Koronavirüs salgını öncesi bir not almışım...
O notu dün sabah buldum...
Okudum...
Güldüm...

-*-*-

“Ekonomik ilerleme, hükümetin iki ortağının da liderleri için cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük avantaj olur”...
Not aynen böyle diyor...

-*-*-

Her gün yazmak kolay mı?
Sık sık sorulur bu soru...
Başka işiniz yoksa, bütün işiniz “gazetecilikse”, her gün yazmak da “göreviniz”dir ve benim için zor değildir.

-*-*-
Ne yaparım “kolaylık” için?
Mesela o an aklıma gelen her şeyi not ederim!
Ya not defterime, ya da telefondaki notlarımın içine...
Dün bulduğum yukarıda bahsettiğim not, “deftere” karaladığım ve “bir gün bu konuyu yazarım” dediğim bir nottu.

-*-*-

Korona öncesi de ülkemizde durum kötüydü.
Amerikan Doları, İngiliz Sterlini ve Euro; Türk Lirası (TL) karşısında değer kazanıyordu veya daha doğrusu, TL, bu üç para birimi karşısında ciddi kayıplar veriyordu. Bu da bizim her sabah daha yoksul uyanıyor olmamız demekti

-*-*-

Üstelik ülkemizde durum, gün geçtikçe kötüleşiyordu.
Her sabah daha yoksul, her sabah daha yoksul!

-*-*-

Turizmde çok sıkıntılıydık ve Türkiye başta olmak üzere, yurt dışında gelen öğrenci sayısında ciddi düşüşler yaşanmaktaydı. 

-*-*-

Müzakereler çoktan kopmuştu...
Doğu Akdeniz’de doğal gaz temelli bir gerginlik vardı ve bu, özellikle öncül sektörümüz turizm için çok endişe vericiydi.

-*-*-

Evet, koronavirüs salgını öncesinden bahsediyorum...
Tarımda, hayvancılıkta ciddi sıkıntılar vardı.
Narenciyeci sıkıntılıydı.
Patates üreticisi isyan ediyordu.

-*-*-

Yollar yarım kalmıştı.
Güzelyurt’ta hastane inşaatı dökülüyordu.
Hapishane inşaatı “belirlenen tarihte” bitirilemeyecekti.
Ercan Havaalanı inşaatı sıkıntılıydı.
Ercan’ın işletmecisi olan şirket ile hükümet arasında gerginlik vardı, davalar sürüyordu.

-*-*-

Davalar demişken; koronavirüs öncesinde, mahkemelerimiz, alacak – verecek davaları yüzünden kilitlenmişti.

-*-*-

Çok ciddi bir mazbata sorunu yaşanıyordu.
Hatta seller olmuş, onlarca insanın malına çok büyük zararlar vermişti ve hükümet, tazminat ödeyemeyecek durumdaydı.

-*-*-

Türkiye’den gelen su borusu kopmuştu ama çok şükür, o günlerde Geçitköy Barajı dop doluydu!

-*-*-

Cumhurbaşkanlığı seçimi heyecanı yeni başlamıştı ama artarak devam edecekti...
UBP’de genel başkanlık “hazımsızlığı” diye adlandırabileceğim durum vardı bir de HP ile koalisyondan aslında hiç memnun olmayan UBP’li küçük sayılan kesim söz konusuydu. 

-*-*-

Hafiften hafiften “acaba koalisyon bozulur mu?” tartışması yapılıyordu ve ben “aman deli olmayın, bu koalisyon bozulursa, yerinize gelecek olanlar veya yeni seçilecek olanlar, sizden farklı hiç bir şey yapamaz; ne olur başlattığınız işler var, bitirin” falan diye yorumlar yazıyordum.

-*-*-

Derken, aniden hayat durdu...
Koronavirüs denen gözle görülmeyen mikrpoçuklar, yaşantımızın yeni heyecanı – korkusu haline geldi.

-*-*-

TL’nin değer kaybı belirli bir seviyeye geldi, durdu, indi, çıktı ama berbat bir seyirdeydi sonuç itibarıyla...
“Turist az, artırmalıyız” diye dövünürken, “turist hiç yok”lara geldik!
“Öğrenci az, artırmalıyız ve lütfen öğrenciye iyi davranalım, kiraları artırmayalım, onları kazıklamayalım” diye edebiyat yapmaya çalışırken, öğrenciler hepten uçtu, gitti, gelip gelmeyeceklerini de kimse bilemiyor.

-*-*-

Değil müzakereler, Harris kardeşimle yemelerimiz içmelerimiz bile durdu!
Ada, 2003 öncesine döndü!
En azından kapılarla birleşen Kıbrıs, bir kez daha 16 Ağustos 1974’teki haline geri gitti.

