Yeni Bakış'tan Özlem Çimendal'ın haberine göre, Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, KKTC’de doğduktan sonra biyolojik anneleri tarafından terk edilen bebeklerin bir yıl içerisinde 5’e ulaştığını ifade ederek, toplumun annelere linç kültürüyle değil, yapıcı, toparlayıcı ve önlem alıcı bir çerçevede yaklaşması gerektiğini vurguladı.

"Üniversite öğrencilerine gerekli oryantasyonlar yapılmıyor"

Başel, yaşanan olayların genel olarak üniversite öğrencileri arasında görülmesinin akıllara birçok soruyu ve sorunu getirdiğine işaret ederek, bunların başında gelen en önemli sebeplerden birinin, ülkeye gelen üniversite öğrencilerine yapılması gereken oryantasyon gezilerinin her üniversite tarafından yapılmaması olduğunu belirtti.

"Yükseköğretim kurumlarına büyük sorumluluk düşüyor"

KKTC’ye üniversite eğitimi için gelen öğrencilerin risklerden ve riskli çevrelerden korunmaları için dönem başlarında oryantasyon ve adapte programlarının uygulanması gerektiğini dile getiren Barış Başel, tüm yükseköğretim kurumlarının bu uygulamalara dikkat etmesi gerektiğinin altını çizdi. 

“Üniversitelerin rehberlik ve psikolojik danışmanlık birimleri güçlendirilmeli”

Olaylardaki yaş aralıklarına bakıldığında, kişilerin genç kategorisinde olduğunun görüldüğüne ve olayda, gençlerin riskli davranışlar sergileyebileceği gerçeğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Başel, “Yine üniversitelerin rehberlik ve psikolojik danışmanlık yönündeki hizmet yapılarının güçlendirilmesi çok önemli” dedi. 

"Terk edilen bebekler açısından olumsuz 3 farklı boyut var" 

Olay terk edilen bebekler açısından ele alındığında ise durumun 3 farklı boyutu olduğunu vurgulayan Başel şöyle konuştu: “Çocuklara yönelik derneğin sorumluluk ve yükümlülüğünde olan 3 temel hizmet var. Birincisi koruma ve barınma imkanı, yani kendi yuvasına alıp bu hizmeti gerçekleştirir. Burada da yıllardır sorunlar olduğunu biliyoruz. İkincisi ise evlat edindirme hizmetleridir. Eğer aile ebeveynlik haklarını gönüllü olarak devretmezse çok zordur başka bir aileye evlat edindirilmeleri. Devlet alıp kendi bakar, ya da SOS’ten çocuk başına ücret ödeyerek hizmet alımı yapar ve çocukların orada kalması sağlanır. Durum böyle olunca da istismarcı aileler hala ebeveynlik sıfatlarına devam etmiş olur” şeklinde konuştu. 

"KKTC’de çağ dışı düzenlemeler mağdur çocuklar yaratıyor"

İstismarcı ailelere Avrupa ülkelerinde uygulanan, çocuğa şiddet ve istismar hallerinde çocuğun sorumluluğunu alıp geri vermeme gibi bir durumun KKTC’de olmadığına dikkat çeken Başel, “Biz buna bütünsel ve kapsamlı çocuk koruma sistemi diyoruz. Biz buna sahip olmadığımız ve yasal düzenlemelerimiz ve tüzüklerimiz çok çağ dışı kaldığı için çocukların mağdur olduğunu görüyoruz” dedi. 

"Devlet koruma sistemi korumuyor, mağdur ediyor" 

Aileleri tarafından istenmeyen ve terk edilen ya da istismar edilen çocukların devlet tarafından alındığı koruma sisteminde mağdur olduklarının da görüldüğüne değinen Başel, “Korunma ve barındırma, evlat edindirme ve bir diğer ucu açık olan koruyucu aile hizmetlerinde çocukların mağdur olduğunu görmekteyiz. Koruyucu aile hizmetlerinde de çok ciddi sıkıntılar var. O yüzden bunun ayrı bir birim olarak, uzmanlaşmış kişiler tarafından sosyal hizmetler teşkilat yapısının değiştirilerek güçlendirilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu. 

“Sosyal Hizmetler bebek terklerini önlemekle yükümlüdür”

Sosyal hizmetler biriminin bebek terklerini önlemekle yükümlü olduklarının da altını çizen Başel, “Bebek terkini önlemek ve şu anda hamilelikleri devam eden tüm kadınların sağlık bakanlığı aracılığı ile bilgilerine sahip olmak demektir. Anne yoksulluk döngüsünde ise sağlıklı beslenemeyecektir dolayısı ile bebek de sağlıklı gelişemeyecektir anne karnında. 

