Yeni Bakış'tan Özlem Çimendal'ın haberine göre, KKTC’nin kanayan yarası haline gelen taş ocakları konusunda ne geçmiş hükümetler tarafından ne de mevcut hükümet tarafından hala herhangi bir ciddi adım atılmış değil. Çevreye verdiği tahribatın yanı sıra insan sağlığı için de ciddi bir sorun oluşturmaya devam eden taş ocakları, ülke turizmi ve imajı açısından da sorun oluşturur nitelikte.

Konuyla ilgili Yeni Bakış’a açıklamalarda bulunan Değirmenlik Çevre Derneği Kurucularından Doç. Dr. Yusuf Suiçmez, taş ocaklarının çevreye ve insan sağlığına geriye dönüşü olmayan tahribatlar vermeye devam ederken, ilgililerin konuya duyarsız kalmasını eleştirdi. Suiçmez, gittikçe daha da kronikleşen taş ocakları felaketi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

“Taş ocakları konusunda hala bir adım atılmadı”

Taş ocakları konusunun defalarca gündeme gelerek, kamuoyunda çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdiğini hatırlatan Suiçmez, buna rağmen hala ciddi bir adım atılmadığını üzülerek gördüğünü dile getirdi. Vatandaşlarda da konu ile ilgili bir umutsuzluk ve yılgınlık baş göstermeye başladığına da dikkat çeken Suiçmez, böylesine önemli bir konunun hak ettiği değeri göremediğini ifade etti. 

“Devlete, ülke kurumlarına ve siyasetine olan güven azalıyor”

Ülkede düzeltilmeyen ya da önlem alınmayarak duyarsız kalınan her konuda olduğu gibi taş ocakları konusundaki tutumun da vatandaşları bir güvensizliğe ittiğine dikkat çeken Suiçmez, “Bu bıkkınlık ve yılgınlık da insanlarda bir güvensizlik ve içe kapanmaya yol açmıştır. Bu psikoloji zamanla insanlarda kendi devletine, siyasetine güvenmemesine ve kurumlarına güvensizliğe yol açmanın yanı sıra kendilerinde ve toplumda da özgüven kaybına neden olmaktadır. Çünkü insanlar önemli bir sorun olarak gördükleri şeyin çözümlenmediğini gördükçe çaresizlik duygusuna kapılarak, yaşama sevinçleri azalarak ortadan kalkmakta ve içlerine kapanmaktadır” dedi. 

“Hem devlet hem taş ocağı sahipleri duyarlı olmalı”

Taş ocaklarının hem insan sağlığına hem de çevreye verdiği tahribattan devletin olduğu kadar taş ocakları sahiplerinin de sorumlu olduğunu hatırlatan Suiçmez, “Taş ocakları sahipleri de hiç mi rahatsız olmuyor bu tahribattan. Bu ülke hepimizin, bu coğrafya, soluduğumuz hava hepimizin, bizim etkilendiğimiz ölçüde herkes bundan aynı oranda etkilenmektedir. Bu konuda makul ve topluma zarar vermeyecek bir çözüme kavuşturulması mümkün değil midir? Bugün Taş Ocakları Birliği var, yetkililer ve uzmanlar bu birlikle de bir araya gelerek, sorunları tartışıp, gerekirse hükümetlerin üzerinde de baskı kurarak, bu sektörün çevreye ve insanlara verdiği zararların engellenmesi sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

“Ocaklar su yatakları ve piknik bölgesi üzerinde”

Taş ocaklarının yoğunluk kazandığı bölgenin piknik bölgesi ve su yataklarının bulunduğu bir bölge olduğunun altını çizen Suiçmez, “Özellikle Lefkoşa halkının gidip dinlenebileceği bir iki yerden birisi. Yine havaalanından kalkıp indiğinizde gördüğünüz manzara oyulmuş dağlar oluyor. Ben kendi adıma bunu görünce üzülürken, siyasilerimizin de bu manzarayı sürekli görmelerine rağmen duyarsız kalmalarının sebebi ne olabilir?” diye sordu. 

“Turizm cenneti KKTC ama doğası katlediliyor”

KKTC’nin bir turizm cenneti olduğuna da vurgu yapan Suiçmez, turizmin sadece oteller ve türevleri ile değil, bir ülkenin doğasının da içerisinde yer aldığı bir zenginlik ile ancak taçlandırılabileceğine işaret etti. Suiçmez, sorunun önemine rağmen kamuoyunda oluşturulan taş ocakları gündemlerinin yanı sıra, çıkan haberler ciddiye alınmaması ve bu konularda halkın aydınlatılmamasını da eleştirdi. 

“Toplum adına mı, yoksa yandaş-yoldaş siyasetleri için mi orada oturuyorlar?”

Gözle görülen sorunlara kayıtsız kalınmasının kabul edilebilir olmadığına dikkat çeken Yusuf Suiçmez, “Siyasilerimiz ve yetkili makamların böylesi önemli sorunlara duyarsız kalmaları şaşkınlık verici. Bunun sebebi biz bir şeye dokunmayalım, ses çıkarmayalım, işler sessiz bir şekilde ilerlesindir o zaman. Ya da böylesi konulara hiçbir duyarlılıkları yok. O zaman da o koltuklarda oturma sebeplerini sorgulamaları gerekmektedir” dedi. Suiçmez, “Bu toplumun insanının haklarını, hukukunu, sağlığını korumak için mi oradalar, yoksa yandaş-yoldaş siyasetleri için mi orada oturuyorlar?” diye sordu.

