Bir yarışa girdiniz…

Rakibiniz biliyorsunuz ki sizden hızlı, hatta belki de “doping” (Türkiye destekliyor) bile almıştır!

O rakibi geçmek için “doping aldı” diye şikayet ediyorsunuz ama belli ki geçmişte sizin de aynı suçtan sabıkanız olduğundan dolayı hiç inandırıcılığınız olmayacak…

Yarışı kazanmak adına yapacak hiç bir şeyiniz yok!

Ne yaparsınız?

Rakibi bir şekilde engellemek istersiniz!

-*-*-

Ersin Tatar, bu yarışta birey olarak rakiplerinden daha avantajlıdır.

Neden?

Çünkü, Hüseyin Özgürgün’ün başbakanlığı döneminde ve UBP’nin muhalefette olduğu aylarda, sokağı, köyleri, örgütleri, dernekleri, kulüpleri çok iyi değerlendirdi.

En az yedi sene; 11 Ekim’de yarışacağı 10 rakibinden 10’ar kez daha fazla tüm ülkeyi dolaştı.

-*-*-

Özgürgün, Ersin Tatar’a “bakanlık” vermiş olsaydı, belki de UBP’nin genel başkanı seçilmesini engellerdi!

Neden mi?

Çünkü Tatar’ın sokak sokak, köy köy hatta dergah – tekke – cami – kulüp dolaşması ve bu kadar çok insanla, ama ondan öteye “UBP’liyle” buluşması – kucaklaşması – samimileşmesi mümkün olmayacaktı…

-*-*-

Ersin Tatar, “UBP’nin adayı olarak” da rakiplerinden daha avantajlıdır.

Neden?

Çünkü bu parti, şu anda ve bundan önce ülkenin en büyük siyasi örgütlenmesidir.

-*-*-

UBP’den hiç mi fire verilmeyecek?

UBP, hiç mi öteki adaylara oy göndermeyecek?

Olur mu?

Elbette fire verecektir, elbette çok sayıda UBP’li, gidip öteki adaylara oy verecektir.

-*-*-

Ama unutulmamalıdır; UBP’den gidecek oylar; belli aday veya adaylara ciddi kazanım sağlamayacak.

Çünkü 10’a bölünecektir.

Hem de önemli bir bölünme.

-*-*-

Kısacası, son günlerde, “ben şunu yapacağım, biz bunu gerçekleştireceğiz”den öteye, özellikle bazı adaylar, Ersin Tatar’a saldırarak – şikayet ederek, suçlayarak, düşürmeye çalışıyor.

-*-*-

İki açıdan vurmaya çalışıyorlar…

Birincisi; “Türkiye müdahale ediyor” diyerek; ikincisi ise “Tatar, bizimle tartışacak yetenekte değil” diyerek…

-*-*-

Siyasette iyi “hatip” olmak çok önemlidir elbette ve Tatar’ın “hitabet” konusundaki tarzı, kendisini vurmaya çalışanlar tarafından “kullanılmaktadır”…

Peki, bu “oy kazandırıcı bir tavır mıdır?”…

“Tatar kaçtı, Tatar programa katılmadı, bizimle tartışmadı” demek, öteki adaylara oy mu kazandırır?

-*-*-

Yan şunu demek istiyorum; UBP, Tatar’a, öteki adaylar gibi “hatip” olmadığı için oy vermekten vaz mı geçer?

Veya hangi UBP’li, Tatar öteki adaylarla aynı programa, Ankara’ya gitmek zorunda olduğu için katılmadığından dolayı, küser, kızar veya bozulur?

Bu soruya bir tek UBP’li “ben küstüm, bu programa katılmadığı için oyumu başkasına vereceğim” yanıtını vermez. Yani kısacası ve de açıkçası, ilk tur için bu mesele hiç işe yaramaz…

-*-*-

“Çok ciddi oranda UBP’li”nin, Tatar yerine öteki 10 rakibine oy verme olasılığı veya oranı, hiç bir rakibine “ikinci tura kalmak adına şans kazandırmaz”…

Daha açık ifade edeyim, “programa katılmadı” diye, Tatar’a oy vermeyecek UBP’lilerin miktarı, hiç bir adayın ikinci tur şansını artırmaz!

