Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, devletin batık fonların düze çıkarabilmesi için ülkeyi harçlarla donattığını ifade ederek bu harçların artık devlete verilen haraçlar olduğunu söyledi. Ülkede her şey için belge istendiğini kaydeden Gürcafer, bu belgeler için de devlete harçlar verilmek zorunda olduğunu söyledi.

İş sağlığı ve güvenliği noktasında ise ülkeye mobilizasyon sistemi ile uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan şirketler kurulması gerektiğini kaydederek bunlar için de devletin teşviklerini bu sektöre yöneltmesi gerektiğini belirtti.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Havadis’e müteahhitlerin sorunlarını ve taleplerini anlattı.

Soru: Dövizdeki yukarıya doğru gidiş inşaat sektörünü nasıl etkiliyor?

Gürcafer: Bu olayı iki bacaklı değerlendirmek gerek. Birincisi yerli alıcıdır. Diğeri yabancı alıcıdır. Yabancı alıcılara bakıldığında döviz girdisi olduğu için onları olumlu etkiler. Kendi insanımız tarafından düşünüldüğünde alım gücü süratle düşüyor. Almış olan insanlar da zora giriyor. Bunu bir daha bütünlüklü değerlendirmek gerek. İçişleri Bakanı ile bu konuyu görüştük. Sosyal konut sorunu ile bu konu bağdaştırılarak çözülmesi gerek. Dört bacaklı olarak düşünürüz biz sosyal konut olayını. Devlet kendi vatandaşının 20-25 yaşına gelmiş evlenecek olan gençler için bizimle beraber bir politika geliştirmesi gerek. Bu geliştirilecek politikada şunları önerdik: Belli metrekareler içerisinde bir daire maksimum fiyatı 40-45 bin lira olabilir. Arazi maliyetinin uygun olduğu yerlerde ev alacaklara devlet faiz farkı fonundan destek olması gerek.

İkinci model kişini kendi arazisi olabilir o araziye ev yapacaklar için uygun bir kredi faizi oranı düşünülebilir. Üçüncüsü eski evi olanlar için benzer şekilde bir yaklaşım. Dördüncüsü de konacak kriterlerin içerisinde olan müşkül durumda olanlara devletin bir ev yapması noktasında bir politika geliştirmesi gerek.

Aksi takdirde bu döviz yükselecek düşecek ve sürekli şekilde bu sorunlar yaşanacak. Geçmişten günümüze hep böyle oldu. Bugün yine yaşıyoruz bunu ve bu böyle gidecek. Bütünlüklü bir proje ile dış pazarı ayrı tutarak iç pazara yönelik bazı politikalar geliştirilebilir.

Dış pazardaki olumlu etkilenmeyi düşürmemek gerek. Bunun daha da gelişmesi gerek. Girne ile Limasol karşılaştırıldığında Girne’deki fiyatlar çok düşük kalıyor. Oralarda değerin daha da yükselmesini hedeflememiz gerek. Devletin vergisi de bundan etkilenecek.

İskandinav ülkeleri bizim için hedeftir. Onların gelirlerine baktığınızda buradan bir konut almak onlara çok makul gelir. Ama bizim insanımıza baktığında onun için da yüksektir. Devlet dövizi sabitleyemez. Biz bunu talep edebiliri ama alabileceğimiz bir şeyi istememiz gerek. Böyle bir talebimiz da yoktur. Süratle yerli tüketiciye yönelik bir proje geliştirilmeli.

"SOSYAL KONUT PROJESİ KONUŞULDU"

Soru: İçişleri Bakanlığı ile sosyal konut projesi tarzında bir proje konuşuldu mu?

Gürcafer: Görüşüldü ve şu anda da görüşüyoruz. Bu bir ihtiyaçtır ve biz Müteahhitler Birliği olarak bir proje üretmek zorundayız. Çünkü biz üretmezsek ve orada boşluk devam ederse suistimale açık bir konu olur. Türkiye’deki TOKİ modeli çok iyi niyetle başladı ama bugün bakıldığında bütün müteahhitleri batırdı. Geçmişte de bizim ülkemizde sosyal konut projesi yapıldı, partizanlık gözetilerek yapıldı. Bugün baktığınızda şehrin en pahalı noktasında emekli müsteşarlar kalmaktadır. Siyasi rant getirisi çok yüksektir bu işin.

