GÜNDEM KIBRIS ÖZEL HABER/ BAHAR SANCAR

“ZAM TALEBİ AYLARDIR DEVAM EDİYOR”

Dün gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısında, KIB-TEK Genel Müdürü Gürcan Erdoğan yaptığı sunum ve Bakanlar Kurulu toplantısının detaylarını aktaran Arıklı, Başbakan Ersan Saner’in elektrik zammı konusunda haklı olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Arıklı, KIB-TEK’in zam talebinin aylardan beri devam ettiğini kaydederek, “Hesap kitap gayet açık ve ortada. Bugün KIB-TEK’te 1 KW saat elektriğin ihtiyacı olan akaryakıtın çıplak maliyeti 107 kuruş. Biz 97 kuruş. Topladığımız para akaryakıt almaya bile yetmiyor. Bunun 60-65 kuruşta sabit gideri var. Kurumun nasıl yaşadığını bilmezseniz, o kurumun nasıl idame edeceği ve nasıl yaşatılacağını bilmezseniz, onlarla ilgili herhangi bir görüş sergilemezseniz ve 2019 Şubat ayından beri akaryakıt yüzde 65 zam görmüşken, döviz bazında TL yüzde 53 değer kaybetmişken ve şuanda 2019 Şubat ayına göre 148 kuruştan satılması gereken bir elektrik maliyeti ortadayken, hiçbir şey olmamış gibi yorganı başınıza çekip, hiçbir şey olmamış gibi düşünürseniz, bu KIB-TEK Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi batar” şeklinde konuştu.

“YALNIZ BIRAKILDIM”

Biz iş başına geldikleri andan itibaren KIB-TEK’te çok radikal çözümlerin gerektiğini, zam yapmakla da işin bitmediğini, onun dışında yapısal dönüşüme gerek olduğunu defalarca anlattıklarını söyleyen Arıklı, “Ama her seferinde yalnız bırakıldım ve bu konuyla ilgili benim reform taleplerim karşılıksız kaldı. Destek görmedim. Orada çok ciddi şekilde hastalıklı bir yapı var muhasebesinden yönetimine kadar kurum çok ciddi bir reform istiyor. Bunların hepsini bir anda yapmamız mümkün değil ama en azından KIB-TEK in yaşayabilecek bir seviyeye getirilmesi gerekiyor. Bir aylık yakıt karşılığı ödemeniz gereken rakam 150 Milyon TL, Bunun karşılığında sizin topladığınız para 130-140 Milyon TL. Topladığınız para akaryakıt almaya yetmiyor. Ne yapılması gerektiğini Bakanlar Kurulu’nda anlatmaya çalıştım. Köklü bir tedbir almak gerekiyor” dedi.

NİZAMNAMEYİ BEN YAPMADIM”

Aksi takdirde nizamname gereği suçlu duruma düşüldüğünü söyleyen Arıklı, “Nizamnameyi ben yapmayım. Nizamname gereği yılda 2 kez fiyatları gözden geçirmek orundasınız. Aradan 3 sene geçmiş hiçbir şey yapmamışsınız. Kurum batağa girmiş, topladığı para akaryakıt bedeline yetmiyor. Defalarca bu konuyu gündem yapmaya çalıştık olmadı. Bu durumda bizim başka alternatif arayışlar içine girmemiz lazım. Yüzde 30 zam kabul edilebilir bir zam değil ama kurumun da ihtiyaçları ortada. Bakanlar Kurulu olarak bir çözüm üretmemiz gerekiyor. Ortak aklı bulmak zorundayız. Kısa, orta uzun ve orta vadeli projeler bulmamız gerekiyor. Dün Bakanlar Kurulu’nda çöpten elektrik üretmek için yetki istedim. Onunla ilgili de çalışmalar başladı. Orta ve uzun vadede yapılabilecek şeyler var. Atmamız gereken adımları attık ama kısa vadede kurumun ayakta kalabilmesi için almamız gereken tedbirler var” ifadelerini kullandı.

VATANDAŞ MÜMKÜN OLDUĞUNCA TASARRUF YAPSIN”

Arıklı, “Zamdan başka alternatif bulabilirsek zam yapmayız. O alternatifleri de bulmamız gerekiyor veya kısıtlı bir zam yapmamız gerekecek. Vatandaşlarımızı anlıyorum bu sıcak havada klima çalıştırmak zorunda kalıyor herkes. Mümkün olduğu kadar tasarruf yapsınlar çünkü değerin çok üzerine çıktık” dedi.

