Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş, seçimde kazanma şansının yükselmesiyle çok daha sert müdahalelere ve tepkiler gelmeye başladığını ifade ederek, halka sandığa giderek iradesine sahip çıkmaya çağırdı.

Denktaş vatandaşa seslenerek: “Siz kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmak ve Türkiye’den yardım almak ile geleceğinize besleme olarak geçirme arasındaki farkı iyi bilirsiniz. Hangisini kabul edersiniz?” diye sordu.

Kanal T’de Günaydın Kıbrıs programına katılan Denktaş, seçimlere yönelik çok net açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin değil burada bulunan bürokratların, aleyhine telkin ve tehditte bulunduğunu söyleyen Denktaş, “İrademizi rahat bırakın. Sizin koltuğunuzu koruyalım diye de biz irade değiştiremeyiz. Lütfen bu yanlıştan siz de kurtulun bizi de yanlışa sürüklemeyin” ifadelerini kullandı.

Seçim çalışmalarına biraz geç başladım diye daha yorulmadım. Birçok vatandaş gibi ben de baktım hangisine oy vereyim diye ancak bir türlü gönlüm rahat etmedi. Kararsız kalan birçok vatandaş gibi ben de kararsızdım. Şimdi diyorum ki onlara: orada devlet yönetimini bilen, Kıbrıs sorununa vakıf, 30 yıllık siyasi hayatında partizanca bir yaklaşımda bulunmamış, doğruları ve yanlışlarıyla almış olduğum görevi en iyi şekilde yürütmeye çalışmışım.

Kapıların açılışı gibi, özel radyo-televizyon yayınlarının başlaması gibi birçok yenilikte imzam var. Şimdiki gençler bunun ne olduğunu anlayamaz çünkü düşünemezler, tahayyül edemezler. Tek sesli bir hayatın çoğulcu demokrasiye geçişini sağlayabilmiş, denk bütçeyi yakalamış, kendi geliri ile kendi ayakları üzerinde duran maliyeyi yürütmüş bir alternatif daha vardır. İyi düşünün, önyargılardan kurtulun, birilerinin yaymaya çalıştığı gibi Serdar’a vereceğiniz oy boşa gitmez. Çünkü Serdar, 2. tura kalacak olan, o sınırı zorlayan iki üç adaydan bir tanesidir. Bütün bunları gösterebilmek, bu alternatifi sunabilmek benim görevimdi ve artık o görevi yerine getirdik. Şimdi görev artık vatandaştadır.

“SAĞLIK DURUMUMDA SIKINTI YOK”

Sağlık durumumda sıkıntı yok. Vitamin ve kan inceltici kullanıyorum. Benim yaşımdakilerin kullanması gereken ilaçlardır. Motor tutkum, dalış da devam eder ancak son 2 haftadır gidemiyorum. Siyasi hayatımın dışında yaptıklarım bana insan olduğumu hatırlatır. İnsan için hizmet yapan bir yerdesiniz, kendinizin de insan olduğunu hatırlarsanız o zaman daha doğru işleri yaparsınız. Siyaset sadece düğün sünnet gezme değildir. Seçim yarışında aynı adrenalin yoktur öyle olsa kilo verirdim, bak kilo aldım, 30 yıldır siyaset içinde olduktan sonra insan alışıyor.

“ERSİN BEY KIBRIS SORUNUNA HAKİM OLANLARDAN DEĞİLDİR”

