Dedikodu yapalım mı?

Ülkemizden de Dünya’dan da...

Mesela, “aile içi şiddet arttı” haberlerini okuyoruz!

Tabii ki bunun bir diğer adı nedir?

Kadına şiddet!

Tanrı bir şekilde bunun cezasını veriyor mu?

Galiba veriyor çünkü koronavirüsten dolayı ölenlerin büyük çoğunluğu erkekler...

İngiltere’de ölen erkeklerin sayısı, kadınların iki katından fazla!

-*-*-

İngiliz uzmanlara göre “sağlıklı bir insanın” bu virüs tarafından öldürülmesi olasılığı; sağlıksız birine göre çok daha düşük...

Allah ölenlerin tümüne rahmet eylesin; toprakları bol olsun tabii ki ama “sağlıksız” olanlar, haliyle yoksullar!

Özellikle New York’ta yaşamını yitirenlerin yüzde 70’inin yoksul mahallelerden olması; “Tanrı yoksulları da mı cezalandırıyor?” sorusunu akla getiriyor ki bu doğru olmamalı... Dolayısıyla en iyisi Tanrı’yı bu işe hiç karıştırmamak!

-*-*-

Hazır dedikodu yapmaya başlamışken, Fransa Cumhurbaşkanı bile dedikodu yaparken, bu virüsün Çin’de “insan hatası” ile yayılmış olabileceğini ekleyelim...

İddiaya göre virüsü Çin’de laboratuvarda geliştirmişler, o da kaçıvermiş!

Macron bilmiyor!

CIA de benzer iddiayla uğraşıyor!

-*-*-

Ama ben daha farklı bir dedikodu işittim; bu virüs Mustafa Akıncı ve Mehmet Harmancı tarafından geliştirildi...

Elimde kesin bilgiler var...

Akıncı bu virüsü, Rum tarafında özellikle dizayn ettirmiş; bulaşan “bizim en sağlam elemanları” anında “Rum sevici” yapıyormuş...

Ama ne olduysa, Rumlar, üçüncü el boyayı atmak için virüsü Çin’e göndermişler; virüslerden biri orada bir yarasaya mı ne aşık olmuş!

Bir kerecik banyoda sevişmişler; nasıl fantaziyse; onlardan doğan virüs de işte tüm Dünya’yı bu hale getirmiş!

Ve sadece bizde değil, tüm Dünya’da yaşamın şeklini değiştirmiş!

Macron bunu duymadığı için abuk sabuk saçmalıyor!

-*-*-

Neyse, yıllardır hep söylerim, fenalık çıkarsa, hep bu sosyal demokratlardan çıkar zaten!

Biz yazımıza bakalım!

Mesela sosyal bir sıkıntı yaşayacağız; son yıllarda her evliliğimiz altı ay sürmekteydi ama düğünlerimiz “olmazsa olmaz”larımızdandı!

İşte virüs meselesi yüzünden, düğünler “zorunluluk” gereği iptal ediliyor.

Ama kimse üzülmesin!

Çünkü, İngiliz Kraliçesi’nin “sapıklıkla” suçlanan oğlu Edawrd’tan olma toruncuğu Prenses Beatrice de düğün iptal edenler arasında...

-*-*-

Herkes “artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” deniliyor ya; acaba “evlilik ve düğün” meseleleri de çok değişecek mi?

Mesela bizim ülkemizde?

Son yıllarda ne kadar aptalca, ne kadar iğrenç, ne kadar seviyesiz düğün yaptığımızın farkında mıydık?

Amaaaaan şimdi evlilik hayali kuranlar kızacak ama mesele “düğün” değil biliyor musunuz?

Mesela, anlayış, sevgi, paylaşabilmek, saymak gibi şeylerdir...

Değişecek; çok belli!

Bu sene kimse düğüne gidip de kuyruğa girmeyecek, bu kesin yani!

Seviyorsanız, sayıyorsanız, paylaşabiliyorsanız, anlayabiliyorsanız, kırmayacaksanız, üzmeyecekseniz o zaman “düğün” ne ki?