“SENDİKA ÇEVRELERİ YAYIYOR”

Sürekli kuruma yatırım yapılması gerektiğini savunanları anlamadığını kaydeden Arıklı, “Bizim akaryakıt bedeli ödememiz gereken bir aylık 150 Milyon TL’dir. Ama topladığımız para bunun altındadır. Vatandaşın ağzında şablon olmuş gidin büyük işletmelerin elektriğini kesin diye. Yahu borcu olmayan adamın neyini keseceğiz? Vatandaş ısrarla kendilerine öğretilmiş bir şey var özellikle bu sendika çevrelerinden yaylıyor. Büyük firmalar, holdingler, oteller kesilsin deniyor. Borcu olan bir tek devlet kurumlarıdır. Şuanda devam eden bir süreç var. Tahsilat için elektrik kesintisine gidilecek ve bunun kaçarı yoktur. Bunu tahsil etmemiz lazım” dedi.

VATANDAŞ SABIRSIZ”

Hayatı ucuzlatmak adına kendisinin eleştirildiğini kaydeden Arıklı, “Normal bir zamanda yaşasak alınabilecek bir sürü tedbirler var ama şanda normal bir zamanda yaşamıyoruz. Dünyanın en zengin ülkeleri bile krizle uğraşıyor. Benim vatandaşım herhangi bir fedakârlık yapmadan ilgili bakanın bir parmak hareketiyle bütün sorunların çözülmesini bekliyor. Böyle bir şey var mı? Hayatı ucuzlatmak için alınması gereken tedbirler var. Bunun alt yapısını hazırladık” dedi. Arıklı, “Vatandaş sabırsız özellikle de belli kesimler bunun propagandasını yapıyorlar algı operasyonlarıyla. Bu şartlarda radikal adımların atılamayacağını onlar da biliyor. 4’lü hükümet döneminde her şey rayında yürüyordu. Türkiye’den bir kuruş gelmediği dönemde dahi çarklar kendiliğinden dönüyordu. Gelirlerimiz giderlerimizden daha fazlaydı. Ama şimdi öyle mi? Geçen ay 780 Milyon dolar ödedik. Gelirimiz ne kadar? 400-450 Milyon. Vatandaşların bu konuda biraz insaflı ve sabırlı olması lazım” şeklinde konuştu.

“BU RANTI SİZE YEDİRMEYECEĞİM”

Akaryakıt ihalesi ile ilgili son durum hakkında da açıklama yapan Arıklı, CTP Milletteki Salahi Şahiner’i kastederek, “Sen vurguncuların avukatlığını yapıyorsun. KIB-TEK Araştırma Komisyonu’ndaki tavrı tutanaklarda var, onları arkadaşlar çıkartırdım. Orada resmen bu adamların avukatlığını yapıyor. TPİC üzerinde ısrarla şaibe oluşturmaya çalışıyorlar. TPİC, Türkiye Cumhuriyeti Enerji Bakanlığı’nın bir alt kuruluşu. Kendisine götürüp en sonunda belgeleri verdim. Devlet kuruluşu rüşvet mi yer? Devlet kuruluşu rüşvet mi dağıtır? Elbette TPİC sevdam kaynaklanacak. Neticede Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kuruluşu. Özel bir firma olsa istediğinizi söyleyin. ‘Yazılımı niye ihaleye çıkmadın?’ Diye soruyorlar. Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum. Arkadaşlar size bu parayı yedirmeyeceğim. Size bu rantı yedirmeyeceğim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarından bu hizmeti alacağım ama size bu rantı yedirmeyeceğim. Çatlasanız da patlasanız da bütün medyayla üzerime gelseniz dahi bu rantı size yedirmeyeceğim. Bu kadar açık ve net söyleyeyim” dedi.

“GİDİN HESABINIZ VARSA MİK’LE KONUŞUN”

Akaryakıt Taşıma ihalesi hakkında ise Arıklı, “Biz dosyayı hazırlarız, MİK’e göndeririz, ondan sonraki süreç MİK’in işidir. Bu kadar insafsızlık olur mu? Sanki ihaleyi ben yapıyorum. Kontrol tamamen MİK’tedir. MİK ihaleyi iptal ediyor, MİK ihaleye çıkıyor. Gidin hesabınız varsa MİK’le konuşun. En son açılan ihale 11’nde açılacak. Kim ne teklif vermiş bakacağız göreceğiz” dedi.