Ersin Bey Kıbrıs sorununa hakim olanlardan değildir. Kıbrıs sorunu ile ilgili beyanat vermek başka bir şeydir, masada olanları bilmek konuşmak başka bir şeydir. Örtülü ödenek cumhurbaşkanları için gereklidir, saçma sapan popülist yaklaşımlarla üstüne gitmeyelim. Bir liderin altında bürokrat olarak görüşmeleri götürmek ile o işe liderlik yapmak arasında bir fark vardır. Ben doğuşundan beri Kıbrıs sorununa liderlik yapan birini izlemekteyim, gözlemekteyim, yakınında sorgulayabilmekteyim. İşin ayrıntısını sorduğumda güvendiği için cevap alabilen birisiyim. Devlet yönetiminin ne olduğunu bu 30 yılda en ince ayrıntısına kadar bilenlerdenim, bunu benim söylememe gerek yok, halk zaten biliyor. Kıbrıs sorununa hakimiyet evet önemlidir. Diğer başkan adayları da var ve Denktaş ismini kullanıyor. Evet ama burada orijinali var dolayısıyla diyorum ki vatandaşa bakın… farkı siz kendiniz fark edeceksiniz. Benim anlatmama gerek yok. Bir görüş var; yeni biri, bilgisi olmayan biri daha kolay yönetilir diye… konu yönetilmek değildir. Konu yönetmektir, yönetebilmektir. Amaç karşınızda oturan ile de birlikte çalıştıklarınızla da konuşarak anlaşabilmektir. Bu meziyetler de bende vardır, diğerleriyle aramızdaki fark budur.

“TÜRKİYE’NİN BUGÜNKÜ SİYASİ İRADESİNİN MEMURLARI, BURADA HER TÜRLÜ TELKİNİ VE TEHDİDİ YAPMAKTADIRLAR”

Tehdit Türkiye değildir. Türkiye bir devlettir, Türkiye bir halktır. Türkiye’nin bugünkü siyasi iradesinin memurları, burada her türlü telkini ve tehdidi yapmaktadırlar. Diyelimki bu tehdit Erdoğan’dan geldi. Bu yanlıştır, burası güdülecek bir sürü değildir. Varoluş mücadelesi vermiş, ardından demokrasi mücadelesi vermiş bir halk tarafından irade ortaya konur ve seçilir. Bu anlamda Türkiye elbette tercih yapabilir. Ben falanca ile çalışmayı tercih ederim diyebilir. Ama o kadar, onun da ötesinde fiilen sahaya inip çalışmak, aramızda dolaşarak telkinle olmayan yerde tehditle oy yönü belirlemeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu yanlışı söyleyemediğimiz gün bittik zaten ve bakıyorum diğer adaylara söylemekten inanın, inanılmaz çekiniyorlar… Akıncı da söylemiyor, etrafında dolaşıyor. Ben bunu söylüyorum diye buradaki o ekip basın yoluyla, Türkiye’deki bazı gazetelere bana karşı karalama kampanyası yaptırıyorlar. Ankara ile birlikte yürümemiz gereken, Türkiye’nin kamuoyunun da desteği ile yürüttüğümüz bir Kıbrıs mücadelesi vardır. Bu doğru demek değildir ki benim buradaki irademe bu şekilde müdahale etmeyi de kabul edeceğiz… Ben veririm parayı istediğimi yapacaksanız olmaz.

“BİRİ İÇİN BUNU SEÇMEYİN BUNU SEÇİN GİBİ BİR DURUM VAR”

Bugün bana yapılan müdahaleden rahatsız olan sadece bensem, müdahale sadece bir kişiye yapılıyor. Birilerine karşı değil daha fazla birine karşı, biri için bunu seçmeyin bunu seçin gibi bir durum var. 1958’den beri bir sürü müdahale oldu, tercih edilen işaret edildi, böylesi bir müdahale hiç ama hiç yaşanmadı. 30 yıldır siyasetin içerisindeyim, şehit resimlerin önüne götürülen bir Denktaş oldu. Denktaş bu memlekette götürülüp şehit resimlerinin bulunduğu odaya kilitlenerek, bu şehitleri unutma denen kişidir.

“SANDIĞA GİDİN İRADENİZE SAHİP ÇIKIN”

