HK Ajans

Ülkemizde son günlerde elektrik fiyatlarında meydana gelen artıştan dolayı enerji üretimi konusunda tartışmalar meydana geliyor. Elektrik santrallerinde kullanılan fuel oil fiyatlarının döviz cinsinden satın alınmasından dolayı meydana gelen ciddi pahalılık, enerji konusunu ilk sıralara oturttu. Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesi mi yoksa, alternatif enerji mi gündeme alınması gerektiği konusunda çalışmalar sürdürülüyor.

Bu çerçevede bizler de uluslararası enerji konusunda uzman ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hayriye Kahveci Özgür ile konuyu değerlendirdik.

Ülkede enerji konusunda gelinen noktadan dolayı artık devlet bünyesinde kurumsallaşmanın önünün açılması gerektiğini ifade eden Özgür, enerjiden sorumlu bakanlık bünyesinde ülke enerji politikalarının belirlenebileceği ve hükümetlerin değişmesinden bağımsız olarak kurumsal hafızaya sahip olacak ve ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda sürdürülebilir enerji politikaları belirleyecek bir yapılanmanın zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Ülkesel enerji politikalarının belirlenmesi sadece ülke içi ile sınırlı kalmaması gerektiği görüşünü de ortaya koyan Özgür, “Biz ülkemiz için genel anlamda bölgesel barış özelde de Kıbrıs sorununun çözümü hedeflerinden de şaşmadan enerji politikaları belirleyebilmeliyiz” dedi.

Kapsamlı enerji politikalarından yoksunuz

SORU: Son dönemde yaşanan döviz kriziyle birlikte birçok konunun yanında enerji konusu da yeniden gündemde ve buna bağlı olarak sürekli bir kaos ortamı yaşanmaktadır.  Görünen o ki ilerleyen günlerde benzer sorunların yaşanması ve artması da olasıdır. Sizce bunun başlıca sebepleri nelerdir?

KAHVECİ: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çok genç bir devlettir ve kurulduğu günden bu yana kurumsal yapılanması biraz da el yordamı ile ortaya çıkmıştır.  Aslına bakarsanız devletin bu şekilde yapılanması zamanın koşulları ve toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıkmıştır.  Ne yazık ki gelinen aşamada yaşanan sıkıntılar göstermektedir ki bunun bu şekilde devam etmesi mümkün değildir.  Enerji konusu da tüm bu süreçlerden bağımsız bir konu değildir.  Uzun yıllar boyunca Kuzey Kıbrıs’ın enerji ihtiyacının büyük bir bölümü Güney Kıbrıs’tan karşılanmış, kuzeydeki üretim çok sınırlı oranda kalmıştır.  1995 yılı itibarı ile Kuzeyde üretim günün ihtiyaçları doğrultusunda artırılmış ve kendi kendine yeten bir yapı kurulması hedefi ile hareket edilmiştir.  Yıllarca uzun saatli elektrik kesintileri birçoğumuzun hala hafızalarındadır. Zamanın siyasi ve uluslararası koşulları gereği öncelikli hedef kuzeydeki enerji ihtiyacının karşılanması noktasında olmuştur.  Bundan dolayı kapsamlı bir enerji politikası ve bu politikaların günün koşullarına göre uyarlanacağı ve yeniden yapılandırılacağı bir kurumsal yapılanma yerine odak elektrik üretimi, dağıtımı ve dağıtılan elektriğin bedelinin tahsilatı ile sınırlı kamıştır. Ancak ne yazık ki çarpık siyasi yapılanmanın etkileri diğer devlet kurumlarında olduğu gibi bu sektörde de kendini göstermiş ve birçok yanlış ve günü birlik adımlar atılmıştır.  Popülist seçim yatırımı istihdamlardan tutun da yandaşların fatura silinmesi veya kıyak teşviklere kadar atılan birçok yanlış adım bunlardan sadece bazılarıdır ve bu liste ne yazık ki daha fazla da artırılabilir.  Tüm bu plansızlık gelinen aşamada toplumun birçok kesimini huzursuz etmekte zaman zaman elektrik kurumuyla toplumu veya seçilmiş siyasetçi ile kurumu ve kurum çalışanlarını karşı karşıya getiren toplumsal barışa zarar veren olayların yaşanmasına neden olmaktadır.  Bunun başlıca nedeni artan tüketim ihtiyacı ve bu ihtiyacın karşılanmasına ilişkin atılması gereken adımlar, bununla birlikte toplumsal sağlık ve çevre gibi konuların da ele alınabileceği ve hatta bölgesel uluslararası ilişkiler dengelerinin de harmanlanabileceği kapsamlı enerji politikalarından yoksun olmamızdır. Bütün bunların ortadan kaldırılabilmesi için ciddi ve kararlı adımların atılması şarttır. 

Enerji politikalarının belirlenmesindeki yetki karmaşası ortadan kaldırılmalı

SORU: Peki, bu durum nasıl ortadan kaldırılabilir?  Ülkedeki enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik adımlar neler olmalıdır?