-*-*-

Rum vatandaşların Güney’den gelişleri durunca, bir çok benzin istasyonunda gelir kaybı, yüzde 90’ı aştı.

-*-*-

Koronavirüs öncesi, “ekonomik kriz” dediğimiz “olaylar ve yaşadıklarımız dizisi”, en az 50 kat daha kötü oldu.

-*-*-

Ve Geçitköy Barajı’ndaki su, ekonomik durum gibiydi; geçtiğimiz günlerde dibi görüyordu.
Tarım bakanı, “Ağustos ayı sonuna kadar suyumuz yeter, o güne de boru tamir edilir” diyordu ama özellikle benim için, bu konu, koronavirüs endişesi kadar büyük bir konuydu!

-*-*-

Koronavirüs öncesinde de “sosyo ekonomik açıdan” hastaydık belki ama şimdi, o günlere kıyasla, ölümün eşiğindeyiz.
Koronavirüs döneminde dibe vurmuştuk; şimdi, yerin dibine vurduk!

-*-*-

İflas eden yüzlerce iş insanı, esnaf biliyorum.
Her gün işini kaybeden yüzlerce insan görüyorum.
Koronavirüs öncesi “ağlayan” bir yığın üretici; şimdi “kahkahalarla gülüyor”... 
Ama mutluluktan değil, gerçekten aklını kaçırdığı için!

-*-*-

Durum gerçekten vahim...
Devlet hala kamu çalışanına maaş verebildiği için, en azından ülkenin yarısı sıkıntılı değilmiş gibi görünüyor ama ülkenin öteki yarısı diye tahmin ettiğim kesim, sıfırı tüketmiş durumda.

-*-*-

Taksici kan ağlıyor...
Turizmin yan sektörleri, sıfırlandı...
Ev sahipleri ile kiracılar arasında; her türlü alacaklılarla verecekliler arasında davalaşmalar henüz başlamadı...
1500 TL destekti; İhtiyat Sandığı’ndan para çekmekti; borçların ertelenmesiydi, sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı primlerinin yüzde bilmem ne kadarının devlet tarafından karşılanmasıydı, karşılanmamasıydı derken; belki de tarihimizin en belirsiz, en kaotik, en sorunlu, en sıkıntılı günlerini yaşıyoruz ve bir çok uzmana göre “bunlar daha iyi günlerimiz...”

-*-*-

Ve benim defterdeki not ne diyordu? 
“Ekonomik ilerleme, hükümetin iki ortağının da liderleri için cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük avantaj olur”...

-*-*-

Geçerliliğini koruyor...
Üstelik, değerini artırmış durumda...

-*-*-

İçinde bulunduğumuz durum içler acısı derecede kötüdür.
Bu durumdan kurtulmak demek; hükümetin başarısı olur... 
Hükümet yıkılmaz ve ayakta kalırsa, yerinde durmayı becerirse, toplum bir kaç tık dahi olsa yukarı çekilirse, çok heyecanlı bir cumhurbaşkanlığı seçimi izleriz...

-*-*-

Yok eğer durum değişmezse; sürekli vaatler, söz vermeler, alınan kararları değiştirmeler devam ederse; bir arpa boyu yol kat edilmezse; “defterimdeki notta belirttiğim hikaye, terse döner”... 

-*-*-

Yani, kısacası Sayın Tatar ve Sayın Özersay; mevcut şartlarda seçime gitmek, dezavantajınızadır.
Milli duruşmuş, ulusal davaymış kimsenin umurunda bile değildir!
Ama iki tık dahi olsa iyiye doğru ekonomik canlılık, ikinizin de şanslarını “taze” tutmayı başarır...

-*-*-

Haaa, hükümeti bozmak mı?
Bu şartlarda, tüm partilerin yer alacağı bir seçim hükümeti, dengeleri elbette değiştirir.
Seçim hükümeti adına olası başarı veya başarısızlık, cumhurbaşkanlığı seçimi için kimseyi etkilemez. 
Ama, şu anda muhalefetin, bir seçim hükümetine sıcak bakacağını düşünmek de saflık olur. 

-*-*-

Şansızlık ve şans mı?
Popülizm açısından düşünecek olursak; ki bu ülkede sadece bu açıdan düşünülüyor ne yazık ki; UBP ve HP adına koronavirüs çok büyük şanssızlık!
Yine popülizm açısından olaya bakacaksak, “tek finans şansımız olan Türkiye’nin” bu dönemde yapacağı her türlü katkı; UBP ve HP adına büyük şans!