Ekonomiden azıcık anlayan herkes, 2021 yılında Kuzey Kıbrıs’ı çok ciddi bir felaketin beklediğini söylüyor.

Neden?

Çünkü ülkenin gelir ve gider dengesi çok bozulacak!

Yani KKTC’ye para gelmeyecek ama KKTC’den ciddi para çıkacak!

-*-*-

Mesela az biraz kumarcı ve öğrenci gelirse, yine mi olmaz?

Kumarcıları bilemem ama öğrenci nasıl gelsin ki!

Türkiye’den KKTC’ye gelecek olan “ortalama” bir öğrencinin yıllık masrafı beş – altı bin TL, sadece Türkiye’den bir kerecik geliş masrafı en az 3 bin 500 TL!

-*-*-

Peki Rumlar?

Dün Kermiya’da bir marketimizde alış veriş yapan bir Rum gördüm!

Çok sevindim!

Bu arada Euro ve Sterlin çıktığı yerde kaldı!

Tarih, yaşantımızın her alanında çok yeri bulunan bu iki para biriminin, TL karşısında değer kaybettiğini hiç yazmadı; gidişat hiç de iyi değil; gerçekten sonumuz veya önümüz hiç de iyi görünmüyor...

-*-*-

Peki bu ahval ve şerait içerisinde, sevgili siyasetçilerimizin siyasi oyunlar oynaması, kişisel gelecek hesabı yapması; örneğin hükümet ya da erken seçim krizi yaşatması sizce “iyi bir şey” midir?

Kesinlikle değildir!

-*-*-

UBP – CTP koalisyonu mu?

Efendim, böyle bir koalisyon CTP’yi bitirirmiş!

Allah aşkına bunlarla uğraşmayın!

Böyle bir koalisyona ya da UBP – HP koalisyonunun devamına kaçınılmaz bir uyum içerisinde çalışılmasına kesinlikle acil ve de kesin ihtiyacımız bulunmaktadır!

-*-*-

Efendim, Kudret Özersay’ın morali çok bozuk!

Öyle dedi bir arkadaş!

Özersay, hem toplum adına, hem partisi adına, hem de ailesi için bir değerdir, başkandır, evlattır...

Kimisine göre siyasi hatalar yapmıştır; belki de hiç yapmamış ve “algılar” yaptığı yönde çalışmış ya da çalıştırılmıştır.

-*-*-

Ancak, Özersay’ın moralinin bozuk olması veya siyasete küsmesi, partisinin hükümet ortaklığından “cırlamasını” gerektirmez!

Özersay’ın dinlenmek, bir süreliğine inzivaya çekilmek, bakanlık görevi almamak gibi seçenekler çoktur; ama HP’nin sadece iki seçeneği vardır; ya UBP ile koalisyon sürdürülür; ya da “küçük bir arkadaş grubu” olarak devam edilir; partinin kapısına da kilit vurulur.

-*-*-

“Erken seçime gidelim, ak koyun, kara koyun belli olsun” mu diyeceksiniz?

İyi de ne değişecek?

UBP genel başkanını seçer; CTP ve HP’yi de içine alan çok özel ve de çok güçlü bir koalisyon hükümeti kurulur; 2021’in felaket olasılıkları tek tek sıralanır ve bir şekilde çözüm aranır!

-*-*-

Zaman, sendikaları kışkırtıp, olası hükümetlere saldırtma zamanı olmadığı gibi; zaman, gerçekten Covid – 19’un açtığı her türlü yara ile ilgilenecek çok güçlü ve de acil koalisyon hükümetidir...

-*-*-

Bunun için de CTP ve HP’nin, “hesap yapma” veya “bu kavgadan kaçma” lüksü olmamalıdır!

Bu konu çok iyi değerlendirilmelidir.

-*-*-

Ve Türkiye...

Türkiye’de de durum, 2021 yılı adına, bizdekinden çok farklı değil...

Türkiye’de, ekonomik sıkıntının hacmi, bizimkiyle kıyaslandığında, “serçe ile deve” gibidir...

Bizim sıkıntı serçe ise, Türkiye’deki sıkıntı deve kadardır!

Ama bizim sıkıntımızın, Türkiye’nin desteği ile çözülebilmesinin kolaylığı da aynı benzetme ile açıklanabilirdir.

Yani KKTC’nin yarası, Türkiye için, çok küçük bir sıyrık sayılır...

-*-*-

Haliyle, gerek bizdeki gerekse Türkiye’deki yönetimlerin, bu korku dolu süreci, son derece uyumlu ve dostane bir şekilde geçirmesi kaçınılmazdır.

Türkiye’nin KKTC’de “muhalif” saydığı çevreler veya güçlerle kavgaya tutuşmaması ve Ada’nın Kuzey kesimine has demokratik yapıya olumsuz ve de yaralayıcı hasar vermemesi gerekmektedir.

-*-*-

Türkiye’de ekonominin gidişatı, Avrupa’dan bakıldığı zaman tam bir felaketmiş gibi duruyor.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine Bakanı Berat Albayrak aynı fikirde değil ama bir çok yorumcuya göre, “Türkiye’de durmadan para emen ve emdiği paraları uluslararası tefecilere faiz olarak pompalayan bir ekonomik sistem” var...

-*-*-

Dünya’da Türkiye'ye borç vermek isteyen kalmadı...

Çünkü Türkiye’nin dış borcu, milli gelirine yaklaşmış durumda...

Bunu gerçek anlamda bir facia olarak tanımlayan çok sayıda “yorum” veya “analiz” okuyoruz...

-*-*-

Ve sonuç:

Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanacak her türlü “çözüm” ve “barış”; gerek Türkiye, gerekse KKTC’nin önümüzdeki bir kaç yılda yaşayacağına kesin olarak bakılan ekonomik facianın en iyi ilacı olabilme potansiyeline sahiptir.

Yani; “gerginlik, savaş, hırlaşma, kavga, patırtı ve kütürtü değil”; hoşgörü, dostluk, yakınlaşma ve Kıbrıs’ta bir çözüm; çok önemlidir...

Yarın yemin edip görevine başlayacak ve ekonomi bilgisi bizden çok daha iyi olan yeni liderimize; görevinde başarılar dilerken; “seçim bitti; şimdi çözüm” şeklinde düşündüğüm “sloganı” da kutlama hediyesi olarak iletmek istiyorum...