Haberlerde flaş, flaş, flaş.. Türkiye ile Yunanistan arasında kriz!…

“Türkiye Yunanistan’ı vurur mu?” söylemleri arasında kendimizi Atina’da bulduk..

Havaalanından çıkıp şehre ulaştığımız dakikadan itibaren Yunan halkının hiç de böylesi bir derdi olmadığını gözlerimizle gördük..

Atinalılar, yoğun turist kalabalığından deyim yerindeyse mest olmuş durumda..

Buziki çalıyor, uzoların ardı arkasına ekleniyor..

Yorgun şehir Atina turistlerin enerjisi ile hayli keyifli..

Ne savaş korkusu var ne diplomasi derdi..

Zararı azaltılmış tütün ürünleri ile ilgili 3 günlük bir konferans için Atina’daydık..

Hayatımda sigara içmedim, çevremde de içilmemesi için yoğun bir uğraşım vardır, tanıyanlar bilir..

Dünyanın önde gelen bilim insanlarını dinledik..

Bilim adamları sigaranın insan sağlığına zararının tütünün ateşle buluşmasından kaynaklandığını çözmesi sonrası, yeni nesil cihazlarla tütünü yakmadan buharlaştırarak o keyfi sunan aletler icat etmişler..

KKTC’de de oldukça yaygın kullanılan yeni nesil sigaraların, klasik tütünün ve bu dev endüstrinin geleceği, sağlık ekonomisi gibi çok değerli bilimsel sunumlar dinledik..

Bu konuda detaylı haberler hazırlayıp siz okurlarla paylaşacağız..

Gelelim Atina’ya!..

Yunanların en büyük şansı, Acropolis gibi tarihi bir şehre sahip olmaları..

Ve bunu da akıllıca kullanıp bir para makinasına çevirmiş durumdalar..

İlk kez gittiğim Atina bende oldukça eski, düzensiz, beton yığını bir şehir izlenimi bıraktı!

Dağların nerdeyse en üst noktasına kadar binalar inşa edilmiş, yeşil alan fakiri, yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı bir metropol.

Acropolis’e akın eden turistleri, kaliteleri bizim meyhanelerin yanına dahi gelemeyecek Yunan mutfağı sunumu ile kandırdıkları taverna gecelerinde tavlayıp, ceplerindeki paraları bir güzel almayı beceriyorlar..

Plaka adı verilen bölgeyi restoran ve cafe bar temasıyla donatıp, tam anlamıyla bizim güzelim rakımızın çakması pozisyonundaki uzoları şişe şişe turistlere sunuyorlar..

Oluk oluk para akıyor..

Ama hakkını verelim taverna gecelerindeki eğlenceleri ile turistleri mest etmeyi bilen bir yapıları var..

Tarihi güzellik anlamında Girne antik limanının tırnağı dahi olamayacak Pire Limanı’nı temiz tutup güzel ve kaliteli restoranlarla bezeyerek bir turist merkezi haline getirmeyi başarmış Atinalılar..

Milyonlarca dolarlık yatların sahiplerini buralara çekmeyi becermişler…

Acropolis’in tarihine dalmışken, Pire limanında gezerken, Plaka’da yemekteyken, Sintagma Meydanı’nından geçip Ermu alış veriş caddesinde yürürken kafamda hep kıyas yapıp durdum..

Ülkemi ve turizm potansiyelini düşünerek bugünkü duruma bir kez daha kahrettim!

Atina’nın tek bir bölgeye toplanmış Acropolis, Partenon, Agora, Hephaestus Tapınağı  vardı,  bizimse tarihi Salamis şehrimiz, Girne-St. Hilarion- Buffavento Kalelerimiz, St. Barnabas’tan tutun da Apostoslo Andreas Manastırından Bellapais’e kadar muhteşem tarihi değerlerimiz..

O yapıları milyonlarca insan ziyaret ederken, bizimkiler yalnızlıkla dans ediyor!

Yapamıyoruz, beceremiyoruz.. Kabul edelim, ne tarihi değerlerimizi pazarlayabiliyoruz, ne eşsiz mutfağımızı ne de hala muhteşem olan doğamızı!

Beton yığını bir şehirde milyonlarca turistin arasında gezerken, ülkemin halini dert edip durdum..

“Kaderimiz bu olmamalı”