Yasal haklar mı?

Eksik olsun!

Sağlıklı olun, gerisi boş!

-*-*-

Uçak yolculukları çok değişecek!

Çooook uzun bir süre, uçağa binememe ihtimalimiz var!

Sebebi mi?

E virüs!

Birbirine yaklaştırılmış koltuklarla, ıkış tıkış olmayacak!

Ne olacak?

Mesela EasyJet, uçuşlara başladıktan sonra, üçlü koltuklarda orta koltuğu boş bırakacak!

Haliyle bilet fiyatları yüksek olacak!

-*-*-

Bazı ülkeler; örneğin İngiltere, daha çok uzun bir süre, kamu taşımacılığına maskesiz kimseyi almayacak!

Devlet veya özel fark etmez; kimse maskesiz çalışmayacak!

Kimse, maskesiz olarak iş yerlerine, fabrikalara, mağazalara sokulmayacak!

Konunun “çok aşırı uzman” beş profesörü dün bir İngiliz gazetesine bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı ve hepsinin ortak noktası; “herkes maske takarsa, virüsün yayılma hızı veya etkisi düşer” şeklindeydi!

-*-*-

Güney Kıbrıs’ta, olası bir koronavirüs bulaşına karşı tedbir amacıyla hapishanede tedbir alındı.

Bazı mahkum ve tutuklular serbest bırakıldı.

Bunların rakamı 130 kişi.

Güney’deki hapishanede “ipad” bile bulunuyor.

450 kişilik bir hapishane.

130 kişiyi bıraktıkları halde, 700 mahkum ve tutuklu barındırıyor.

Ve Güney’de, ilginç bir de dernek var ki bizde muadili yok...

Mahkum ve eski mahkumların haklarını korumak için kurulan bu derneğin başkan yardımcısı Yiannis Polyhronis, 130 kişinin bırakılmasının “sıkışıklığı” yeterince gidermediğini açıkladı.

Ve Başkan nikos Anastasiadis’e bir mektup yazdı. 

Dedi ki, “… Evet 130 kişi bırakıldı, bu bir gelişmedir ama aşırı nüfus yoğunluğu hala geçerlidir”…

-*-*-

Polyhronis başka neler önerdi:

“...Savunmasız gruplara mensup mahkumlar derhal serbest bırakılmalı veya ayak bileği monitörü ile ev hapsine alınmalı”...
Kimlerdir bu savunmasız gruplar?
Hastalar, yaşı ileri olanlar... 

Polyhronis diyor ki; “Dünya Sağlık Örgütü yönergelerine göre coronavirüs tarafından enfekte olması durumunda daha fazla tehlike altında olan 60 yaş üstü tutuklular da var.”

-*-*-

Ve Polyhronis diyor ki; “... Mahkumların etkili bir şekilde karantina altında oldukları için korunduğuna dair öneriler saçmalıktır... Tüm mahkumlar, gardiyanlar ile gardiyanlar aileleri ile temastadır...”

-*-*-

Bizdeki durum mu?

Dedikodu yapalım demiştik ya; bizdeki durum “herhalde” şöyledir diye düşünmekteyim:

“... Bekliyoruz, koronavirüs bulaşsın, her hangi bir planımız da yok... Kapıya silahlı adamlar koyacağız, koronavirüs gelirse vur emri çıkardık!”...

-*-*-

250 kişilik bir hapishanemiz var.

80 kişi, iki tuvalete sıçıyor.

20 kişi aynı teknede tıraş oluyor, dişini fırçalamaya çalışıyor.

Aynı 80 kişi, aynı kapalı ortamda hep birlikte sigara içiyor.

-*-*-

Tamam canlarım benim, tamam; bunların hepsi azılı mahkum; bize ne Güney’deki veya başka ülkelerdeki uygulamalardan, inşallah koronavirüs bulaşır ve hepsi ölür!!!

Bu mudur?

Eğer buysa, Allah’a havale ederim, sadece “faşosunuz” derim, geçerim ama gardiyanlarınız ve aileleri ne der; bilemem!