Haftalardır süren seçim maratonunun finaline geldik. 
Kıbrıs Türk halkı Pazar günü Cumhuriyet Meclisi’ndeki 50 temsilcisini belirlemek üzere yarın sandığa gidiyor. 
403 aday haftalardır vaatlerini gerek TV ekranlarında, gazete sayfalarında ve sosyal medyada, gerekse çarşı pazarda, meydanlarda anlatıp durdu.
Yarın söz milletin olacak. Bugüne kadar adaylar konuştu, vaatlerini anlattı.
Şimdi sandığa gidecek olan millet konuşacak. Kime inandıysa mührünü ona vuracak.
Şimdiden 23 Ocak seçimlerinin vatana millete hayırlı uğurlu olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden…
Kıbrıs Türkü 1976 yılından bu yana yapılan 14 seçimde aradığı huzuru bulamamış olabilir. Ama 15’inci seçimde de çarenin sandıktan başka bir yerde olmadığının farkında.
O yüzden boykot çağrılarına inat her Kıbrıs Türkü yarın vatandaşlık görevini yapmak üzere sandığa gitmelidir.
Bu sadece kendimize karşı değil, bu ülkenin geleceğine, yarın memleketi emanet edeceğimiz çocuklarımıza karşı yükümlülüğümüzdür.
Anketler siyasete küsen kitlenin yüzde 30’ları geçtiğini ifade ediyor.
Bu çok önemli bir oran. 
Bu kitlenin sandığa gitmemesindeki en önemli argüman ise siyasilere olan güven eksikliği... 
Sonuç ne olursa olsun bir şey değişmeyeceği yönündeki inanç…
Protesto gibi görünen ama bize göre tamamen teslimiyeti çağrıştıran bu fikre katılmak mümkün değil.
Çünkü siyasi yanlışlıkları yine sadece siyaset kurumu düzeltebilir.
Bundan ümidi kesmek, gelecekten umudu kesmek anlamına gelir ki, o zaman yapacak bir şey kalmaz. Dükkanı kapatıp çekilmemiz gerekir. 
Oysa çocuklarımızın geleceği için A partisi, B Partisi ya da C partisi, hangisi olursa olsun, sandığa gidip, sorunların çözümünü zorlamak, siyasilere bu baskıyı yapmakta fayda vardır.
Kurtuluşun tek yolu yine sandıktır.
Yarın yapılacak seçim, pür dikkat Rumlar tarafından da izleniyor.
Ülkemizde demokrasiyi tartışmaya açtırmamak ve Rum yönetiminin eline dünya sahnesinde koz vermemek için boykot çağrılarına kulaklarımızı tıkayalım.
Her ne olursa olsun oyumuzu kullanalım