Ya da bu bebekler tecavüz bebeği olabilir, istenmeyen gebelik olabilir, alkol uyuşturucu bağımlısı olabiliyor anne adayları, bu tarz hamilelikler riskli gelişen hamilelik süreci olduğu için bebeklerin de özel gereksinim durumları olma olasılığı kat be kat artmaktadır” şeklinde konuştu.

"Hamilelik sürecinin doğru ilerlememesi bebek terklerini tetikliyor"

Bebek terklerinde terk edilen bebeklerin korunmaya muhtaç çocuk kavramı ekseninde değerlendirildiğini anlatan Barış Başel, “Bu bebekler belli ki hamilelik süresi boyunca anne-bebek ilişkisi, psikolojik ve duygusal anlamda bir hazırlık sürecini tamamlayarak kurulamadığı için terk ediliyorlar. Bir çocuk sahibi olmak ve hamilelik süreci geçirmek bir süreçtir hem anne hem de baba için. Belli ki bu anne ve baba adayları bu süreci sağlıklı geçirmemişlerdir” ifadelerini kullandı. 

“’Seninle evleneceğim söylemleri’, tecavüz neticesinde oluşan travmaların sonucu”

Terk edilen bebekler ile ilgili kamuoyunda çıkan haberlerin ve toplumun bakış açısı ile yorumlarının cinsiyetçi nefret söylemleri üzerinden yapıldığına dikkat çeken Başel, “İnsanların bu haberlerle ilgili yorumlarına baktığımızda kadınları duygusuzlaştıran, sadece bedenler üzerinden ‘Bu nasıl anne, bu nasıl annelik’ şeklinde cinsiyetçi nefret söylemlerinin hakim olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımlar doğru değil. Genelde bu bebekler istenmeyen gebeliklerdir. Seninle evleneceğim söylemleri tarzında kandırılmalar ve tecavüzler neticesinde oluşan travmalar sonucu gerçekleşen doğumlarda görülen olaylardır genelde bu tarzdaki olaylar” dedi. 

“Bu olaylar bir sonuçtur, neden sebeplerini tartışmıyoruz?”

Yaşanan olayların temelinde yine kadınların erkekler tarafından sürüklendiği bir sonucun tartışıldığının görüldüğüne dikkat çeken Başel, kimsenin bu bebek terklerinin sebeplerini irdeleyerek tartışmadığını ifade etti. Başel, “Bu yaşanan olaylar bir sonuçtur. Neden kimse bunun sonucundan ziyade nedenlerini ve sebeplerini tartışmıyor?” diye sordu. 

“Annelere sosyal, psikolojik, ekonomik destek sağlanmalı”

Bebek terklerinde ilk olarak yapılması gerekenin annelerin bulunarak bebekten koparılmadan sosyal, ekonomik ve psikolojik anlamda yaşamlarının iyileştirilip profesyonel hizmet modeli geliştirilerek takiplerinin yapılması gerektiğinin altını çizen Başel, “Eğer bu anneler çocukları kabullenecekse, vatandaş olup olmadıklarına bakılmaksızın, bebeklerin annelerin yanında kalması sağlanarak, psikolojik, sosyal, gerekirse ekonomik destek sağlanmalıdır. Tüm bunlara rağmen anne hala bebeği istemiyorsa da evlat edindirme sisteminin daha da sağlamlaştırılarak, çocuğu mağdur etmeyen bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu. 

"Gençlere yönelik koruyucu sağlık hizmetleri yok"

 Olaylarda genç annelerin öne çıktığına dikkat çeken Başel, burada da gençlere yönelik koruyucu sağlık hizmetleri modelinin olmadığının görüldüğünün altını çizdi. Başel şöyle konuştu: “Oysa ki Sağlık Bakanlığı tarafından gençlere yönelik, sağlıklı cinsellik bilgisi, istenmeyen hamileliklerden korunma ya da cinsel hastalıklardan korunma ile ilgili halk sağlığını koruyan, sorunları önleyici çalışmaları yapması beklenmektedir. Ancak devlet hiçbir zaman koruyucu önleyici politika üretme adına yükümlülüklerini yerine getirememiştir bizim ülkemizde.”

“Okullarda da cinsel eğitiminin verilmesi gerekmektedir”

Başel, KKTC’de çağdaş günün koşullarına uygun ve öğrencilerin, gençlerin hazır olmuşluk düzeylerine göre hazırlanmış geniş kapsamlı toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan sağlıklı cinsel eğitiminin verilmesi gerektiğini de dile getirdi. Ayrıca Başel, cinsel eğitimin okullarda müfredatlara da girecek şekilde geniş bir zamana yayılmış şekliyle gençlere verilmesi gerektiğini belirtti.