“Değirmenlik’te geceleri dinamit sesinden uyunmuyor”

Değirmenlik bölgesinde geceleri dinamit patlamalarının sebep olduğu ses kirliliğinin ciddi anlamda hissedildiğini de ifade eden Suiçmez, çevreye verilen zararın yanı sıra bölge halkının da huzursuzluğuna sebep olacak adımların atılmasının kabul edilebilir olmadığını savundu. 

“Çevreye duyarlı yetkililer dağlar oyulurken nerede?”

Hükümetlerin ve siyasilerin her fırsatta çevreye duyarlı bir tablo çizdiğini anımsatan Yusuf Suiçmez, “Dağlar dinamitlerle patlatılırken, su yatakları tehlike altına sokulurken, yapılan birçok şey yasa dışı olarak gerçekleşirken, çevreye duyarlılık nerede kalıyor. Bunları ciddi anlamda sorgulamamız lazım” şeklinde konuştu. 

"Tünel yapımı gündemde"

Taş ocakları bölgesinde yapımına başlandığı söylenen tünel çalışması hakkında da açıklamalarda bulunan Suiçmez, “Tünel yapılarak, trafik akışının oradan verileceği söylemleri var. Taş ocaklarının çalışma alanında açılacak bir tünelden insanları tozun toprağın, patlamaların arasından nasıl geçirecekler? Burada bir samimiyetsizlik var” diye konuştu. 

“Değirmenlik, bir zamanlar en büyük pınara sahipti”

Türkiye’den borularla su getirildiğini, ancak ülke su yataklarının üzerinde dinamitler patlatıldığı bir ortamın da var olduğunu ifade eden Suiçmez, “Değirmenlik, suların tertemiz aktığı Kıbrıs’ın en büyük pınarına sahipti. Dinamitler nedeni ile yataklarda çatlaklar oluşması bir tarafa, kuyulardan da taş ocakları tarafından kontrolsüzce sürekli çeşitli ihtiyaçlar sebebi ile su çekilme durumu söz konusu” diye konuştu. 

“Çarpık bir siyasi anlayış ile mi hareket ediliyor?”

KKTC’de yapılan bazı icraatlar ve atılan adımların fayda ve zarar hesabının yapılmadan hareket edildiğini ifade eden Suiçmez, amacın gerçekten halk ve ülke adına hizmet mi yoksa günlük basit menfaatler için atılan geçici adımlar mı olduğu noktasında ciddi tereddütlerin de var olduğuna işaret etti. Suiçmez, “Bunların hesabı kitabı yapılıyor mu? Yoksa biz kendi çıkarlarımız peşinde hareket edelim, biz ve çevremiz kazansın, vatandaş da kaybederse kaybetsin gibi çarpık bir siyasi anlayış ile mi hareket ediliyor?” diye sordu.  

“Taş ocakları konusuna duyarsız ve kayıtsız kalınmaya devam ediliyor”

Geçmiş hükümetler döneminde de şimdiki hükümet döneminde de ülke adına böylesi ciddi bir konu hakkında somut adım atılmamasının üzücü olduğunu da dile getiren Suiçmez, hala daha taş ocakları konusunda takınılan duyarsız ve umursamaz tavrın devam ettiğinin görüldüğünün altını çizdi. 

“Farkındalık oluşturabilirler”

Belediyelerin de konu ile ilgili duyarlı ve baskı oluşturarak yetkili bakanlık ve birimlerin alacakları önlemler noktasında etkili olabileceği gerçeğinin de unutulmaması gerektiğini ifade eden Suiçmez, “Belediyelerin yetki ve müdahale alanları kısıtlı olduğu söyleniyor. Ancak bölge halkı ve çevreye duyarlı vatandaşları bilinçlendirme noktasında üzerlerine düşen sorumlulukları da yerine getirmelerine engel değildir bu” dedi. 

“Bölge sakinleri toz topraktan kapı açamaz, dışarda oturamaz hale geldi”

Taş ocaklarının çevreye verdiği tahribatın yanı sıra insan sağlığına ve çevre sakinlerinin günlük hayat kalitelerinin de düşmesine neden olduğunu söyleyen Suiçmez, “Doğaya patlamaların etkisi ile salınan gaz, kimyasallar ve toz oranı nedir. Bunlar tespit ediliyor mu? İnsanlara zararı bunun ne orandadır. Bunların araştırmaları bilimsel olarak yapıldı mı?” diye sordu.

“Kanser vakaları arttı”

Yusuf Suiçmez söyle konuştu: “Bölgede artan kanser vakalarında da taş ocaklarının önemli bir etkisi olduğu halk tarafından da sürekli dile getirilmektedir. Ayrıca çevre sakinleri artık dışarda oturamaz hale geldi. İnsanlar yazın pikniğe gitmek için tozun toprağın içinden geçmek zorunda kalıyor. Taş ocakları sebebiyle özellikle Alevkayası Piknik Alanı’na giden yolun tamiri ve  bakımı yapılmamaktadır. Bölgedeki bitki örtüsünün üzeri toz tabakası ile kaplanmış vaziyette. Doğayı katlediyoruz. Havadaki toz oranı artık gözle görülür derecede artmış durumda. Hava sıcaklığına etkisi de cabası.”