“ERTESİ GÜN ORİJİNAL BELGEYİ DOSYAYA KOYDULAR”

TPİC’in ihalede sunduğu sahte belge ile ilgili olarak ise Arıklı, “Algı operasyonu yapan çevreler zannediyorlar ki Erhan Arıklı’yı ben bunlarla yıldıracağım, bunlarla korkutacağım. TPİC’in yaptığı şey dosyaya bir fotokopi koymak. Ertesi gün getirdiler orijinalini dosyaya koydular. Netice itibariyle fotokopi sahte evrak mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kuruluşu buraya sahte evrak mı koyacak? Vatandaşa bunu anlatıyoruz. Asıl sahte evrak sizin bir önceki dönemde sunduğunuz British Petrol’ün orijinal evrakını göstereceğim herkese. Sahte kimin o zaman ortaya çıkacak. Bu algı operasyonuyla bezdirebileceklerini, korkutabileceklerini, gözümü bu işlerden kaçırabileceğimi düşünüyorlar, yanılıyorlar” dedi. Yılda 400-500 Milyonluk bir rantın önüne geçen bir adam olduğunu söyleyen Arıklı, “Tek milletvekili ve tek bakanım. Bir tarafta kurumu kurtarmaya çalışıyoruz, bir taraftan da bu rant çevreleriyle mücadele ediyoruz. Her tarafı besliyorlar. Ahtapot gibi kolları her yere ulaşmış” şeklinde konuştu.

“SİYASİLERİN KENDİLERİNİ HEM POLİS HEM SAVCI HEM HÂKİM YERİNE KOYMALARINI KİM NASIL BEKLER?”

KIB-TEK yolsuzluğu ile ilgili olarak Arıklı, “Arıklı’nın neden yolsuzluk dosyalarını savcılığa götürüp vermediğini soruyorlar. Savcılıkta Sayıştay raporları var. Benim dönemimde bir ihale yapılmadı ki. Geçmişte yapılan bütün yolsuzluk dosyaları Sayıştay’da veya poliste. Arıklı gidip savcılık veya polisin mi görevini üstlenecek? Arada telefonla arıyoruz. ‘Şuan da adli tatil var. İki tane savcı koronaya yakalandı’ falan deniyor. Dolayısıyla savcılıkta kendi işini yapıyor. Siyasilerin kendilerini hem polis hem savcı hem hâkim yerine koymalarını kim nasıl bekler?” diye sordu.

“ALGI OPERASYONLARININ PARÇASI OLMAYA DEVAM EDİYORLAR”

Teknecik Elektrik Santrali’nin bacasından çıkan siyah dumanla ilgili de açıklama yapan Arıklı, “O kara duman dediğimiz şey oradaki buhar tribünlerinin çalışması neticesinde çıkan dumanlardır. Akaryakıtın kalitesiyle alakası yoktur. Sendika da dâhil KIB-TEK çalışanları da bunu bilmesine rağmen çıkıp açıklamıyorlar. Buhar santrallerinin çalışma şekilleri böyledir. Çalıştıklarında kirli enerji üretiyorlar. Bunun için gazla ihaleye çıkıyoruz. Buhar tribünleri pahalı o yüzden çalıştırmıyoruz. Ama biz pik noktaya ulaştığımız için bu sıcak yaz aylarında mecburen buhar tribünlerini çalıştırmak zorundayız. O buhar tribünleri ne zaman çalışsa o dumanı bırakır havaya. Bu her dönemde vardır. Israrla bu algı operasyonlarının parçası olmaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.

“ERHAN ARIKLI’NIN BAŞKA İŞİ GÜCÜ MÜ YOK HER GELEN AKARYAKITIN GİDİP ANALİZİNİ YAPACAK?”

Arıklı, “Kurum geçmişte olduğu gibi analizlerini yapıyor ve yayınlıyor. Bir sıkıntı yok. Erhan Arıklı’nın başka işi gücü mü yok her gelen akaryakıtın gidip analizini yapacak? Bu benim işim mi? Neden bugüne kadar KIB-TEK’teki akaryakıt kalitesiyle ilgili bir şey söylemediniz? Önceki yıllarda kaç kez düşük kaliteli yakıt geldi? Daha önceki yıllarda kimsenin dikkatini çekti mi? O dönemde de hassas olsalar anlarım. Şimdi şaibe var, kalitesiz yakıt, bu dumanlar kalitesiz yakıt olmasından dolayı çıkıyor diyorlar. Allah’tan korkun” dedi.

“İYİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİ KURMAK ZORUNDAYIZ”

EL-SEN Başkanı Kubilay Özkıraç’ın “Milliyetçi geçinenler Güney’den elektrik alıyor” açıklaması hakkında da konuşan Arıklı, “ Güney’de santral patladığında biz onlara enerji verdik ve teşekkür ettiler. Bir formül bulundu ve o formülle uzun süre Güney’e elektrik verdik. Güney’i karanlıktan kurtardık. Güney’le 2 tane enterkonnekte bağlantımız var. İhtiyaç duyulduğunda onlar bizden alıyor, biz ihtiyaç duyduğumuzda onlardan alıyoruz. Bunun milliyetçilikle ne alakası var? Milliyetçilik olduğu gibi topyekûn reddederek kapıları sımsıkı kapatmak mıdır? Bir arada yaşıyoruz. İyi komşuluk ilişkileri kurmak zorundayız. Bu iyi komşuluk ilişkilerinden bir tanesi de elektrikte iş birliğidir. Bu dostluk köprüsü olacaktır. Milliyetçiler elde kılıç kalkan önüne gelen Rum’a saldıran ya da saldırmaya hazır insanlar değildir. Milliyetçiler ülkenin menfaatini düşünen insanlardır. Ülkesini seven insanlardır. Ülkeyi sevmenin bir gereği de Güney’le birçok alanda işbirliği yapmayı gerektiriyor. Enerji de bunlardan bir tanesidir. Bu konularda popülizm yapmak doğru bir şey değil” şeklinde konuştu.

“BİR İŞÇİNİN KURUMA MALİYETİ 25 BİN TL”

Kıbrıs Türk Elektrik Çalışanları Sendikası (EL-SEN) ile ilişkileri de değerlendiren Arıklı, “Sendika haklı olarak üyelerinin TİS ile elde ettiği hakları korumaya çalışıyor. Çokta kızmıyorum. Geçmişte talep edilen ve verilen TİS Ama bu hakları sendika kendisi almadı ki. Alan var veren var. Niye verdiniz kardeşim? Verdiniz şimdi kalkıp da kimdi neden suçluyorsunuz? Bir işçinin maliyeti kuruma 25 bin liraya geliyor. Yüksek bir rakam doğrudur ama popülizm uğruna birileri bunu verdi. Sendika talep eder haklıdır. Daha fazlasını ister haklıdır. Çünkü üyesini Mercedes’e bindirmek isteyen bir düşünce yapısı var. Doğrudur. Peki niye verdiniz bunu? Verenler kim?

“KORUMA KALKANI OLARAK SENDİKAYI KULLANIYORLAR”

Arıklı, ‘AKSA bizden şu kadar para istiyor’ diyorlar. AKSA’la sözleşmeyi kim imzaladı niye imzaladı? İmzalayanların hiç mi suçu yok? Geçmişi çok çabuk unutuyoruz ve bugüne yoğunlaşıyoruz. İşçiye 25 bin lira ödüyorsan, helali hoş olsun adamlar almayı becermiş. Hiç mi kurumu düşünmüyorsun? Günü kurtarmak için sendika ne istediyse verdin. Hatta sendikayı lejyoner olarak kullandın. Yukarda soygun var. O soygunu devam ettirmek istiyorsun. Siyasilerin oraya karışmasını istemiyorsun. Koruma kalkanını da sendikadan sağlıyorsun. Bu lejyonerdir. Sendika da kuruma dokunamazsın diyor. 675 tane üyesi var. O 675 üyenin hak ve menfaatlerine zarar getirilmesini istemiyor. Yıllarca bunu böyle çalıştırdılar. Sendika ne istediyse verdiler yukarıdaki soygunu devam ettirdiler. Sendikayı da işçileri de suçlamıyorum. Suçladığım tek bir kesim var. Geçmişte sendikaya bol keseden bu hak ve menfaatleri veren kurum yöneticileri ve siyasilerdir suçlusu. Sendikanın görevi daha fazlasını istemektir. Ellerinde kapı gibi Toplu İş Sözleşmesi var buna dokundurmam diyor. Sendikayla bir kavgamız yok şuanda. Sendika kendiişlerine yoğunlaşsın. Bizim burada yapmaya çalıştığımız işlere engel olmasın. Bizim şuanda bu konularla ilgili yapmamız gereken çok daha ciddi adımlar var” dedi.