Kahkaha atmanın insan psikolojisi üzerine etkileri sıklıkla konuşulur. Hatta “Bir kahkaha, bir kilo pirzolaya bedeldir” diye bir atasözümüz bile var. Pirzolanın insan sağlığı üzerine etkilerini pek bilemem ama kahkaha atmanın, mutlu olmanın, gülümsemenin etkileri gün boyunca üzerimizde asılı kalan güneş gibi oluyor, sıcacık ve umutlu…

Gülmek, sihirli bir şekilde vücudumuzda bazı hormonlara etki eder. Günlük duygu durumumuzun da belirleyicilerinden olan beta-endorfini yükseltir. Diğer yandan büyüme hormonuna da etki eder. Kortizol, dopamin ve epinefrini de düşürür. Teknik olarak karışık gelse de, genel olarak stresi azaltır da diyebiliriz. Acı eşiğinin yükselmesi, kalp damar hastalıklarına yararı, diyabet gibi rahatsızlıkların tedavisi derken yararları saymakla bitmiyor kahkaha atmanın.

Peki bu ne kadar uygulanabilir? Yani mutsuz olduğumuzda, çok karışık bir yaşam olayıyla uğraşırken “Hadi bakalım bir kahkaha atalım da herşey yoluna girsin” mi diyeceğiz? Bu pek mümkün olan bir şey değil. Kahkaha kadar güçlü olmasa da bir gülümsemeyle içinde bulunduğumuz anı, o anların toplamıyla günü daha güzel hale getirmek mümkün aslında. Sabah kalktığımızda kendimize gülümseyebiliriz mesela, ya da yolda giderken bir yabancıya… Hayat üstünüze gelirken sizi mutlu eden bir anıya, bir çiçeğe ya da aklınıza gelen, gördüğünüz herhangi bir şeye gülümseyebilirsiniz. Bahsettiğim şey olumlu olmak, sağlıklı çakraları açmak falan değil. Önemli olan nokta şu ki, yaşamın içerisinde dönüp duruyoruz. Güvenmediğimiz bir sistemin içerisinde sıkışıp kalma hissiyle boğuşuyoruz. Hastalıklar bir yandan, ekonomik ve yaşamsal problemler diğer yandan derken gülmeyi unutuyoruz artık. Her duygumuzu sahiplenmemiz gerekiyor, öfke, üzüntü gibi olumsuz olanları bile. Ancak bunların girdabına kapılıp mutluluk, neşe, sevinç gibi duygularımızı ötekileştirirsek tamamen bir bütünsellik ya da denge içerisinde olamayız.

Kıssada hisse şu aslında. Hayatın akışına kapıldık gidiyoruz. Pandemi önlemleri, uzaktan eğitim, para kazanma çabası, seçimler, siyasiler, barış, çözüm derken kendimizi unuttuk mu acaba? Umutsuz, kararsız bir şekilde bilinmeyenle savaşmaktan yorulduk mu? En son ne zaman başınızı kaldırıp göğe baktınız ya da ne zaman bir yıldızın kaymasını bekleyip heyecanlandınız? Uzaklaşmak lazım bazen etraftan. Sizi ne mutlu ediyor, ne gülümsetiyor biliyor musunuz? Birçok insan kendini tanımıyor ya da unutmuş durumda. Gülmek, kahkaha atmak bir yana o tatmin ve rahatlık duygusunu en son ne zaman yakaladınız?

Hadi bugün yeni bir başlangıç yapın. Sizi mutlu eden ve ulaşabileceğiniz bir şey yapın, düşünün, okuyun… En sevdiğinizi arayın ya da ağız dolusu güleceğiniz bir film izleyin… Kendinize anlar yaratın, sizin olsun, ister paylaşın ister saklayın…

Kaşlarınızın ortası yerine ağız kenarlarınız kırışsa daha güzel olur bence…

Psk. Esra Dağlar Bozdoğan

[email protected]