Ulusal Birlik Partisi milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu yazılı bir açıklama yaparak Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Kıbrıs’taki görev süresinin uzatılmasını değerlendirdi.

Raporda, “Kıbrıs’ta bulunacak çözüm ile ilgili olarak  ‘...Bu sefer Farklı olmalı’” denildiğine dikkat çeken Hasipoğlu neyin farklı olacağını sorguladı.

İşte Hasipoğlu’nun o açıklaması:

Barış Gücü (BMBG)’nin görev süresi 30 Ocak 2020 tarihinde Güvenlik Konseyi tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Görev süresi 6 ay daha uzatıldı. Adamızda ne şekilde bir çözüm olacaksa olsun, BM’nin rolünün ve raporlarının önemini dikkate almamız gerekmektedir. Bu yüzden onaylanan 30 Ocak tarihli raporda öne çıkan hususlar yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tüm partilerin farklı yorumlarına tabi olacaktır. Rapor, tarafları suçlamadan, dengeli bir dil ile yazılmış olsa da, içerisinden cımbızla çekebileceğimiz bazı mesajlar içeren ipuçlarını, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de dikkate alarak kamuoyunun bilgisine getirmek istedim. Bu mesajları dört ana başlıkta özetleyebiliriz; Farklı Süreç, Doğal Kaynaklar, BM Yetkisi ve İşbirliği.

Bu Sefer Farklı Olmalı Ne Demek?

Rapor, Kıbrıs’ta bulunacak çözüm ile ilgili olarak  “...Bu sefer Farklı olmalı” diyor. Diğer bir ifadeyle “Bu sefer Farklı olmalı “ ifadesi bir Güvenlik Konseyi kararına, diğer bir ifadeyle Kıbrıs Müzakerelerinde bir parametreye dönüşmüştür ve Nisan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya konacak olan yol haritaları için önemli bir levha olacaktır.

Her parti, “bu sefer farklı olmalı “ ifadesini kendine göre yorumlayabilir. Tek alternatif federasyondur diyenler federasyon parametreleri içerisinde bu ifadeyi yorumlamaya çalışacaklardır. Federasyon dışındaki alternatifleri savunanlar ise, bu sefer farklı yönetim modellerini halkımızın gündemine getireceklerdir.

 Kıbrıs Türk halkının geleceği için bu sefer gerçekten de farklı olmalıdır. Her iki tarafın federasyondan farklı anladığı net bir şekilde ortada iken ve ortak bir vizyon yokken, aynı yöntemleri, aynı görüşleri tekrar ederek ulaşılacak sonuç yine hayalkırıklığı olacaktır. Bu anlamda Cenevre ve Crans Montana görüşmelerindeki başarısızlıklardan sonra, BM’nin de üçüncü kez başarısızlığı göze alabileceğini düşünmüyorum. Bu yüzden elde edilmesi oldukça güç olan federasyon temelli müzakere zemininden, yeni dönemde BM’nin de uzaklaşacağını düşünüyorum. Yeterki yeni seçilecek olan KKTC Cumhurbaşkanı, farklı alternatiflerin masaya gelmesi görüşünü ortaya koyabilsin. Tıpkı Kosova – Sırbıstan görüşmelerinde federasyon görüşmelerinin çöktüğünü ilan etmesi sürecinde olduğu gibi. Bu çöküş ilanı ile Kosova – Sırbıstan iki devletli çözüm modelinin önü de açılmış oluyordu.

Aslında “bu sefer farklı olmalı” ifadesiyle, BM”de aynı müzakere strajisini, aynı yönetim modelini takip ederek farklı sonuç bekleme” diyor. Aynı anlayışla devam etmek aslında statükonun muhafazası demektir. Bu anlamda Kıbrıs Türk Halkı mevcut anlayışla müzakere masasına hapsetmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.

Demek ki masaya artık yeni bir vizyonla oturmak gerekmektedir. Kıbrıs Türk halkının önünün açılmasını istiyorsak, bu sefer gerçekten farklı olmalıdır. 

Ada Etrafındaki Doğal Kaynaklar

Birleşmiş Milletler, hidrokarbonlar konusuna ve her iki tarafça yapılan ayrı önerilere de değindi.Kıbrıs Rum tarafının yapmış olduğumuz paylaşıma dayalı Komite kurulması önerilerini her defasında reddettiğinden bahsetmese de, ada etrafındaki doğal kaynaklardan her iki tarafın da hakkının olduğunu ifade  etmesi ve ve bu durumun çözüm için bir fırsata dönüşmesi isteğini belirtmesi önemlidir.  Bu anlamda doğal kaynakları çözüm için son bir fırsat olarak görebiliriz. Uluslararası aktörler, özellikle AB bu konunun çözümünde samimiyse, Türkiye aleyhine açıklamalar yapmak yerine,  bir an önce Kıbrıs Rum tarafını masaya oturmaya, yani diplomasi ve işbirliğine teşvik etmelidir.

Adanın kuzeyinde Birleşmiş Milletler Barış Gücü Yetkisi sorgulanmalıdır.

1964 yılından itibaren aradan 56 yıl geçmiştir. 1964’ten bu yana Ada’da görev yapmakta olan Birleşmiş Milletler’in adadaki barışı ne derecede sağlayabildiği artık sorgulanmalıdır. 1974 mutlu Barış Harekatıyla zaten adamıza barış ve huzur gelmiştir.  1974 öncesinde çok sayıda ateş kes hattı bulunmasına karşın 1974 sonrasında ortaya çıkan coğrafi zemin ve gerçekler çerçevesinde bu hat ikiye inmiştir. Bu yüzden örneğin Doğu Akdeniz Üniversitesinin hemen sınırında bir BM kampı bulunması gereksiz ve  çağdışıdır. Diğer yandan BMBG’nin adada konuşlanmasına cevaz veren 4 Mart 1964 tarihli 186 (1964) sayılı Güvenlik Konseyi kararında sözde “Kıbrıs hükümeti”ne atıf yapılmıştır. Halbuki,1963 Rum saldırı ve katliamları ile Kıbrıs Türkü ile Kıbrıs Rum tarafının birlikte kurdukları ortaklık Cumhuriyeti ve hükümeti yıkılmıştı. Dolayısıyla bu karar gerçekleri yansıtmamaktadır. 

Ayrıca, BMBG Ada’daki faaliyetlerinin çerçevesi olan statü anlaşmasını Kıbrıs Rum tarafı ile imzalamış, Kıbrıs Türk tarafının tüm girişimlerine rağmen benzeri bir anlaşmayı bizimle imzalamaktan hep kaçınmıştır. Böyle bir anlaşma imzalanmadan, BM’nin adanın kuzeyindeki faaliyetlerinin meşruiyet sorunu olduğunu gündeme getirmeliyiz.

İşbirliği Çağrısı - İzolasyonlar

BM Genel Sekreteri’nin raporu ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararında, adanın tümünü ilgilendiren; sivil, askeri, suça ilişkin ve çevrenin korunması konularında oluştu.