Türkkan hislerini kaleme aldı...
Bu sabah büyük bir heyecanla uyandım… Ferah odamın kalın perdelerini aralayıp Akdeniz’e bir başka güzel doğan güneşin ışıklarını odama aldım…
Heyecanlıydım çünkü ilk günkü testimin sonucu negatif gelmişti… Sanki bayram havası.. Sahi bayramdı ama biz hala o havayı karantina günlerinde yakalayamamıştık..
Dünkü negatif sonuçlar sonrasında Halil komşuyu evine gönderdik… Bugünkü negatifi bekleyen tam 5 ayrı oda vardı…
Aç karnına mide koruyucu hapımı içmiş bir süre sonra da verilen kahvaltıyı yapmıştım… Yanımda emektar bir kahve makinesi vardı, annemle babamın tatillerde kullandığı onu da getirmiştim… Güzel bir köpüklü kahve hazırladım ve muhteşem bir Girne sabahında bu kez sandalyemi ticari limana çevirip yudumlamaya başladım kahvemi..
Ahmet Ümit’in Kırlangıç Çığlığı isimli eserini okumaya başladım, beni esir almış merakla sayfaları çevirmek istiyordum ama malum bayram personel de izinli soluğu bilgisayarın başında aldım…
Tam işlerime başlayacaktım ki her günkü gibi güler yüzlü hemşiremiz geldi ve PCR testimi usulca yaptı…
Bir yandan bilgisayar başında iş, öte yanda mis gibi kahve ile güne başladım ama içim içimi yiyor, bir an önce ikinci negatif test sonucumu bekliyordum… Sabırsızdım, bu arada rutinimi de ihmal etmedim, oğlumu, anamı ve personellerimi bir yokladım.. Şükür ki şimdilik herkesin sağlığı iyiydi, hatta programcım 3 negatif ile çıkmıştı karantinadan..
Hade inşallah “sıra bende” dedim…
Yüzümde 9 günlük sakal vardı, ama bugün özel olacaktı… Bayram benim için bugündü hissediyordum…
Saat 17.00 gibi sonuç gelecek ve evime gideceğim diye düşünüyor, o iştahla klavyeye asılıyordum…
Lavaboya geçip jileti elime aldım ama o jilet ile 9 günlük sakalı kesmek ne mümkün… Ama yılmadım, bugün bayramdı benim için hissediyordum, kesecektim ve zar zar da olsa tıraşımı oldum duşumu da aldım ve yeniden güzel bir kahve yapmak için emektarın başına geçtim ki bir telefon… Çok çalmazdı oysa telefon, ben sadece cep telefonunun mesaj sesine kilitlenmiş o sesi duymayı umuyordum ama telefon ısrarla çalıyordu..
Açtım, resepsiyondaki kibar hanım, “çıkışınız geldi, geçmiş olsun” demez mi!
Ben şoktayım.. Kekelemeye başladım resmen.. “Ama” dedim “ama henüz mesaj gelmedi…”
Hanımefendi gayet sakin ve kararlı bir ses tonuyla “bize çıkış işlemleriniz geldi Aytuğ Bey dilediğiniz zaman çıkışınızı yapabilirsiniz” dedi…
Ne diyeceğimi bilememdim, “peki teşekkürler” diye iki kelime döküldü ağzımdan…
Hemen balkona fırladım… Yanım boşalmıştı ama bir yanımda tam 21 gündür burada olan taksici bir arkadaş vardı… O da heyecanla resepsiyondan kendisini aradıklarını söyleyip kendi yanındaki komşularına müjdeyi veriyordu… Heyecanla odaya dalıp eşyalarını hazırlamaya koyuldu..
Öyle mutluydu ki…
Ben de içeriye girdim ama pek toparlanma hissi yoktu, alışmıştım bu otele, muhteşem manzaraya, temiz havaya, telaşsız saatlere…
Tavukların sesi bile güzel bir aşk melodisi gibi çınladı günlerce kulağımda…
Çıkacaktım ama buradaki son satırlarımı da yazıp Karantina Günlüklerini noktalamalıydım…
Ve yine işte klavye başındayım… Bu kez ayrı bir heyecan ve mutlulukla…
Evet sevgili dostlar, 9 günlük karantina günlerimin sonuna geldim..
Umarım bir an önce bu illet dünyadan defolur gider ve eski günlerimize döneriz.. O güne kadar herkesin maske, mesafe ve hijyen kurallarına riayet etmesinde ne kadar fayda olduğunu buradan bir kez daha ifade edebilirim…
Bu süreçte her gün beni arayan, mesaj atan yüzlerce arkadaş dost, izleyici ve takipçilere teşekkür ederim… İyi ki varsınız…
Sağlıkla…