Kıbrıs TV’de Hasan Hastürer’in konuğu olan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Biz tekrardan Sarayönü ekseninde politika yaptığını zanneden bir toplum konumuna geri döndürüldük” dedi. 

ERHÜRMAN: SARAYÖNÜ EKSENİNDE POLİTİKA YAPTIĞINI ZANNEDEN BİR TOPLUM KONUMUNA GERİ DÖNDÜRÜLDÜK
1999’daki Helsinki Zirvesi’nin önemine işaret ederek konuşmasına başlayan Erhürman, ‘Kıbrıs sorununun çözümünden bağımsız olarak Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne (AB) üye olabilir’ maddesini hatırlattı. ‘Tüm film orada koptu’ diyen Erhürman, 1999’da ne yapıldığının hatırlanması gerektiğine dikkat çekti. Erhürman, “Kıbrıs Cumhuriyeti bugün AB üyesi olduysa, 1999’da neler yaşandığını herkes hatırlayacak” dedi. Kıbrıslı Türklerin günümüzde dünyadan daha da yalıtılmış halde olduğunu söyleyen Erhürman, “Üstünden 20 yıl geçti ve şimdi baktığımızda, biz tekrardan Sarayönü ekseninde politika yaptığını zanneden bir toplum konumuna geri döndürüldük” diye konuştu. 

“BİZ BÖYLE İYİYİZ ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR”
Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) hakkında da konuşan Erhürman, söz konusu önlemlerle tekrardan dünyayla istişareye geçilebileceğini kaydetti. Bütün bunlar masadayken, Sn. Ersin Tatar ile Sn. Tahsin Ertuğruloğlu’nun açıklamalarını eleştiren Erhürman, söz konusu GYÖ’lerin sadece dünyayla buluşma meselesi değil, aynı zamanda ekonomik olarak açılacak ‘nefes boruları’ olduğunu da vurguladı. Erhürman, “Hiç olmazsa ülkenin ekonomik olarak kalkınması anlamında bunlara önem göstermeniz gerekiyor” dedi. Kıbrıslı Türklerin 2003-2004 yıllarında ‘özne’ olduğunu hatırlatan Erhürman, “Şimdi Kıbrıslı Türkler bu masanın neresindedir? Kıbrıslı Türkler masadan kaldırılmış, sandalyeler Sarayönü’ne konulmuş ve orada oturuyor. Bu zihniyetin ‘Sarayönü bize yeter’ hali 2004’te de aynıydı. O zihniyet aynı şekilde devam ediyor. ‘Biz böyle iyiyiz’ zihniyeti devam ediyor” dedi. 

“ASIL MARİFET HALKIN ÇIKARLARINI KORUYABİLMEK”
Artık toplumun ‘bu şekilde iyi olmadığını’ en fena halde hissetmeye başladığının altını çizen Erhürman, “Mutfakta yangın var lafı, herkesin tenini yakacak bir ısı üretiyor. Bu vizyonla, buradan bir çıkış olmadığını da insanlarımız görüyor” diye konuştu. Yetişmiş gençlerin göç etme düşüncesinin her gün daha da fazla görüldüğünü ifade eden Erhürman, 2004’ten bu yana gençlerin artık dünyayı bilen gençler olduğunu belirtti. Erhürman, hayvancılık yapan gençlerin, ‘bu işten en az zararla nasıl kaçarım?’ diye düşünmeye başladığının da altını çizdi. “Asıl marifet sizin kendi halkınızın çıkarlarını koruyabilmektir. Anastasiadis GYÖ paketini ortaya koyarken, ben kendi halkımın çıkarlarını masada elde etmek zorundayım” diyen Erhürman, ortaya konan ‘iki eşit egemen’ modelini eleştirdi. 

