Yeni Bakış gazetesinden Deniz Abidin'e konuşan CTP Milletvekili Fikri Toros, iki hafta önce Oğuzhan Hasipoğlu ve Erek Çağatay ile birlikte Cumhuriyet Meclisi Avrupa Parlamentosu heyeti olarak parlamentoda lobi yapmak için Brüksel’e gittiklerini anımsatarak, bu ziyaret esnasında Rum Milletvekili Takis Hacıyeorgiu ile görüştüklerini söyledi. Toros, buradaki görüşmede kendilerine çağrıda bulunduğunu ifade ederek, 8 Mayıs günü yapılmasını planladıkları eylemin şeklinin değiştirilmesi konusunda, görüşünü ortaya koyduğunu belirtti. Toros, Avrupa Parlamentosu heyetinin sınırda karşılanarak bir yemek verilmesi, ardından ise Mağusa Surlariçi’nin gezilmesini talep ettiklerini kaydetti. 

Toros, gelecek yıl yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimi için söz konusu Rum Milletvekillerinin kendi toplumları içinde siyasi prim yapmak amacıyla bu şovu yaptıklarını belirterek, bu tür olayların sadece kişisel, partisel, siyasi ve popülist politika olmaya hizmet ettiğinin altını çizdi. Toros, “Yaptığımız çağrı dikkate alınmış olsaydı, önceki gün yaşanan gerginlik yaşanmayacaktı. Ortak barışa hizmet eden açıklamayı yapmayı başarabilseydik, bu şov olmayacaktı” diye konuştu 

“Uluslararası hukuk, ne yazık ki Kıbrıs sorununu uluslararası bir hukuk meselesi olarak görüyor, siyasi bir sorun olarak görmüyor. Rumların, Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarını meşru buluyor. Ancak bunu göz ardı etmeyi sürdürüyorlar. Konunun çözümü için destek oluyorlar, AB de BM de bu şekildedir. Fakat çözüme ulaşılmadığı süre boyunca da Kıbrıs’taki problemi hukuki bir problem olarak görmeye devam ediyorlar. Buna en basit örnek hidrokarbon krizidir”

“Kıbrıs konusu uzadıkça büyük kayıp yaşıyoruz”

Bunun ardından ise hep birlikte ortak bir açıklama yapma talebinde bulunduklarını belirten Toros, açıklamada, Kıbrıs konusunun çözümü uzun sürdükçe, Kıbrıs’ın büyük kayıplara uğramakta olduğunun altının çizilmesinin istendiğini söyledi. Fikri Toros, Kıbrıs konusu uzadıkça herkesin büyük kayıp yaşadığını, hidrokarbon paylaşımında yaşanan kriz ve Maraş’ın 40 yıldan fazladır kapalı kalışının sorunun çözümlenmediğinden kaynaklı olduğunu belirtti. 

“Tarafların dikkatini çekmek istedik”

Toros, Maraş’ın kapalı olmasının, Mağusa’nın gelişememesi ve büyük bir turizm potansiyelinden mahrum kalmasına yol açtığını ifade etti. Toros, bu sorunun uluslararası birçok mülk sahibinin mülkünden mahrum olması ve insan haklarının ihlali anlamına da geldiğini kaydetti. 

Toros, bir çağrıyla Kıbrıs sorununun ivedilikle çözümlenmesinin gereksiniminden birinin Maraş olduğunu belirterek, tarafların dikkatinin çekilmesi gerekliliğinin Brüksel ziyaretinde anlatılmaya çalışıldığını kaydetti. 

“Barış dili talebimiz kabul görmedi”

Toros, yapılan ortak barış dili talebinin kabul görmediğini belirterek, kendi eylemlerini orada yapacaklarını ifade ettiklerini söyledi. Fikri Toros, bunun üzerine önceki gün Rum tarafında Maraş’ta mülkü olan kişilerle birlikte Avrupa Parlamentosu Dilekçeler Komitesinden bir heyetin Kuzey’e geçerek Palm Beach Hotel’in yanında eylem yaptıklarını kaydetti. 

Fikri Toros, mülk sahipleri mülklerine dönsün, Maraş açılsın ve sahiplerine iade edilsin şeklinde düzenledikleri eyleme Türk tarafından da milliyetçi bazı parti temsilcisi ve UBP’li bazı milletvekillerinin de katılarak protesto eyleminde bulunduğunu söyledi. Toros, UBP’li milletvekillerinin AP’li parlamenterlere bir mektup verdiklerini,  bu mektubun içeriğinin iki hafta önce Brüksel’de yapılan çağrının UBP üslubu şeklinde olduğunu kaydetti. 