KAHVECİ: Öncelikle ülke enerji politikalarının belirlenmesindeki yetki karmaşasının ortadan kaldırılması gerekmektedir.  Ne yazık ki 1995’den bu yana yaşanan neredeyse 25 yıllık süreçte enerji politikalarının belirlenmesi ve ülke ihtiyaçlarına yönelik adımların atılması konusunda ciddi bir yetki karmaşası yaşanmış ve bu durum dönem dönem Elektrik Kurumu ve hükümetleri karşı karşıya bırakmıştır.  Farklı hükümet dönemlerinde kurumun farklı bakanlıklara bağlanması süreç içinde sağlıklı bilgi birikimi ve aktarımı süreçlerinin önüne geçmiş ve bu da Elektrik kurumunu ülkedeki enerji siyasetini belirler bir noktaya taşımıştır.  Bu da bugün yaşanan sıkıntıların başında gelmekte bir yandan ülkemiz için uzun yıllar önemli bir görev üstlenmiş kurumun toplum nazarındaki imajına zarar verirken diğer yandan da halkın oyları ile seçilmiş siyasetçilerin yetkisizleştiği/etkisizleştirildiği bir yapının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Gelinen aşamada bu durumun daha fazla sürdürülebilir olmadığını özellikle son on yılda yaşadığımız tecrübeler ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz.  Bu noktada yapılması gereken devlet bünyesinde kurumsallaşmanın önünü açmaktır. Enerjiden sorumlu bakanlık bünyesinde ülke enerji politikalarının belirlenebileceği ve hükümetlerin değişmesinden bağımsız olarak kurumsal hafızaya sahip olacak ve ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda sürdürülebilir enerji politikaları belirleyecek bir yapılanmanın zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gerekmektedir.  Ancak böyle bir yapılanma sayesinde ülkenin enerji ihtiyaçlarının karşılanması, tüketiciye kesintisiz ve maliyeti düşük enerji sağlanması için atılması gereken adımların sağlıklı bir şekilde belirlenmesi mümkün olabilir. Ve yine ancak bu şekilde ülkesel enerji hedefleri belirlenir ve buna bağlı olarak da enerji arz çeşitliliği, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konularında ağızlı yüzlü politikalar geliştirilebilir.  Aksi bugün yaşanan kaosun artarak devam etmesi ve devletin bir kurumunu devletin bakanlıklarına ve hükümetlerine karşı siyaset yapar, zaman zaman da toplumla karşı karşıya getirir duruma düşürür.

Kıbrıslı Türkler oyun dışı kalıyor

SORU: Enerji deyince gündemden dolayı ilk anda aklımıza elektrik konusu geliyor ancak ülkemizin bulunduğu coğrafya nedeniyle özellikle doğal gaz aramalarına ilişkin konular da bizi yakından ilgilendirmekte.  Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

KAHVECİ: Ülkesel enerji politikalarının belirlenmesi sadece ülke içi ile sınırlı kalmaması gereken bir konudur. Ülkenin enerji vizyonu ve politika adımlarının belirlenmesi hem ülke içini, hem de ülkenin dış politikasını içeren adımlardan oluşmalıdır.  Biz ne yazık ki bir türlü bunu başaramıyor ve işin uluslararası ilişkiler boyutunun iç siyasi tartışmalar nedeniyle gölgede kalmasına neden oluyoruz.  Bakın geçtiğimiz hafta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı İsrail’i ziyaret etmiştir.  Bu ziyarette enerji konuları gündemin en üst noktasında yer almaktadır.  Atılan bu adımlar Kıbrıs sorunu bağlamında değerlendirildiğinde her geçen gün Kıbrıslı Türklerin elinin zayıflatıldığı ve bölgesel enerji politikalarının şekillenmekte olduğu bu süreçte oyun dışı kaldığı bir sürecin yaşanmasına neden olmaktadır.  Biz ülkemiz için genel anlamda bölgesel barış özelde de Kıbrıs sorununun çözümü hedeflerinden de şaşmadan enerji politikaları belirleyebilmeliyiz.  Bir yandan ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanırken diğer yandan da uluslararası arenada Kıbrıslı Türklerin de bu bölgede yaşadığını ve bu yapılanmada söz sahibi olmaya talip olduğunu ortaya koyacak adımlar atmalıyız.  Bizim kendi ekonomik ve siyası sınırlılıklarımızın bilinciyle hayalperest olmadan ancak çözüm olmadan bir şey olmaz kalıbından da sıyrılabilerek bu adımları geliştirmemiz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz bölgesine ilişkin politikalarının belirlenmesinde etkin rol oynayabileceğimiz koşulların yaratılması için politikalar üretmemiz gerekmektedir.  Ne yazık ki uzun yıllar boyunca bu adımlara Lefkoşa’dan katkı yapılmamıştır.  Son yıllarda bunun değişmeye başladığını gözlemlemekle birlikte bunun daha da güçlenerek devam etmesi gerekmektedir.  Ancak içerde yaşanan kaos ortamı bu konuda da sağlıklı adımlar atılmasını engellemekte siyasetçi zaman zaman bir sonraki seçim kaygısı nedeniyle kararlı duruş sergilemekten imtina etmektedir.  Bu yaklaşım belki kurultaya belki de bir sonraki seçime kadar günü kurtarabilir ancak uzun vadede toplumsal fayda sağlamaz.