Bir miktar inceledim; koronavirüs rakamlarına bakacak olursak, “Dünya’nın en iyisi biziz” demek yanlış olmaz...

“İstatistiklerden söz ediyorum”...

Yani elimizdeki bilgilerden...

“Test azdı”, “belki de son haftalarda ölenlerin çoğu Covid – 19’du” diye yorum yapanlar olabilir...

KKTC’de yaklaşık 10 gündür “tek bir pozitif vaka” çıkmadı...

Kaldı ki bir kişinin Covid - 19’dan öldüğü dün, Yeni Zelanda, “Yendik” diye açıklama yapabiliyorsaydı; KKTC, Covid - 19’u veya ona yol açan koronavirüsü parçalamıştı!”...

-*-*-

Umarım öyleyiz!

Umarım bu virüsü parçaladık!

-*-*-

Peki gitti ve gelmeyecek mi?

Kapılarımız kapalı, uçuş da yok!

Ancak bu ülkeye, dileyen, kaçak yoldan da gelebilir!

Demek ki, eskiden olduğu gibi, Girne Kalesi’nin dibine kadar kaçak insan gelişini engellemek için de fazladan bir şeyler yapılmalı!

Bu ülkeye, tırların, kamyonların içine saklanıp, gemiyle kaçak giren insanlar olabiliyor!

Ve hepsinden önemlisi; KKTC ile Güney Kıbrıs arasında, dileyen herkes, dilediği gibi gidip gelebiliyor ve kimse de “sezmiyor!”...

-*-*-

Nasıl olur?

Nereden?

Mümkün değil!

Bu soruları sormayın ve bir şey demeyin!

-*-*-

Demek istediğim şudur; bir çok bilim insanının dediği gibi; aşısı ve bağışıklığımız gelişmedikçe, bu mesele, çok ciddi meselemiz olmayı sürdürür!

Ancak “şimdilik”, (umarım ve duacıyım) yendik!

-*-*-

Peki ne yapacağız?

Koronavirüs salgını, gayet açık bir şekilde ekonomimizi mahvetmiş durumdadır.

Tarihte yaşamadığımız ölçüde ekonomik sıkıntı yaşadığımızı kimse gizleyemez!

“Küçük ölçekli bir ekonomimiz var, kısa sürede toparlarız” iddiası, bugüne kadar işittiğim tek “akla yakın” olumlu yorumdur!

Ama yapılan yorumların ve ortaya konan beklentilerin tümü, ciddi ekonomik bunalım yaşayacağımız yönündedir!

-*-*-

Çok sayıda küçük esnaf, zaten çok zor durumdaydı; zaten borçluydu; şimdi borcunu borçla mı kapatacak?

Batmış, iflas etmiş bir esnafa “devlet garantisi maaşı da yoksa”, hangi banka kredi verecek?

Kim kefil olacak?

Gösterilecek ipoteği kim nereden bulacak?

-*-*-

Dev gibi işsizler ordusu ortaya çıkacak!

“Efendim, otellerdeki Türkiyeli işçiler geri döndü; artık Kıbrıslı Türk işsizler çalışmaya başlayacak!” öngörüsüne çok güvenmiyorum!

Çünkü “gelenek”; otelde çalışana maaş vermemek; haftada en az 60 saat da çalıştırmak geleneğidir!

“Bülent Ersoy’a tek bir konser için 200 bin TL harcarım ama 100 çalışanıma 2’şer bin TL ayda fazladan vermem!”

Bu mantık, bu tavır, bu zenginlik, bu paşalık, bu ahkam, bu gösteriş, bu sevgisiz, ruhsuz ve dengesiz durum artık olmamalıdır!

-*-*-

Çok açık bir ifadeyle belirtmek isterim ki; Türkiyeli patron, bundan böyle siyasetin ağası – rüşvetçisi – yediricisi olmamalıdır!

Ve tek bir siyasetçi; bundan böyle, tek bir oteldeki konserde görülürse; Allah canını alsın!

Yooooook, artık zaman değişiyor!

Çok mu ağır bu söylediğim?

-*-*-

Ağır geliyorsa ve kaldıramıyorsanız, iki yol, hatta üç yol yapın!

