TRT Ekranlarında Perşembe akşamları yayınlanmaya başlayan “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisini ilk bölümümün ardından adeta fırtınalar koptu. Elbette daha dizi çekim aşamasındayken artçı sarsıntıları olmuş, kulağımıza bazı şeyler gelmişti. Dolasıyla yaşanan bu tepkileri bekliyorduk.

Daha ilk bölümden bu kadar fırtınalar kopması normal değil. Durun hele bir, birkaç bölüm daha görelim. Ondan sonra yaparız eleştirilerimizi. Ama yok illa eleştireceğiz.

66 yıl geride kalmış tek bir film veya belgesel yapılmamış 1955-1963 olayları hakkında. Birileri çıkmış şimdi bunu dizi haline getirip ahaliye göstermenin derdine düşmüş.

Beğenmediyseniz siz daha iyisini yapın ahali de onu seyretsin veya ikisi arasında bir tercih yapsın.

Ama yok, olmaz! Ruhumuza ters. Çünkü ne yapılırsa yapılsın bir tarafından eleştireceğiz illa da.

***

En büyük sorunumuz olan su konusunda bile eleştiri yapmaktan geri kalmamış bir milletiz neticede. Dünyanın hızla çölleştiği ve susuz kaldığı bir ortamda biz “Türkiye’den gelen suya karşı çıktık”.

Oysa o suyun Anamur’dan KKTC’ye gelebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti iki köyü yerinden etti. İnsanlar ata topraklarını bizim için yıllar sonra terk etmek zorunda kaldı.

Türkiye’nin suya ihtiyacı olsa ve bizde de iki köyün boşaltılması gerekseydi buradaki tepkileri bir düşünsenize? Aman Allah’ım! Aklımın ucundan bile geçirmek istemiyorum.

***

Bu dizi başka yapımcıların da dikkatini çekecektir. Yarın güzel adamıza film veya başka dizi çekmek için başka başka yapımcılarda gelecektir. 1974’ün üstünden 47 yıl geçmiş bir sürüsü hikaye birikmiş. Yarın bugün bunlar içinde yönetmeler “motor” diyecekler.

Hal böyle iken daha ilk dizini ilk bölümünden bu kadar tantana çıkması hiçte normal değil. Hele hele süreç daha yeni başlamış iken. Bir durun bakalım, daha yeni başlıyoruz….