80 civarında yan sektörü besleyen ve binlerce kişinin ekmek yediği bir sektördür inşaat sektörü. Devletten de bir kuruş teşvik alınmaz. Bu sektörü olumsuz etkilememesi gerek devletin yapacağı sosyal konut projesinin. Bu projenin modellerini biz çalışıyoruz, önümüzdeki günlerde de bakan ile tekrar bir araya geleceğiz. Bunu biz açıkçası yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerle de bütünleştirmeyi düşünüyoruz.

Soru: Bu noktada kaynağı nerden elde edeceksiniz? Ülkemizde projelerin en ciddi sıkıntısı kaynak sıkıntısıdır. Nasıl üstesinden geleceksiniz?

Gürcafer: Bu işi doğru yapacaksanız kaynağa ihtiyacınız yoktur. Bir sürü argüman vardır. Bunlardan bir tanesi belli fonlar oluşabilir. O fona kaynak yaratabilirsiniz sigara, içkiye konan fonlarla dünya sağlık ve eğitim politikalarını geliştirir. Bu fonlarla gençlere konut edinme imkanız yaratacağım derseniz kimse size bir şey söylemez. Merkez Bankası’nda kaynak vardır. Birçok banka düşük faiz oranları ile kredi de veriyor.

Devlet olabildiğince düşün fiyata mal etmesi ve belli fonlardan desteklenmesi gerek. Böyle olursa bu işi yapmak çok kolaydır. Bu bir organizasyon işidir.

"YENİ GELEN HÜKÜMETLE GÖRÜŞECEĞİZ"

Soru: Müteahhitlerin devlete yaptığı işlerden alacağında bütçenin geç geçirilmesi nedeniyle bir gecikme yaşandı mı? Kamu ihalelerinde ne gibi zorluklar yaşanıyor?

Gürcafer: Biz bu noktaya isyan ediyoruz. Burada bir ikilem vardır. Eğer Türkiye’de ihaleyi alıp da Kıbrıs’ta işi yapacak olan şirkete fark ödeniyorsa ve Kıbrıs’ta iş yapanlara fark ödenmiyorsa ben sorarım nedir bunun sebebi. Eğer buna cevap bulmazsanız veya bunu ortadan kaldıracak bir girişim yapmazsanız bunu desteklersiniz demektir. O zaman da çıkıp ayrımcılık yapılır söylemlerine karşı bir şey söyleyemezsiniz. Biz belli bir süre önce bundan iki yıl önce sanki bugünü görerek bir döviz patlaması olursa müteahhit ve devlet bundan zarar görmesin diye bir proje gerçekleştirdik ve bunu görüştük. Neydi o: Bir teminat mektubu avans verilsin. Al avansı da git değil. Niye verilsin bu avans: Adam gitsin malzemesini alsın ki dövizin yükselmesinden etkilenmesin. Dolayısıyla devlet gecikirse ödesin şirket de mağdur olmasındı düşünce. Bunu kabul etmedi dönemin yardım heyeti yetkilisi. Bizim şartnamelere yazıldı ancak bir türlü hayata geçmedi. Bugün de söylediğimiz oldu. Müteahhit bir iş aldı. 6 aydır para alamıyor ve döviz da yükseldi. Şimdi adam yüzde 30 zararda demektir. Bu mu hedeflenen. Yeni gelen hükümet ile bu konuyu görüşeceğiz.

Soru: İş sağlığı ve güvenliği noktasında iş sahiplerinin üzerine düşeni yaptığını düşünüyor musunuz?

Gürcafer: İş sağlığı ve güvenliği konusu çok uzun zamandır ülkenin gündeminde olan ama sektördeki hareketlilik arttıktan sonra kendini gösteren bir sorundur. Bu sorun bütünlüklü masaya yatırılarak çözülebilir. Bizim önerimiz kabul görmedi. Önce yapı denetimini uygulamaya sokmak gerek. Bunu uygulamaya sokarsanız bir inşaata başlanmadan önce koşulları ilgili müteahhit firma yerine getirmek zorundadır. Dolayısıyla bunun önünü orada keseriz. İkincisi kayıt dışılığın önüne geçmek gerek. Üçüncü ise inşaat encümeninin özerk olması gerek. Dördüncüsü de mobilizasyon sektörünün oluşması için bunu teşvik kapsamına almak gerek. Avrupa’da ve Rum tarafında bu sistem var. Bir ihaleyi aldıktan sonra ilgili firma gelip ne yapacağını bilir. Bu şirketler iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne yapacağını bilir. Devlet olarak bu kalemi ihalelere koyarak maliyetini de koyacaksınız.