Artık bu ülke, corrupt, kokuşmuş bir ülke olmamalıdır.

Bir iş insanı, bir siyasetçi ile aynı masada yemek yiyememelidir!

Dost olamamalıdır!

İş konuşacaksa, bunun yeri, kamu binası ve herkesin önüdür.

-*-*-

Haaaa geçiyorum; bir siyasetçi ile bir gazeteci; bir iş insanı ile de bir gazeteci; “özel hayatlarında dost” olamamalıdır!

-*-*-

Var mısınız?

Yok musunuz?

Eskisi gibi mi, yoksa yeni bir düzen mi?

Yeni bir hayat mı?

-*-*-

Binlerce, hatta belki de on binlerce kişi; nakit akışından yoksun kalacaktır.

Buna, “hiç parası kalmayacaktır” da demek lazım.

Bu insanlarımızın en erken bir zamanda, narenciyenin, patatesin, her türlü meyve sebze üretiminin çok ciddi bir parçası olması için program – teşvik hazırlanmalıdır.

-*-*-

Her açılacak sektörde iş gücü ihtiyacının tamamı yerel işgücünden sağlanmalıdır.

Yabancı işçi ithali zaten “sağlık” açısından mümkün değildir ama tamamen durdurulmalı ve yukarıda da belirttiğimiz gibi; büyük patronların “kar oranları”nın, çalışanlara da aktarılması düzeni sapasağlam kurulabilmelidir.

Ama hiç zaman kaybetmeden!

Hemen, derhal bunlar yapılmalıdır!

İnsanlar işlerini kaybeder ve  geçim kaynakları kurursa, umutları tamamen tükenir!

Bu, unutulmamalıdır.

Bunun gerçekleşmesi engellenmelidir.

-*-*-

İngilizler, “loans and grants” der...

Türkçesi, “krediler ve hibeler”dir...

Şu anda, ciddi anlamda kredi ve hibe yaratılması lazımdır.

Nasıl mı yaratılacak?

-*-*-

Çok ciddi bürokratik karmaşıklığın ve hantallığın yaşandığı bir ülkemiz var.

Ayrıca, hamaset, kirlilik, kokuşmuşluk, yalan, rüşvet, corruption gırla!

En tehlikelisi hamaset ve yalan!

Bunlardan vazgeçilecek ve “kredi için, hibe için” her şey zorlanacak. (Türkiye’den bahsetmiyorum).

-*-*-

Resmi olarak koronavirüs, sadece dört can aldı.

Allah daha fazlasını göstermesin.

Ama “ekonomikusvirüs” eğer ortadan kaldırılamazsa; çok daha büyük zararlara yol açabilir.

-*-*-

Hani 1974’teki askeri zaferi ekonomik, diplomatik ve siyasi zaferle bütünleştiremedik ve rezil rüsva bir yapıda yaşamak zorunda kaldık ya!

Şimdi, koronavirüs savaşını kazandıktan sonra, aynı hataları yapmayalım ki daha da rezil rüsva olmayalım!

Dediğim sadece budur.

-*-*-

Çok ciddi ekonomik durgunluk; yoksulluğu getirir.

Yoksulluk ve haliyle yoksunluk, ölüm demektir.

İntiharlar demektir.

Fırsat bulunduğu anda göç demektir.

-*-*-

Çok ciddi ekonomik yoksulluk; adaletsizlik demektir.

Adaletin ortadan kalkması; çaresizce borçlarını ödeyemeyecek olanların mafya grupları tarafından teslim alınmasıdır.

-*-*-

Koronavirüs krizi başladı başlayalı; hükümetin yoğunlaştığı şey, “hayatta kalmamız ile hayatta kalmamız”dı!

Pazartesi gününden itibaren, “hayatta kalmamız ile para” üzerine yoğunlaşmak; belirli bir süre sonra ise “para ve para”yı yani “ekonomiyi” yukarıya çekmeye çalışmak olmalıdır.

-*-*-

Kısacası, koronavirüs tedbirleri konusunda, görüntü odur ki, Dünya’nın en iyisiyiz!

Sorun ne peki?

Sorun, bundan sonrası?