Erhürman'ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:

1. Hükumet kurulduktan yalnızca 15 gün sonra, hem de dışarıdan bakan atanmayacağına dair karar varken, bir bakanın “istifa”sı ve dışarıdan atanan bakanla kabine değişimi.
2. Reformla uzaktan yakından ilgisi olmayan, hiçbir ciddi hazırlığa ve çalışmaya dayanmayan bir “yerel yönetimler reformu”nu Meclis’ten, içtüzüğü ve tüm teamülleri darmadağın ederek, zorla geçirme çabası.
3. Yerel yönetim seçimlerinin yapılacağı tarih konusundaki açık Anayasa hükmünün, muhalefetin meseleyi Anayasa Mahkemesi’ne götürmesini engelleyecek bir “yöntem”le çatır çatır ihlal edilmesi.
4. Elektrikte 2019’dan bu yana görevde olan hükumetlerin hataları sonucu oluştuğu hem Sn. Atun hem de Sn. Amcaoğlu tarafından açıklanmış mali sorunun, yükün tamamı yurttaşların sırtına bindirilerek, fahiş zamla giderilme çabası.
5. Yurttaşların tepkisiyle karşılaşılınca elektrik zammından Mart ayı itibarıyla sonraki aylara dönük indirim yapılacağının açıklanmasına karşın, sonradan bunun yalnızca Mart ayıyla sınırlı tutulması. Dahası, bunun zaten baştan itibaren böyle söylendiğinin iddia edilmesi.
6. Sn. Sucuoğlu’nun EL-SEN antetli kağıda imza atarak, polis tarafından “hukuka aykırı şekilde” okunan davaların geri alınacağını taahhüt etmesi.
7. Ekonomik akla aykırı fahiş alkollü içki zammı.
8. Fahiş alkollü içki zammından indirim yapılacağının açıklanmasına karşın, “çalışmayı yapacak memurların hepsinin covid olması nedeniyle” günlerce bu indirimin yapılmaması ve piyasanın alt üst edilmesi.
9. Türkiye ile “imzalanan” Protokol’ün “en geç yarın sabah” muhalefete verileceğinin açıklanmasının üzerinden 10 günden fazla zaman geçmiş olmasına karşın Protokol’ün hala ortada olmaması.
10. Sn. Sucuoğlu’nun bir bakanın görevden alınması talebinin Sn. Tatar tarafından “diyalog kuracağı” açıklamasıyla Anayasa’ya aykırı bir biçimde “bekletilmesi”.
11. Sn. Sucuoğlu’nun Sn. Tatar’ın Anayasa gereği bakanı görevden alması gerektiğini açıklamak ve beklemek yerine hükumetin istifasını Sn. Tatar’a sunarak, “ya onu ya da öbürünü kabul et” demek suretiyle “şartlı istifa” kavramını dünya siyaset ve hukuk literatürüne hediye etmesi.
12. Sn. Tatar’ın Anayasa gereği görevden alma yazısını imzalamak yerine hükumetin istifasını kabul etmesi, böylece “istikrar” vaadiyle iktidara gelen ikinci Sucuoğlu hükumetinin 59 günde sona ermesi.
13. Sn. Sucuoğlu’nun, Sn. Tatar’ın Sn. Atun’u görevden “almadığını” değil, görevden “alAmadığını” açıklaması.
14. Hükumet düştükten hemen sonra Sn. Sucuoğlu’nun hükumetin kurulması görevinin yine kendisine verileceğinin Sn. Tatar tarafından söylenmiş olduğunu beyan ederek, hükumeti aynı ortaklarla ve “üç-dört bakanı” değiştirerek kuracağını açıklaması.
15. Sn. Tatar’ın, sorulan bir soru üzerine, Sn. Atun’un yeni bakanlar kurulu listesinde olmaması halinde bakanlar kurulu listesini kabul edeceğini açıklarken, böyle yapacaksaydı Sn. Atun’un görevden alınmasına ilişkin yazıyı neden imzalamadığını açıklamaması.
16. Üçüncü Sucuoğlu hükumetinin Sn. Tatar’ın görevden “alAmadığı” Sn. Atun’un kabineden çıkması ve yerine Sn. Amcaoğlu’nun getirilmesi suretiyle kurulması.
17. “Yeni hükumet”in “eski hükumet”inkiyle aynı olan “hükumet programı”nın Meclis’te okunması.
18. “Hükumet programı” okunduktan sonra hükumetin iki küçük ortağı olan (toplam 5 milletvekilli) DP ve YDP’nin “hükumet programı”ndan ayrı ve orada bertilmemiş şartlar içeren muhtıra niteliğinde bir “100 günlük hükumet programı” metnini “deklarasyon” adı altında büyük ortak olan 24 milletvekilli UBP’ye sunarak, kabul edilmemesi halinde hükumette yer almayacaklarını açıklaması.
19. DP ve YDP tarafından sunulan “100 günlük hükumet programı”nda yer alan, “Bilişim ve Basın yasasının geçmesi” ve “Sendikalar ve İş Yasası’nın Avrupa normlarına uygun şekilde düzenlenmesi” gibi, temel hak ve özgürlükleri budama ihtimali açık olan kimi unsurlarından ne murat edildiği kimse tarafından anlaşılamazken, Sn. Sucuoğlu’nun bu muhtıranın altına imza atmasının beklenmesi.
20. Haftalardır “fısıltı gazetesi” tarafından yayılan bütün bunların “Türkiye”nin müdahaleleri neticesinde gerçekleştiği iddialarının Sn. Ertuğruloğlu’nun henüz yalanlanmamış “Türkiye Sucuoğlu ile çalışmak istemiyor” ifadesiyle doğrulanması ve “devlet, egemenlik” gibi lafları dillerine dolayanların bu kavramlardan anladıklarının literatürdeki gerçek tanımları olmadığının, aslında Kıbrıs Türk halkının iradesinin bu zihniyet tarafından zerrece önemsenmediğinin bir kez daha açık biçimde görülmesi.
Bütün bunlar üç aydan kısa bir süre içerisinde yaşandı. Normal bir demokratik hukuk devletinde tek bir tanesinin bile açıklanması mümkün değil. Her biri, normal bir demokratik hukuk devletinde bir değil, üç istifayı birden gerektirir. Dahası, ben yuvarlak bir rakamda durayım diye 20’de durdum. Yoksa her okuyan rahatlıkla birkaç tane daha ekleyebilir.
Ve şimdi biz yarınki “güven” oylamasında ne olacağını mı konuşacağız? Bu şartlarda bu hükumete “güvenmek” mümkün mü ki güven oylaması konuşulsun? Ama bilinsin ki, bu saatten sonra, bu ekonomik krizde bu maskaralığı bize yaşatanlara bu halkın güven duyması söz konusu olmayacağı gibi, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın Kıbrıs Türk halkının özgüveninin aşındırılması da mümkün olmayacaktır!