-*-*-

Açıkçası, Mustafa Akıncı ve Tufan Erhürman dışındaki sekiz adayın, ikinci tura kalmak için, UBP’nin tamamen parçalanması gerekmektedir. Çok büyük bir sürpriz olur bu… Bu beklentide olanlar elbette vardır ama eğer gerçekten Türkiye açık bir şekilde müdahale etmişse, UBP’nin parçalanması şansı da çok düşüktür.

-*-*-

Ayrıca hatırlatayım; son iki cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi parçalanmış UBP söz konusuydu ama birinde seçimi ilk turda kazandılar, ikinci sinde ise neredeyse “ölü bir parti” iken, adaylarını ikinci tura taşıdılar.

Şu anda, UBP’nin öyle bir görüntüsü mü var?

10 binden fazla üyesi olan bir partinin genel başkan seçtiği kişiye oy vermeyip, öteki adaylara oy vereceğini ve bu oranın çok yüksek olacağını gerçekten hayal eden mi var?

-*-*-

Kısacası, sokak mı?

Buradan itibaren yazacaklarım ve yukarıda yazdıklarım “anketler yanında, sokaktaki izlenimlerimdir”; daha önce de yazdım; UBP adayı Ersin Tatar, ilk turun en iddialı ismidir; hatta “bet meraklıları bilir”, “banko”dur.

Başka sürpriz var mı?

Vardır!

Mesela UBP’lilerin bundan önceki seçimlerden çok daha yüksek oranda ihanet etmesi!!!

Öyle bir görüntü söz konusu mu?

Tekrarlamak gibi olmasın ama bundan önce çok daha kötü durumdaki UBP, her adayına ya seçim kazandırdı ya ikinci tura taşıdı; bu seçimin ilk turunda da mutlaka bu partinin adayı “ilk ikide”dir.

-*-*-

Sokak mı?

Anketler ve sokaktaki izlenimler diyor ki; CTP’den Mustafa Akıncı’ya gidecek oy oranı, yüksek bir olasılıkla, ikinci tura kalacak “ikinci ismi” belirleyecektir.

CTP’den Akıncı’ya gidecek oylar çok yüksekse, “ikinci turda Tatar’ın rakibi Akıncı” olur.

CTP’den Akıncı’ya gidecek oylar düşerse; “ikinci turda Tatar’ın rakibi Erhürman” olur…

Peki Kudret Özersay, Serdar Denktaş ve Erhan Arıklı?

Şansları yok mu?

Elbette vardır.

Seçimdir – yarıştır yaşadığımız ve her sonuç, büyük sürpriz de olsa, “olasıdır”!

-*-*-

Tatar Ankaracı’ydı…

Tatar özel bir televizyon programına katılmadıydı…

Tatar öteki adaylar gibi “hatip” değildi…

Bunlar eleştiriler…

Haklı mı?

“Biz daha iyiyiz” demek yerine, bunları söylemenin Tatar’a belki düşük oranda “oy kaybettireceği” bir gerçek. Ama bunları söyleyenlere “oy kazandırma şansı çok düşük”…

Çünkü Tatar iyi hatip değil, Tatar programa katılmadı, Tatar Ankara’nın adamı söylemlerinden dolayı kendisinden kaçacak çok az sayıdaki oy, 10’a bölünür… Oranlar değişiklik gösterebilir ama sonuçta 10’a bölünür ve bir işe yaramaz.

-*-*-

Gelelim “programdan kaçtı” eleştirisine.

Tatar, “Ben başbakanım, sorumluluğum var, çok önemli randevu beklentisindeydim, dilediğiniz programa da katılırım” diyor…

-*-*-

Dileyen aday, vakti, keyfi ve düşüncesi doğrultusunda, dilediği programa katılır, dilediğine katılmaz.

Bu ne ilktir, ne de son olacaktır.

Ve tüm adaylara naçizane uyarımdır, “rakibinizi aşağılamaya çalışarak oy kazanacağınızı sanıyorsanız, lütfen Türkiye’deki CHP’ye ve taraftarlarına bakınız; siddin sene daha iktidar yüzü görmezler çünkü seçmen, rakibini aşağılamaya çalışanı sevmez ve aşağılanmaya çalışılanı da ‘kurban’ olarak görüp, desteğini artırır”…