Türkiye’de vaka sayısı çok hızlı bir şekilde yükselişe geçti.

Bu çok normal.

Açılımla birlikte, saçılım olacağı biliniyordu.

Ne yapmak lazım?

Uzmanlar diyor ki, “… maske tak, sosyal mesafeni koru ve hijyene dikkat et!”…

Çözüm mü?

Bir dereceye kadar…

-*-*-

Peki, Türkiye’deki bu artış hızı devam ederse; KKTC Hükümeti, 1 Temmuz kararını değişir mi?

Yani Türkiye’den gelenler, ellerini kollarını sallayıp giriş yapamayabilir mi?

-*-*-

İşte mesele buradadır!

Bu noktada, bilim kurulları, sağlık komiteleri devreye girebilmelidir!

Sibel Siber’in “istifa ettim” dediği yer de bu yerdir!

-*-*-

Bizde durum gerçekten çok vahimdir!

Çünkü hükümet, sağlık aklıyla hareket ederse, bu girişi durdurur. Ama siyasi ve ekonomik akılla hareket edecekse, Türkiye’den girişleri durduramayacak.

-*-*-

Kısacası, bu ülkede, bu gibi durumları yönetmek, çok zordur!

Neden?

Örnek verelim!

Ülkeyi sarsan dokuz kişilik özel turist meselesi…

Bu turistler önce iki kişiymiş…

Müteahhitler Birliği Başkanı, ülkeye yatırım aşkıyla yanıp tutuşuyor olabilir; bakanı; bakan hükümeti ikna etmiş.

“Gelecekler, bakacaklar ve gidecekler…”

-*-*-

İki kişi, olmuş dokuz kişi…

Bre aman zaman, bakanlar kurulu falan…

Hepsinin haberi var tabii ki…

Dokuz kişi girmişler…

Mesele “iş” değil, “sonu iş ile biten başka bir şey” haline dönüşmüş!

-*-*-

Şimdi, konu, Susurluk olayından daha karışık hale sokuldu…

Bakanlar Kurulu kandırıldı.

Otoritesi yok sayıldı.

Bu insanların yatırım maksadıyla geldikleri iddiası tamamen yalan çıktı.

Amaç sadece eğlenceydi.

-*-*-

İğrenç kokular ortalığa yayıldı.

O kadar iğrenç koku ki, Gönyeli ve Lefkoşa’yı saran “geleneksel tavuk sillargası şenlikleri”nin bile kokusu unutuldu!

-*-*-

Biri dedi ki; “… Bu gelen grup, Türkiye’den torpilli!”…

Eğer gerçekten Türkiye’den torpilliyseydi, KKTC’de hiç bir hükümet, gelmiş geçmiş hiç bir kabinenin “gık” deme şansı kalmamış demektir.

Mesele Ersin Tatar ya da Kudret Özersay değildir!

Kimse inkara kalkmasın, Tufan veya Cemal hocalar başbakan olsaydı da sonuç değişmezdi!

-*-*-

Bir diğeri dedi ki, “… Daha önce de farklı şekilde geliş oldu, benzer gruplar kumarını oynadı, sevişmesini yaptı ve döndü! Ama onlar duyulmadı!”…

Ve aynı kişi ekledi: “… Bu ülkede, gelmiş geçmiş hiç bir hükümet, bu gibi durumlara engel olamazdı!”…

-*-*-

Kısacası diyeceğim şudur ki; meseleyi kapatın…

Büyütmeyin…

İktidarı, muhalefeti hatta medyasının hatırı sayılır kesimi ile  “tavla teslim” durumdayız.

Şu ya da bu sebepten; iyi – kötü ya da doğru – yanlış Türkiye’yi kıramıyoruz…

Büyük otel patronlarını hiç kıramıyoruz…

Büyük iş yapacağını söyleyen zengin kumar ve kerhane meraklılarının emrindeyiz…

-*-*-

Bizim gerçeğimiz budur…

Muhalefet veya sendikalar mı?

KKTC’de muhalefet yoktur; “yedek siyaset” vardır!

Zamanı geldiğinde sahaya sürülür!

“Buyurun siz de oynayın” denir!

Sonra taktikle birlikte, gerekirse, değişiklik yapılır!

-*-*-

Bundan emin miyim?

Eminim!

Mesela “Dörtlü Hükümet” neden bozulmuştu?

DP’nin o dönemdeki genel başkanının oğluna yaptığı iddia edilen “torpil” nedeniyle!

Şu anda yapılan nedir?

O santimetre cinsinden daha büyük ve daha çaplı mıydı?

Değildi!

Sonuçta, topluma giren kazık, kazıktır!

O daha büyüktür, bu daha büyüktür demeye gerek yok!

“Size does not matter”!!!

Yani büyüklük bir şeyi değiştirmiyor; kazık kazıktır!

-*-*-

Ne mi yapalım?

Yapacak hiç bir şeyimiz kalmadı!

Çünkü çoğunluk bu durumdan mutlu ve de mesuttur hatta bahtiyardır.

Herkes yolunu bir şekilde bulmuştur.

-*-*-

Bu saatten sonra söyleyeceğim tek şey var; doğaya kaçın…

Çok kalabalıklar içinde bulunmayın…

Hürriyet gazetesinde Osman Müftüoğlu hocanın tavsiyelerini okuyun; sosyal mesafeyi koruyun…

Sakın kimseyle kucaklaşmayın…

Öpüşmeyin…

Hijyene çok dikkat edin…

Bol bol ılık su, limonlu çay, kekikli çay, anasonlu çay, adaçaylı çay için!

Maskesiz asla sokağa çıkmayın…

Fazla misafir hatta gerekirse hiç misafir kabul etmeyin…

Acil ihtiyaç dışında marketlere girmeyin…

İnsan içine çıkmayın…

-*-*-

Siyaset mi?

Ne halleri varsa görsünler!

Hepsi birden KKTC’ye cumhurbaşkanı olsa ne yazar!

Dönüşümlü başkanlık gelse içimizde de keşke!

Hepsi altışar ay başkan olsun!

Keyiflerini sürsün!

Örtülü içinde yüzsün!

Ülke yönetirmiş gibi yapsın!

-*-*-

Kıbrıs sorunu mu?

Bu saatten sonra, bizimkilerle masaya oturacak Rum lideri de Allah bildiği gibi yapsın!

Geri zekalı mı?

Neyi görüşecekler ki?

“Kıbrıs sorununu çözersek, komisyonumuz ne kadar?”

Mesela bunu mu görüşecekler?

-*-*-

Ben mi?

Bundan sonra mı?

Usandım!

Koronavirüs kendi kendini yok eder mi etmez mi bilemem…

Bekleyeceğim… Çünkü koronaya hiç gerek kalmadı, toplum kendi kendini yok etmiş durumdadır…

Olur da sağ kalırsak, bir gün veya bir gece ansızın…

Gidebilirim…

Çünkü mevcut durumdan mutlu, mesut ve de bahtiyar değilim…