Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu, adeta göz göre göre batırılıyor. Aylardır yapılmayan elektrik zammı kurumun zararını gittikçe büyüttü. 
2017 yılından sonra yapılmayan fiyat ayarlaması nedeniyle Kıb-Tek’in borcu 1.5 milyar TL’ye ulaştı.
Şu an 1  kWh elektriğin maliyeti 2.5 TL. Tüketiciye satışı ise 0.98. kuruş. Gece yarısından sonra bu fiyat 0.65 kuruşa kadar düşüyor. Aradaki bu fark, artık karşılanamaz duruma gelmiştir.
Kurumun aylık zararı 135 milyon liraya ulaştı. Bu zarar Kıb-Tek’in kökünü kurutur.
Şu anda yapılması planlanan elektrik zammının üretim maliyetini karşılaması için en az yüzde 250 zam yapılması gerekir. 
Ancak bu zam da mümkün değildir. Çünkü böyle bir zam yapılırsa elektrik fiyatının yaratacağı enflasyonist etki, ekonomiyi alt üst eder. En temel girdi olan elektrik fiyatı, bütün ürünlerin satış fiyatını etkiler.
O halde kurum ayakta kalabilmek için en az yüzde 50 zam yapmak zorundadır. Üretim maliyetine zaman içinde yapılacak artışlarla kademeli olarak yaklaşılabilir.
Peki 1.5 milyarlık borç yükü nasıl aşılacak? 
Bu borcun faturalarla karşılanması mümkün değil. Ancak oluşturulacak fonlarla kapatılabilir. Bu da önümüzdeki günlerde içkiye, sigaraya, bet ofislere konacak vergilerle sağlanabilir.
Peki elektrik faturaları zamlanırken dar gelirli vatandaş nasıl korunabilir? 
Hesap ortada.
Bırakın 0.65 kuruşu, 0.98 kuruşu 1 kWh elektriğin satışını 1 TL olarak düşünelim. Bir ayda 250 kWh elektrik tüketen dar gelirli vatandaşa 2.5 TL’ye mal ettiği elektriği satan devlet, fakirin cebine ayda 375 TL koyuyor.
Aynı elektriği ayda 2000 kWh olarak tüketen zenginin cebine ise bu hesapla devletin yaptığı katkı 3 bin TL.
Akıl alır gibi değil.
O halde yapılması gereken bellidir. Bahçesini aydınlatan, havuzunu ısıtan, 500 metrekarelik villalarda oturup ayda 2000 kWh elektrik tüketen zenginin cebine her ay 3 bin TL koymaktan vazgeçelim.
Bu tip tüketimi yapanlar için bırakın yüzde 50’yi, yüzde 250 zam yapalım. Ama bu dönemde sofrasına bir kuru ekmeği götürmekte zorlanan dar gelirli vatandaşın bir ayda kullandığı 250 kWh elektriğin fiyatına da zam yapmayalım. Devlet her ay yoksul vatandaşı 375 TL sübvanse etmeye devam etsin.
Yani zengin kullandığı yüksek tüketimi yüzde 250 zamlı ödesin, fakir kullandığı düşük tüketimi zam yapılmadan kullanmaya devam etsin. Böylece devlet zenginin cebine her ay 3 bin TL koymaktan vazgeçsin.
İşte sosyal devlet böyle olur.
Bu arada elektrikte üçlü tarife saçmalığından da bir an önce dönmeliyiz. Çünkü pik saatlerde daha çok kullanıldığı için pahalı satılması hedeflenen tarife çökmüş durumda.
Elektriğin en düşük miktarda kullanılacağı düşünülen gece yarısından sonraki zaman diliminde insanlar evlerindeki bütün klimaları açmaya başladılar.
Nasıl olsa 2.5 TL’ye üretilen elektriğe 65 kuruş ödeyerek işin içinden çıkıyoruz.
Kıb-Tek böyle böyle batma noktasına gelince de “bu iş nasıl oldu” diye söyleniyoruz. 
İş artık öyle noktaya geldi ki bu yıl odun satışları bile durdu. 
Karpaz’da bile insanlar odun sobası yakmak yerine elektrikli sobayla ısınıyor. Çünkü elektrik odundan daha ucuz hale geldi. Bu iş böyle devam edemez. Aklımıza başımıza toplamanın zamanı geldi.