TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Güvenlik ve askeri işbirliği muhtırasına dayalı olarak, inşallah, Meclis açılır açılmaz ilk iş, asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız.” dedi.

TC Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’na katılarak konuşma yaptı.

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

‘Ülkemizin içinde ve dışında önemli gelişmeler yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Suriye’de sınırlarımız boyunca kurulan terör koridoru tuzağını, hamdolsun bozduk. Son olarak Barış Pınarı Harekatıyla, Resualyn ve Telabyad arasındaki hattı da güvenli hale getirdik. Böylece Suriye içinde terörden arındırdığımız toplam alanı 8 bin 200 kilometrekareye çıkardık.

“Ana muhalefetin tavrı, Yunan medyasına bolca malzeme verdi”

Bir başka önemli faaliyet alanımız, Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğalgaz arama konusudur. Halen 2 sismik araştırma ve 2 sondaj gemisi ile bölgede faaliyet yürütüyoruz. Ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşayan kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak için gereken her şeyi yapmakta kararlıyız.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin Kıbrıs’taki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları başladığında, CHP buna da karşı çıktı. CHP’li bir milletvekili, bununla ilgili Meclise bir soru önergesi verip, “bir kova bile petrol çıkmadı” diyerek adeta kin kustu. Halbuki bu tür çalışmaların sabırla yürütülmesi gerekiyor.

Ana muhalefetin bu tavrı, Yunan medyasına bolca malzeme verdi. Türkiye’de hemen her şeyin yerlisini ve millisini yaptık, sadece ana muhalefet konusunda bunu başaramadık. İnşallah milletimizle birlikte onu da başaracağız.

“Libya hem Osmanlı’nın hem de Gazi Mustafa Kemal’in yadigarıdır”

Türkiye’nin tabii bir medeniyet ve tarih havzası bulunuyor. Bu havza oldukça da geniştir. Akdeniz ve Kuzey Afrika, bu havzanın en önemli parçalarından biridir. Bu bakımdan Libya’daki her gelişme bizi yakından ilgilendiriyor. Libya bize, hem Osmanlının, hem de şerefli bir Osmanlı subayı olarak burada önemli hizmetler ifa eden Gazi Mustafa Kemal’in yadigarıdır.

Gazi Mustafa Kemal, 1911 yılında Trablus, Bingazi ve Derne’de, Libyalı kardeşlerimizi işgalci güçlere karşı teşkilatlandırmış ve onlarla birlikte savaşmıştır. Hatta, Derne’deki çatışmalarda gözünden yaralanmış ve bunun izini ömür boyu şanla taşımıştır. Haberin Bay Kemal?

Kuzey Afrika’nın tamamı gibi Libya’da da ülkemizle yakın bağları olan milyonlarca kardeşimiz bulunuyor. Yönetimler arasındaki ilişkiler ne olursa olsun, halklarımız birbirlerine daima muhabbet beslemiştir. Şu andaki Cumhurbaşkanı bile yine akrabalarının burada olduğu bir Cumhurbaşkanıdır. Aradaki bağların ne denli sıkı olduğu ortada.

Kardeş Libya halkının bir süredir yaşadığı sıkıntıları yakından takip ediyoruz. Ülkenin meşru hükümetine karşı darbeci bir general tarafından başlatılan saldırılara, en başından beri karşı çıktık. Çeşitli Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından desteklenen darbeci generale karşı mücadele yürüten Trablus yönetimine her türlü desteği verdik ve vereceğiz. Üstelik Libya bizim, ülkelerimizin deniz yetki alanlarının çakışması sebebiyle, denizden de komşumuzdur. Dolayısıyla Libya ile çok yönlü ilişkilere sahibiz.

Bundan yaklaşık 10 yıl önce başlattığımız, 2012’de ilk adımlarını attığımız çalışmaları nihayet 27 Kasım’da imzaladığımız bir mutabakatla neticelendirdik. Merhum Kaddafi’nin döneminde, başbakanlığımda da bu adımları atmıştık ve bu işi neticelendiremedik. Bu işin mazisi oralara kadar dayanıyor. Şimdi ise meydanı boş buldular, esip sallıyorlar. Ne yaparsanız yapın ya biz imzaları attık, işi bitirdik. ‘Libya’ya asker gönderecek misiniz’ diyorlar. Biz davet edildiğimiz yere gideriz, şu anda böyle bir davet var icabet ederiz. Hem deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, hem de güvenlik ve askeri işbirliği mutabakatı ile Libyalı kardeşlerimize verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik.

“Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgahlanıyordu”

Türkiye ve Libya tarafında tüm onay süreçleri tamamlanan bu mutabakat resmen yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin ve Libya’nın birbirlerini gören deniz kıyıları temel alınarak hazırlanan deniz yetki alanlarıyla ilgili haritamızı Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirdik.

Bizim bu anlaşma ile amacımız, Akdeniz’de kimsenin hakkını, hukukunu gasp etmek değil, tam tersine hakkımızın gasp edilmesine engel olmaktır. Çünkü, şayet biz bu adımı atmamış olsaydık, Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgahlanıyordu. Bizi adeta denize olta atamaz hale getirecek bu oyunlara elbette seyirci kalamazdık. Üstelik attığımız adım, uluslararası hukuka ve dünyanın diğer yerlerindeki benzer tasarruflara tamamen uygundur.’