sizler arandınız sorularına istinaden,  şunu söylemek istiyorum ki biz dernek kurucusu ve çalıştıranları değiliz.  Bizler özel bir şirket yetkilileri olarak vede her şeyden önce duyduklarımıza kayıtsız kalmadığımız için o aileyi görmeye gittik. 


Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, uzun bir zaman kendime gelemeyeceğim.

Eve giriyoruz ve bize gösterilen yere oturuyoruz . Anne başını eğmiş iki çocuğu dizi bibinde duruyor. Baba derin bir ah çekerek söze başlıyor.  

" Ben bahçe işleri yapan, inşaat temizliğine giden, günü birilik ne varsa oraya gidip çalışan bir babayım.  Eşim çocuklar küçük diye çalışmıyor. Okullar açıldı ve biz çocuklarımıza okul kıyafeti , defter kitap kalem alamadık. Çocuklarım okula günlük ev kıyafeti ve gördüğünüz şu terlikler ile gidiyor dedi..

Daha fazla bir şey söylemesine gerek yoktu. Aldığı günlük yevmiye ile eve gelene kadar ekmek, süt öte beri derken elinde hiç bir şey kalmıyor. Son iki ay elektrik akımı 3 kez kapatıldı.  Daha önce bu kadar zorlandığını , bu denli çaresiz olduklarını hatırlamadığını söyledi. 

Sigara yok, alkol yok, araba yok bir bisiklet onun da lastiklerini geçen hafta çalmışlar üzerinden.. Evde tüplü bir televizyon, kıştan kalma bir halı, elinde akılı olmayan bir eski telefon. Yani bu insanlar evlatları'nın rızkından kesip kendilerine lüx bir şey yapmıyorlar. 

Anne çalışamıyor  çocuklar küçük. Bu gün okul sonrası etüt veya dershaneler bir asgari ücret demektir. Nerden tutsan elinde kalan zor bir yaşam mücadelesi. 

Tüm bunlar yetmez gibi küçükler'den biri yanımıza gelip "Aysu'nun elsa kalemliği ve suluğu var"  diyince . Açık bir mezar olsa da içine girsek dedim kendi kendime. 

O çocukların gözlerinde ki okul aşkını, bitmek üzre olan kurşun kalemi ile çizdiği resmi bizlere gösterirken, o annenin 1 saat  boyunca başını kaldırmadan sessizce sildiği göz yaşlarını, babanın iki cümle arası çektiği ahı. Aile mahremiyeti ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmemek adına çekmedik bu insanlık dramını. 

Yürek dayanmaz..

Bu sadece 1 aile . Kim bilir nerede ne kadar bu durumda aileler vardır. Kim bilir kaç aile bu zor dönemde devlet desteksiz çocuklarını eğitime yollayamıyor. Kim bilir kaç ANNE ve BABA geceleri uyumuyor. 

Şimdi sayın devlet büyükleri. 

Uğraşılması zor işler bunlar değil mi? Bu kadar işinizin içinde bunları denetleyecek, gereken yardımı yapacak mercileriniz,  vakit ve zamanınız  da yoktur. Devlet işleri daha önemli değil mi? Kurultaylar, seçimler, koltuk kavgalarınız sizlerde haklısınız. 


O yüzden hiç zahmet etmeyin....

Baba'ya sürekli kalıcı bir iş  ve araç temin edildi. Çocukların sömestr tatiline kadar okul masrafları karşılandı. Anne'ye öğleye kadar çalışabilecek iş temin edildi. Birikmiş elektirk borçları ödendi. 

Rahat olun. 

Yabancı ülkeye ait insanları, öğrenci adı altında adaya sokup,  sokup para uğruna ülkeyi yaşanılacak halden çıkartınız. Dentelemeleriniz hiç bir zaman olmadı. Öyle bir merkezin olmadığını da anladık. Her gün zam üstüne zam yaparak ülkede yaşayan insanını evlat okutamayacak hale getirdiniz. Uyuşturucu, kavga, fuhuş, hırsızlık son sürat devam ediyorken, suç yaşı 15'e karar inmiş.  Ama sizler bende de ben demekten vazgeçmiyorsunuz. 

Sen niye başını eğiyorsun ki  güzel ANNE. Bu yaşadığınız durumun sorumlusu sen değilsin ki. Başını eğip de kaldırmaaması gerekenler başkaları. 


Hala aydınlık günler diyorsanız , hep birlikte bu zorluklardan geçeceğiz diyorsanız . Sayın yetkiler hep birlikte çıkmayacağız bu zorluklardan ve kötü durumdan.

 SİZ KOYDUĞUNUZ GİBİ SİZ  ÇIKATACAKSINIZ...

KARAKUŞ