“Bu tarz olaylar popülist politikaya hizmet ediyor”

Fikri Toros, söz konusu eylemde kimsenin burnunun dahi kanamamış olmasına rağmen bu tür olayların sadece kişisel, partisel, siyasi ve popülist politika olmaya hizmet ettiğinin altını çizdi. Toros, şöyle devam etti, “Bu tarz olaylar hiçbir şekilde Kıbrıs konusunun kapsamlı bir şekilde çözümüne ve bu kapsamlı çözüm şemsiyesi altında Maraş’ın da açılmasına ve mülk sahiplerinin iade edilmesine asla hizmet etmez. Kıbrıs’ta bu sorun devam etmektedir. Avrupa Parlamentosunda Kıbrıslı Türklerin de hakkı olduğu sandalyeler, Rumlar tarafından işgal edilmeye devam etmektedir. Anayasaya göre 6 sandalyenin ikisi biz Kıbrıslı Türklere aittir. Ancak devletin egemenliği çiğneniyor.  Biz Kıbrıslı Türkler olarak bunları söylemekten yorulduk ve enerjimizi artık çözüme odaklamak istiyoruz.”

“Ortak açıklama yapmayı başarabilseydik, bu şov olmayacaktı”

Toros, “İki hafta önce Oğuzhan Hasipoğlu ve Erek Çağatay ile birlikte Cumhuriyet Meclisi Avrupa Parlamentosu heyeti olarak Brüksel’e gittiğimizde yaptığımız çağrı dikkate alınmış olsaydı, önceki gün yaşanan gerginlik yaşanmayacaktı” diyerek, “ortak barışa hizmet eden açıklamayı yapmayı başarabilseydik, bu şov olmayacaktı” diye konuştu. 

“Kıbrıs Rum tarafı federal bir ortaklığa hazır değil deniliyor”

Fikri Toros, gelecek yıl yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimi için söz konusu Rum Milletvekillerinin, kendi toplumları içinde siyasi prim yapmak için bu şovu yaptıklarını belirtti.

Toros, edindiği izlenimlere göre, son üç yıldır yürütülen müzakerelerde ve geçtiğimiz yıl Cenevre ve Mont Pelerin’de ve de Crans Montana’da yaşanılanlar karşısında, Kıbrıs Türk tarafı olarak kesinlikle bir üstünlükle ayrıldığımızın uluslararası toplum tarafından düşünüldüğünü kaydetti. Fikri Toros, uluslararası toplumun, tüm yapıcı politikaları Türk tarafı olarak ortaya koyduğumuzu düşündüklerini ifade ederek, ancak buna rağmen Kıbrıs Rum tarafının federal bir ortaklığa kendilerini hazır hissetmediklerini söylediklerini belirtti.

“Uluslararası toplumdan takdir alıyoruz”

Toros, şöyle devam etti, “Bu takımda yer alan birisi olarak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere gözlemlediğim kadarıyla uluslararası toplumun bize karşı bir eleştiri ya da kınaması yoktur. Bilakis takdir vardır. Ancak uluslararası hukuk var. Uluslararası hukuk ne yazık ki Kıbrıs sorununu uluslararası bir hukuk meselesi olarak görüyor, siyasi bir sorun olarak görmüyor. Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarını meşru buluyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki tüm haklarımız 1963 yılından beri gasp edilmektedir. 

Bunu göz ardı etmeyi sürdürüyorlar. Konunun çözümü için destek oluyorlar, AB de BM de bu şekildedir. Fakat çözüme ulaşılmadığı süre boyunca da Kıbrıs’taki problemi hukuki bir problem olarak görmeye devam ediyorlar. Buna en basit örnek hidrokarbon krizidir. Münhasır ekonomik bölgede egemen olan Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin buna mani olması doğru değildir diye tepkiler gördük. Bunlar hep hukuki bakış açısı ile görülen olaylardır. Kıbrıs’taki sorun siyasidir ve siyasi çözümün yolu da BM parametreleridir. Buna odaklanmakta fayda vardır. Bu olmadan bu tür hidrokarbon faaliyetleri ertelenmelidir.”

“Çözüm karşıtları besleniyor”

Toros, Kıbrıs’ta her iki toplumda da çözüm istemeyen, çözüme karşı olan, federal bir ortaklığa karşı olan kesimin inkar edilemeyeceğini belirterek, statükonun menfaatlerinden yararlanan ve Kıbrıs’ın yeniden bir federal ortaklık altında birleşmesine karşı olan her iki toplumda bu kesimlerin mevcut olduğunu kaydetti. Çözümün ötelendiği süre boyunca çözüm karşıtlarının beslenmekte olduğunu belirten Toros, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın vizyonunun bu olmadığını, Cumhurbaşkanı’nın iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı çözüm modelinin yegane çözüm modeli olduğuna inandığını söyledi. 

Toros, CTP’nin de çözüm formülünün bu şekilde olması gerektiğine inandığının altını çizerek, alternatif olan her şeyin statükonun devamı niteliğinde olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın göreve geldiği günden beri Kıbrıs Türk lideri olarak bir adım önde olmaya çalıştığını ifade eden Fikri Toros, BM parametresinin gerektirdiği konularda yapıcı adımlar attığını söyledi. Toros, “Cumhurbaşkanını eleştirenler olacaktır. Bu toplum lideri sıfatıyla sorumluluğunu yerine getirmeyecek anlamına gelmemelidir” diye konuştu.