Halkın Partisi (HP) Girne Milletvekili Erek Çağatay, 50 yıldan fazladır süren görüşmelerde bir ilerleme kaydedilmemesini Rum tarafının hazır olmamasına bağladı.

HP’den yapılan açıklamaya göre, BRT’ye konuşan Çağatay, son dönemde BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs sorunu için atadığı Geçici Özel Danışman Jane Holl Lute'un girişimleriyle başlayan hareketliliği de değerlendirerek, “Bu hareketlilik ne derece sonuç odaklıdır ona bakmak lazım. Bizim için önemli olan bu noktadan sonra HP olarak sonuç odaklı görüşmelerin gerçekleştirilmesidir” dedi.

“RUM TARAFI, KABUL ETTİĞİ BM PARAMETRELERİNDEN DE GERİ ADIM ATIYOR”

50 yıldan fazladır federasyon görüşüldüğünü söyleyen Çağatay, 2017 yılında Crans-Montana’da sürecin çöktüğünü, Rum tarafının anladığı “federasyon” tanımının Kıbrıs Türk tarafının anladığından farklı olduğunun ortada olduğunu belirtti. 

Çağatay sözlerine şöyle devam etti:

“Rum tarafı farklı bir zihniyettedir. Bizi azınlık olarak görüyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Biz bugüne kadar siyasi eşitliği savunduk, egemen halktan biri olduğumuzu her zaman söyledik. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunları söylüyor; ‘Bir federasyon olacaksa, kararlara etkin katılımımız olmadan bir anlaşma mümkün değildir. Dönüşümlü başkanlık olmadan bir anlaşma mümkün olamaz’ şeklinde hep altını çizerek belirtiyor.

Gelin görün ki; daha önce dönüşümlü başkanlık, siyasi eşitlik gibi BM parametresi diyerek anlaştığımız noktalarda dahi Rum tarafı şu an geri adım atmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Rum Lider, ‘gevşek federasyon’, ‘desantralizasyon’ gibi bir görüş ortaya attı. Bunun ne olduğunu anlamaya çalıştık hep beraber. Bir baktık ki; o federasyondaki her parça devlet kendini ilgilendiren konuları ele alacak ve o konularda kararı o parça devlet verecek.

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz hidrokarbon konusunun ise Rum tarafını ilgilendireceğini, Kıbrıs Türk tarafının bu konuda söz sahibi olamayacağını belirtiyorlar. Bizde kafa karışıklığı yok. Kıbrıs Türk tarafı olarak bir federal çatı altında birleşmenin ne demek olduğunu biliyoruz. Federasyon; zenginliği ve yönetimi paylaşmaktan başka bir şey değildir. Peki zenginliği ve yönetimi Rum tarafı bizimle paylaşmaya hazır mı? ‘Doğalgaz hidrokarbon konusu benim konumdur, masaya bile getirmem’ diyen bir Rum tarafı var. Masaya bu konuyu getirmezsen, masaya oturup federasyon konusunu görüşemeyeceğimiz anlamına gelir. HP olarak eğer görüşmeler başlayacaksa sonuç odaklı olması gerektiğini söylüyoruz. Sadece HP değil, Kıbrıs Türk tarafı söyler ve Türkiye de bunu destekliyor.”

“RUMLAR MASAYA OTURUYOR, GÖRÜŞÜYORMUŞ GİBİ YAPIYOR”

Rum tarafının, Kıbrıs Türk halkının da hakkı olan “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni gasp ederek gerek ekonomik gerekse siyasi ve sosyal her konuda Kıbrıs Türk halkının haklarının üzerine basarak dünyayla kucaklaştığını ifade eden Çağatay, Rum tarafının bu konforu bozmak istemediğine işaret etti.

Çağatay, “Bu konforlu ortamını bozmak istemiyor. Görüşme masasına oturuyor, görüşüyormuş gibi yapıyor ama bir sonuç elde edilmiyor. Her zaman görüşmeleri yokuşa sürüyor… Tabii maalesef uluslararası camia da bunun zeminini hazırlıyor. Uluslararası camia Rum tarafını, tüm Kıbrıs’ın hükümeti gibi kabul ettiği müddetçe Rumlar bu konforlu ortamını devam ettirecektir. Bizimle zenginliği ve yönetimi paylaşma niyeti olmayacaktır diye düşünüyoruz.” dedi.

FEDERASYON STATÜKOYA ALET EDİLİYOR, FARKLI MODELLER KONUŞMA ZAMANI”

Erek Çağatay tüm bu durum değerlendirildiğinde, artık federasyonun bu statükoya alet olduğunu düşündüklerini ve masada farklı modelleri konuşmanın zamanının geldiğini ifade etti.

Çağatay sözlerine şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk halkının masada kaybedecek bir zamanı yoktur. Bir 50 yıl daha ‘Oturalım görüşelim bakalım. Bu defa Rumlar ne isteyecek’ deme lüksümüz yoktur. Biz de uluslararası camiayla kucaklaşmak istiyoruz. Biz de kültürel, sosyal, sportif alanlarda dünyayla birlikte hareket etmek istiyoruz. Kıbrıs Türk halkının böyle bir insani talebi vardır. Uluslararası camia bunu artık görmezlikten gelemez. Biz bunu bıkmadan, usanmadan, her platformda anlatmak durumundayız. İkili görüşmelerde, konferanslarda, her zaman Kıbrıs Türk halkının bu haklı talebini dile getirmek zorundayız. Tabii ki uluslararası camianın Rum tarafını çözüme zorlaması gerektiğini de düşünüyoruz. 2004’te ‘Annan Planı’na hayır derse Rumlar AB üyesi olmayacaktır’ diye bir şart koşulsaydı, yaklaşım farklı olabilirdi. Bu örnekler günümüze ışık tutuyor.”

