Anadolu'da bir tabir vardır. "Oynamayı bilmeyen gelin, yerim dar" dermiş. Ne yazık ki, ülkedeki hükümetin de son zamanlarda sorunlara çare bulmak yerine sürekli bahane ürettiğine tanık oluyoruz. Hükümet penceresinden bakıldığında manzara şöyle:
Tam sorunları çözecektik ki, Meclis'teki komitelerde çoğunluğumuz olmadığı için yasaları çıkaramadık...
Tam sorunları çözecektik ki, Bulaşıcı Hastalıkları Üst Komitesi'nden istediğimiz kararları alamadık...
Tam sorunları çözecektik ki, muhalefetin engeliyle karşılaştık...
Tam sorunları çözecektik ki, salgınla birlikte ekonomik kriz baş gösterdi...
Liste böylece uzayıp gidiyor ancak sorunlar karşısında bir arpa boyu yol dahi alınamıyor.
Halk artık bıktı, usandı, yoruldu...
Peki hükümet bahane üretirken, muhalefet ne yapıyor? 
Ne yazık ki, onların da ülkenin sorunlarına, geleceğine yönelik bir kaygı taşımadığını üzülerek görüyoruz. 
Varsa yoksa seçim tarihi tartışmaları ve koltuk borsasından yeni koltuk kapma yarışı, muhalefet cephesinin de birinci gündemini oluşturuyor.
Siyaset kurumunun sorunlara çözüm üretmesinden umudunu kesen vatandaş, "gemisini kurtaran kaptan" misali gidiği girdaptan tek başına kurtulmaya çabalıyor. Ancak pandemiyle birlikte ağırlaşan ekonomik kriz, vatandaşın boyunu çok aştığı için bu da çok kolay görünmüyor.
Ülkede ekonominin çıkış yolu olarak gösterilen turizmin kıpırdamaması için neredeyse tüm karar mercileri, elbirliği yapıyor. Kapalı turizm ile "başladık" diye avutulan sektör, önündeki yüzlerce belirsizlik karşısında yönünü tayin edemiyor.
Kamuda çalışanların üzerine titreyen hükümet, özelde çalışanların 1500 liralarını ne zaman ödeyeceğini bile açıklamıyor. "Devlet Baba", "kamu" ve "özel" diye böldüğü öz çocuklarının arasında adeta ayrım yapıyor.
Çocuklarının arasında ayrım yapan babanın adaleti sorgulanır. Babalar ve evlatlar arasındaki güven ilişkisi bir kez zedelenirse tamiri de o ölçüde zor olur. O yüzden babaysa eğer devlet, çocukları arasında ayrım yapmamalı, özel sektör çalışanlarının da bu ülkenin evlatları olduğunu hissettirmelidir.
Ancak ne yazık ki, bu dilekler bile koltuk borsası ve menfaat çatışması arasında sıkışan siyaset kurumunun bir türlü önceliği olamıyor. 
Hükümet edenleri uyaralım. Halk bayramdan değil, savaştan çıkmış gibi hissediyor. Umutsuz, yorgun ve çaresiz bekliyor.