Bugün bir sürü gencimiz var ‘hiçbir şey değişmez nasıl olsa Türkiye’nin söylediği olur hep’ deyip oy kullanmaya gitmeyecek. Milliyetçi çocuklar bunlar. Bu mu istediğimiz? Gelecekte hiç seçiminizin olmaması, demokrasi olayının ortadan kalkması, bir vali ile idare edilmek, bu mu istediğimiz? Benim bu değil! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne çağrı yapıyorum: Bu nedenle seçime gitmek istemeyen genç yaşlı herkesi eğer gidip iradenizi kullanmazsanız, sessiz kalmayı tercih ederseniz, seçime gitmem nasıl olsa bir şey değişmez diyenlerdenseniz, bu düşüncenizi değiştirin, gidin seçime 11 adayın içinde hangisini beğeniyorsanız verin oyunuzu. Bu parti değildir bir liderlik seçimidir, önderlik seçimidir. Kavga etmeyelim evet ama başımızı da eğmeyelim diyorsanız gidip oyunuzu kullanın. Seçime katılın bir kere sözünüzü söyleyin ki sonrasında da söyleyecek sözünüz olsun. Aksi takdirde beğenmediğiniz için oy kullanmaya gitmediğiniz sistem, daha da bozularak devam edecek. Seçime katılın, oyunuzu kullanın referandumda evet deyindir. Bu müdahil olmaya çalışanlara cevabım; gidin vatanınıza burayı bırakın, kendi vatanımızı bırakın, biz burada kendi irademizin sonucunu ortaya çıkaralım.

“BİR ATANMIŞ BENİ İDARE EDEMEZ”

Ben bir seçilmişim, nüfusumuz az olabilir. Elbette atanmış olanların tavırlarına tepki koymam gayet doğaldır. Çünkü bir atanmış beni idare edemez, atanmış bilgiyi getirir, orada bırakır, görevi orada biter. Seçilmişlerin muhatabı diğer seçilmiştir. Bizim memlekette bir alışkanlık haline geldi; biri gelir kim olduğunu da bilmezsin ben filancı devleti temsil ederim der buyurun efendim denir. Ben onlardan değilim. Sayın Erdoğan’la bir sorunumuz varsa karşılıklı konuşuruz. Sayın Erdoğan’ın o kadar derdi var. Sayın Erdoğan burası ile ilgili önemli bir şey söylemiştir. Kraldan fazla kralcılar tut dediğini öldürmeye çalışırlar. Önemi ondan ziyade buradaki bürokratlar içindir, çünkü başarılı olamazlarsa koltuk gidecek. Onların koltuğunu koruyalım diye de biz irade değiştiremeyiz. Lütfen bu yanlıştan onlar da kurtulsun bizi de yanlışa sürüklemesinler.

Kazanma şansım daha da yükseldikçe çok daha sert müdahaleler, tepkiler gelmeye başladı. Durun bakalım demeye başladım. Dünyadaki her fertle de karşılıklı oturup konuşabileceklerden biriyim. Bu anlamda özel bir yeteneğim var. 50 yıl tartışılmış noktadan, yeni bir raya geçmek gerekir. Bu ray Güney’in bir kez ortaya attığı desenterilize federasyondur. Hedefe koyarak, ucu açık değil ama ufku açık başlamak gerekir. O mutabakatı sağladığınız andan itibaren Türkiye üzerinden bunun lobisini yapmak, bunun diplomasisini geliştirmek elbette mümkündür. Arkadaşlar siz kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmak ve Türkiye’den yardım almak ile geleceğinize besleme olarak geçirme arasındaki farkı iyi bilirsiniz. Hangisini kabul edersiniz?

“ALT YÖNETİM ALGISI VAR”

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yurt dışında fazla temas edememesinin ana nedeni, Rum tarafının insan hakları mahkemelerinden aldıkları kararlardır. Rum tarafı, alt yönetimi algısını güçlendirmiştir. Bizim kendi içimizde yanlışlarımızdan ve Türkiye’nin buradaki ilişkilerinden dolayı bu algı daha da yükselmiştir. Güney, ‘muhatabımız Türkiye’dir’ algısını kabul ettirmek üzeredir. Güney ile birlikte bütün dünyanın da, muhatabının bizler olduğunu anlaması lazımdır. Muhatap olarak bizi kabul etmediği müddetçe, kim ne isterse söylesin, kimle formül bulursa bulsun, bu ülkede sonuçta yeni bir çatışma dönemi başlar. Barış içinde yaşamak istiyoruz, yeni savaşlar yeni çatışmalar istemiyoruz. Bizleri atlayıp uzlaşsalar dahi buradaki halk bir müddet belki alkışlar sonrası yine savaşır.