İkinci olarak gazinolara yurtlara teşvik vermek yerine artık insan hayatını ilgilendiren böylesi önemli bir konuya teşvik vereceksiniz. Siz devlet olarak yapmanı gerekeni yapmayacaksınız bir kaza olduğunda da işvereni içeriye sokacaksın. Bir kere bunun doğru düzgün planlamasının yapılması gerek. AB’de herkesin sorumluluğunun tanımlanması vardır. Eğer iş sağlığı ve güvenliği uzmanı sorumluluğunu yerine getirmemişse çok büyük cezalar alır, aynı şekilde iş veren de yerine getirmediğinde cezalandırılır ama işçi de sorumluluğunu yerine getirmediğinde o da cezalandırılır.

Devlet de özel de yapması gerekenleri yapacak ve bu sorun da ortadan kalkacak. Biz birlik olarak bir adım attık ve bir kooperatif kurduk ve mobilizasyon konusunda hizmet vermeye başlıyoruz. 1-2 aylık bir hazırlık süremiz var ondan sonra bu sorunun ortadan kalkmasına katkı koyacağız. Burada siyasi bir kararlılığa ihtiyaç vardır. Şimdiki bakan bu konuda hem hassas hem de kararlıdır. Biz denetimlerden rahatsız değiliz. Beni rahatsız eden nokta bir taraftan denetimler yapılır, diğer taraftan da sisteme bütünlüklü çözüm bulunmamasıdır. Yarın bu şantiyeler kapansa yaprak kıpırdamaz bu memlekette. Sistemi sorgulamak gerek.

"BİZİM MEMLEKETİMİZDE MAALESEF İHTİYACA GÖRE ÖNCELİKLER BELİRLENMİYOR"

Soru: Özellikle Dağyolu’nda gerçekleşen kazalarda şirketlerin sorumluluğunun ne kadar olduğunu düşünüyorsunuz?

Gürcafer: Bizim memleketimizde maalesef ihtiyaca göre öncelikler belirlenmiyor. Siyasi getirisine göre belirleniyor. Günde 10 tane araba geçen yolu siyasi çıkar için asfaltlarsanız da Dağyolu’nu yapmazsınız bu doğru değil. Bir cami yaptık milyon dolarlar harcadık ama öncelik o muydu bilmiyorum. Girne Dağyolu bugünkü yoğunluğa cevap verecek noktada değil. O bölgede iş araçlarına ayrı bir güzergah düşünülebilir. Bu yapılmadı. Bir işçi kayıtlı olursa kaza yapmaz diye bir kural yok. İkincisi, bir işçi çıkar bizim ülkemize gelir, geldikten sonra Çalışma Bakanlığı’nda özel bir eğitime tabi tutulur. Ondan sonra da iş sağlığı ve güvenliği konusunda da eğitim alır ve sonra işe başlar diye bir durum yoktur bizde. Denetleme ve kontrol mekanizması yoktur. Gidersiniz devlete parayı verirsiniz belgeyi alırsınız. Parayı ödemezseniz de izni almazsanız. Harçla haraç arasında bir ‘a’dır fark eden. Bana göre bu bir haraçtır. Devletin batmış fonları vardır. Bunları 30 yaşında insanları emekli çıkaranlar batırdı. Böyle olunca da devlet inşaat sektörüne yüklenir fonları toparlamak için. Biz bu ülkede bütün hareketin ve özellikle kayıtlı ve çalışma izinli olmasını isteriz. Devlet para alacak diye ortalığı barikat doldurursan ve beni de ödemezseniz ben bu kayıtları nasıl yapacağız. Devleti ödeyemediğimiz zaman çalışmalar durur. Dolayısıyla sigorta ödemeleri ile çalışanların kayıt altına alınması olayını birbirinden ayırmak gerek. Bir iş geldiğinde nitelikli bir eleman olup olmadığına bakılmalı, Çalışma Dairesi olarak yaşam şartlarını kontrol etmeleri gerek. Eğer tehlikeli bir mevkiide işleyecekse önceden kurs ver.

Primlerin ödenmesi konusunda gelindiğinde de de devlet şirketleri ödeyemediğin zaman de ki ‘parası bendedir. Verin adama izni.’ Yani mahsuplaşma yap.

Yıllık ödeme yapılabilmesi için fırsat verilmeli. Yani kayıtlı ile primi yatırılmamış işçi arasındaki farkı iyi bilmek gerek.

Şu anda devlet zorda olan fonlarını beleyebilmek için neredeyse tüm belgeleri istiyor. Hepimiz aynı geminin içerisindeyiz.