1 Temmuz’da Türkiye’den turist kabul etmeye başlıyor muyuz başlamıyor muyuz?

Sadece son 72 saat içinde yapılmış PCR ile gelecek olanlar, karantinasız ülkeye girebilecek mi?

-*-*-

Türkiye’de günlük vaka sayısında düşüş yok!

Dünya Sağlık Örgütü uyarıyor; “… Hiç bir şey geçmiş ya da bitmiş değil!”…

-*-*-

Türkiye’den ve haliyle Türkiye bağlantılı öteki ülkelerden gelecek olanların, 72 saat içerisinde virüs kapmış olma ihtimalleri yok mu?

Yani PCR testleri “negatif” olsa bile, havaalanında beklerken, uçağa binerken bu virüsü alıp getirmeleri mümkün değil mi?

-*-*-

Güney Kıbrıs’ı da geçişlere açtık!

Onlar da çeşitli ülkelerden turist kabul etmeye başladı!

Güney’de vatandaşlar arasında koronavirüs vaka sayısı neredeyse sıfırlanmış olabilir ama ne kadar tedbir alırsanız alın, yurt dışından gelecek olanlarda bulaş riski kesinlikle var!

-*-*-

İngiltere, 4 Temmuz’da “kişisel tedbirleri artırıp”, tabiri caizse en başa dönecek!

İngiltere’de günlük vaka sayısı düştü; günlük ölüm rakamları da çok düşük ama toplamda 45 bin civarında insan yaşamını yitirdi.

-*-*-

İngilizler 4 Temmuz’da, sinemalarını, publarını, berberlerini açıyor.

-*-*-

Her ülke, salgın sürecini farklı yönetmiş olabilir.

Öyle de yaptı.

Her ülkenin ekonomik büyüklüğü de farklıdır; yaşanan zarar elbette farklı olmuştur.

-*-*-

KKTC, sağlık açısından şu ana kadar süreci çok “başarılı” bir şekilde atlattı.

Allah yardımcımız oldu; rüşvet ve biat kokan ama kesinlikle ahlaksız ufak tefek jet kazalarına rağmen, bugüne kadarki sağlık süreci mükemmel yönetildi.

-*-*-

Coğrafya yardımcımız oldu; karantina yardımcımız oldu; kim bilir belki de insanlarımızın bağışıklık sisteminin güçlü olması da yardımcımız oldu ve şu ya da bu şekilde, “ilk dalgayı”, “ilk safhayı”, “birinci devreyi” ya da “Aralık 2019 – Haziran 2020” arasında kalan dönemi “çok şükür, bin şükür” tumbalabaş gitmeden geçirdik!

-*-*-

Peki, aynı başarıyı “ekonomik” anlamda da sağlamış mıyız?

Türkiye yardım ettiydi, şuydu, buydu derken, gidişatın “iyi” olduğunu söylemek için henüz çok erken.

İyileşmeler yok mu?

Elbette vardır!

Doğru adımlar yok mu?

Kesinlikle vardır!

-*-*-

Ama şu da kaçınılmaz bir gerçektir; Mart ayı ortasındaki gibi “kapanmak”, artık mümkün değildir!

-*-*-

Haliyle yapılması gereken, bireysel ve toplumsal anlamda son üç ay içerisinde kazandığımız tecrübe ile kendimizi korumak mecburiyetindeyiz.

Mümkün olduğunca kimseyle karışmamak; sosyal mesafe kuralına uymak ve maske kullanmak dışında yapabileceğimiz tek şey, inanıyorsak, Allah’a dua etmektir!

-*-*-

İngiltere’de de ülkemizde de durum aynıdır.

Bizde 1 Temmuz’da başlayacak “Türkiye uçuşları”, İngiltere’de 4 Temmuz’daki “açılımlar”, bilim insanlarına göre, sağlık uzmanlarına göre “koronavirüs bulaşması adına ciddi risk içermektedir”…

Ama farklı ölçeklerde de olsa, bu açılımların olmaması, aynı anda çok ciddi ekonomik riskleri de beraberine taşımaktadır.

-*-*-

Tekrar ediyorum; açılımlar, ekonomik ölümleri önlemek için şarttır.

Gerçi tıbbi anlamda KKTC için “beyin ölümü gerçekleşti” de diyebiliriz ama yine yukarıda belirttiğim gibi, inananlar adına, “Allah’tan da ümidi kesmemek” bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır!

-*-*-

Dünkü İngiliz ulusal gazetelerini alın, isimlerini KKTC’ye uyarlayın, Başbakan’ın Boris olan adını Ersin yapın; rakamlar çok farklı olsa da, olay tıpatıp benzerdir!

“Yaşamak için açılım kaçınılmazdır!”

-*-*-

Sağlık uzmanları, bilim insanları, “açılım risktir hatta intihardır” diyebilir. Diyor da!

-*-*-

Kısacası, gerek İngiltere’de, gerekse ülkemizde, hükümetleri çok ciddi bir sınav beklemektedir.

Bizdeki sınav, toplumsal yapımız gereği, çok daha ciddi bir sınavdır.

Eğer, ikinci dalga denilen “kötülük”, 1 Temmuz ile birlikte KKTC’yi vurursa; bunun bedelinin siyasi ve insani açıdan çok büyük olacağı iyi bilinmelidir.

-*-*-

Bu türkünün ana fikri mi?

Evet, bu türkünün, yani bu yazının ana fikri şudur:

“Başbakan Ersin Tatar ve UBP – HP koalisyonunun işi çok zordur!”

-*-*-

Bu zorluğun herkes farkındadır.

Ve kimse, şu anda Ersin Tatar’ın yerinde olmak istemez diye düşünmekteyim.

Haliyle “ciddi risk içeren son derece kritik bir sürece” girmek üzereyiz…

Bence, “şuydu, buydu, oydu” bir kenara bırakılmalı; çok zor bir görev ve sorumluluk üstlenmek üzere olan hükümet “bir süreliğine” de olsa, “bir şekilde” desteklenmelidir.

-*-*-

İki ucu acayip sorunlu bir değnek!

Aşağı tükürseniz “Covid 19”, yukarı tükürseniz, “iflaslar”…

Yani, kapansak vay; açılsak vay vay!

-*-*-

Maske, mesafe, hijyen!

Lütfen!

Sarılmayalım, kucaklaşmayalım…

Başka önerisi olan var mı?

Hijyen de diyecektim ama “suyumuz bitiyor”…

O’nu da idareli kullanalım!

-*-*-

Amma korkunç bir dönem yahu!