“UMUT KAPISINI AÇIK TUTMAK İÇİN KISIR DÖNGÜDEN KURTULMAK ŞARTTIR”

Bugün de benzer bir durumla karşı karşıya olunduğunu savunan Çağatay, uluslararası camianın doğalgazla ilgili Rum tarafının girişimlerine destek olmak yerine uyarıcı olması gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı’nın Dışişleri Bakanlığı’yla işbirliği içinde, doğalgaz ve sondaj çalışmalarına ilişkin bir öneri hazırlayıp ve Rum tarafına verdiğini hatırlatan Çağatay, nihai noktada doğalgazın piyasalara ulaştırılmasıyla ilgili de “işbirliği” çağrısı yapıldığını belirtti.

“ÇOK ULUSLU PETROL ŞİRKETLERİ KENDİ ÇIKARI İÇİN ÇÖZÜMÜ DESTEKLEMELİ”

Rum tarafının farklı bir tutum içine girdiğini göstermesinin sinyalinin, doğalgazla ilgili sunulan teklifi kabul etmeleri olacağını söyleyen Çağatay, Rum tarafının kendi teklifini geri çekmesinin de şart olduğunu belirtti.

Çağatay şöyle devam etti:

“Rum lider Anastasiadis’in son yaptığı teklif bize azınlık haklarını verdiklerini gösteriyor. Çünkü bir mekanizma oluşturulacak ve bize ‘bilgilendirme’ yapılacak. 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken uluslararası anlaşmalarda bizi ‘siyasi eşit ortaktan biri’ olarak tanımlar. Yani her konuda bizim etkin katılımımızı gerektiriyor.

Rum tarafı ruhsatlandırma için uluslararası şirketlerle işbirliği halindedir. Bizim burada herhangi bir söz hakkımız oldu mu? Bu anlaşmaların altına imza attığımız görüldü mü? Hayır. Madem biz egemen eşitlerden biriyiz o zaman bize sadece bildirim yapılmayacak; kararlar alınırken bizim de söz sahibi olmamız, ‘evet’ dememiz gerekiyor.

Aslında bu şekilde uluslararası hukuk da çiğnenmiş oluyor. Rum tarafı da dahil olmak üzere, Kıbrıslı Türkler bu kaynaklardan yararlanma hakkını teslim ediyorlar. Ada üzerinde yaşayan herkesin yeraltı kaynaklarında hakkı vardır. Madem hakkımızı herkes teslim ediyor, uluslararası hukuk bunu emrediyor; o zaman nasıl oluyor da Rum tarafı bizim siyasi eşitliğimizi bir kenara atıp petrol şirketleriyle ilişki içine giriyor? Petrol şirketleri de uluslararası hukuku doğru anlamalı, Kıbrıs Türkünün söz sahibi olduğunu kavramalı ve ileride iş ticarete döndüğünde hukuk karşısında sorun yaşayacağını bilmelidir.

Çok uluslu petrol şirketleri de kendi çıkarları için ya Kıbrıs meselesinin bir an önce çözülmesini isteyecekler ya da Kıbrıslı Türklerin rıza gösterdiği bir anlaşma yapacaklar. Bu noktada onların da Rum tarafına baskı uygulamaları gerekir. Doğalgazın farklı bir ayağı daha var. TC Devleti, Doğu Akdeniz’de en uzun sahile sahip ülkedir. Rum tarafının ilan ettiği münhasır ekonomik bölge, Türkiye’nin kıta sahanlığını bazı yerlerde işgal etmiş durumdadır. Parsellere baktığınızda Türkiye’nin de hakkı vardır. Yapılan, başta 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Anlaşması’na da terstir. Uluslararası Adalet Divanı’nda buna benzer kararlar alınmıştır. Gelinen ortak payda şudur: Belli bir deniz alanında anlaşma söz konusu değilse, herhangi bir anlaşma olmadan girişim olacaksa hakkaniyete dayalı olmalıdır. İki tarafın da hakları eşittir. Türkiye’nin de kıta sahanlığı içinde arama, sondaj hakkı vardır. Bu konuların yapıcı şekilde ele alınmasını istiyoruz, her zaman olduğu gibi dostane yaklaşıyoruz.”

“45 YILDIR KAPALI BİR BÖLGENİN ELE ALINMASI EZBERBOZAN BİR ADIMDIR”

Çağatay, Maraş’ta daha önce de envanter çalışmaları yapıldığını ama geçen süre nedeniyle güncel duruma bakılması gerektiğini kaydederek, “Kapalı bir bölgedir, inşaatlar çürüyor, binalar yıpranıyor. Altyapı incelenmelidir. Nasıl bir çalışma yapılacağı ona göre belirlenecektir. Binalarla ilgili son durum nedir? Ayrıntılı bir rapor çıkarılacak. Daha sonra hükümetimiz atılacak adımları belirleyecek. Maraş, KKTC yönetiminde belki kademeli olarak eski sakinlerine açılabilir. 45 yıldır kapalı olan bir bölgenin ele alınması takdir edilecek, ezber bozan bir adımdır.” ifadelerini kullandı.