“KIBRIS SORUNUNU BİR AN ÖNCE ÇÖZMEK ZORUNDAYIZ”
Bunun sonucunda Kıbrıslı Türklerin Sarayönü’ne hapsedildiğine dikkat çeken Erhürman, ‘beyanat üstüne beyanattan’ başka bir şey yapılmadığını dile getirdi. Kıbrıs sorununu bir an önce çözmek zorunda olduğumuzu vurgulayan Erhürman, “Bu ‘sorunu’ kelimesinden bir an önce kurtulma zorunluluğumuz var” dedi. Önceki yıllarda müzakere heyetlerinde birçok görev aldığını dile getiren Erhürman, “Ben müzakere heyetlerinde görev aldım. TC’nin en yetkili makamlarıyla da görüştüm. Dosyanıza hakimseniz, karşınızda sizi sayan insanlar bulursunuz. Dosyanıza hakim değilseniz, o da kendi stratejimi belirleyelim der. Bunların konuşulabilmesi gerekiyor. Türkiye bize konuşmasın, bizimle konuşsun. Aynı şey Güney Kıbrıs, AB ve BM için de geçerlidir. Öncelikle bizim özgüven sahibi olmamız ve ufkumuzu açmamız gerekir. Sarayönü politikası bu topluma yeterince şey kaybettirdi” diye konuştu. 

“HALA GÖÇ VERMEMİZ HAZMEDİLECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR”
Erhürman, toplumun hala göç vermeye devam ettiğini ifade etti. Erhürman, “Bugün göç veriyorsanız, emek ve beyin göçü veriyorsunuz demektir. Bu hazmedilecek bir şey değildir” dedi. İmzalanan protokol hakkında da konuşan Erhürman, hükümete birçok kez protokolüm içeriğinin kendileriyle de paylaşılması için çağrıda bulunduklarını hatırlattı. Hükümetin kendilerine öneri yapma fırsatı tanımadığının altını çizen Erhürman, söz konusu metni hala göremediğini kaydetti. Protokolün hazırlanma şeklinde ciddi şekilde hata yapıldığını söyleyen Erhürman, protokolün imzalanmasının ardından öneri yapılamayacağını kaydetti. Ekonomik örgütlerin, emek örgütlerinin ve muhalefetin de protokolün içeriğinden haberlerinin olmadığına dikkat çeken Erhürman, enflasyonun Türk Lirası kullanımından kaynaklandığını vurguladı. 6 bin 90 TL asgari ücretin yetmez hale geldiğini dile getiren Erhürman, hayat pahalılığının kaynağında TL’nin oynaklığının yattığını ifade etti. 

“TL KULLANIMINDAN KAYNAKLANAN AÇIKLAR NASIL KAPATILACAK?”
Gelirlerin Euro’ya endekslenmemesi durumunda, TL kullanımından kaynaklanan açıkların nasıl kapatılacağıyla ilgili protokolde hüküm olması gerektiğinin altını çizen Erhürman, Başbakan Sucuoğlu’nun Ankara’da 13’üncü maaş ve hayat pahalılığıyla ilgili yaptığı açıklamaları da eleştirdi. İmzalanan 4 milyar 250 milyon TL’lik protokolün yaklaşık 1 milyarının savunma harcamaları olduğunu belirten Erhürman, son protokolün gerçekleşme oranının yüzde 50 olduğunu ve büyük bölümünün de savunma harcamaları olduğunu hatırlattı. KIBTEK ile ilgili de birçok iddianın olduğunu dile getiren Erhürman, ‘elektrik zammından indirimin’ de sadece Mart ayına özel olmasını eleştirdi. 

“ALKOLLÜ İÇKİ ZAMMI DA ELEKTRİK ZAMMI DA EKONOMİK AKLA AYKIRIDIR”
Haziran ayında hayat pahalılığıyla birlikte hesaplanınca asgari ücretin 8 binleri geçeceğini belirten Erhürman, “Özel sektöre maaş desteği verebileceğiniz bir kalem var mı?” diye sordu. Sn. Sucuoğlu’nun ‘Protokolde hayat pahalılığının dondurulacağını yazmadım ama paramız olursa vereceğiz ya da sonra vereceğiz” açıklamalarına eleştiri yönelten Erhürman, “Çocuğunu okula gönderen insan, çocuğuna ihtiyaçlarını gelecek sene alırız mı diyecek?” diye sordu. Alkollü içki zammının da başka bir facia olduğuna işaret eden Erhürman, “Alkollü içki zammı da elektrik zammı da ekonomik akla aykırıdır. Bütün bunlar totalde Fiyat İstikrar Fonu gelirini de düşürecek. Yüzde 13’lük enflasyonun içinde aslan payı elektriktedir” dedi.