Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, Türkiye’nin ticari açığının rekor seviyede artış göstermesi KKTC ekonomisini olumsuz etkiliyor. Ekonomist İrfan Çelik, Türk Lirasının döviz karşısındaki değer kaybının Türkiye ekonomisinin genel bir hastalığı olduğunu belirterek, hükümetlerin bu konuda yapacağı bir şeyin olmadığını, eşel mobil sistemin yürürlüğe girmesinin elzem olduğunu kaydetti. 

İktisat Bankası Grup Müdürü Emre Değirmencioğlu ise, yaptığı değerlendirmede, Türk mali piyasalarının önceki gün gelişmekte olan ülke para birimlerinden negatif ayrışarak günü satıcılı bir seyirle tamamladığını belirterek, açıklanan cari işlemler açığının, 2014 Haziran ayından bu yana en yüksek seviyede olduğunu söyledi. 

İktisat Bankası Grup Müdürü Değirmencioğlu: "Üç buçuk ayın en yüksek seviyesinde"

İktisat Bankası Grup Müdürü Emre Değirmencioğlu, yüksek seyreden enflasyon, Moodys’in not indirimi ve beraberinde dün açıklanan olumsuz cari işlemler dengesi, Türk mali piyasalarında bozulmanın arkasındaki ana itici güç olduğunu düşünmekte olduğunu belirterek, sabah saatlerinde 3,81 seviyesinin hemen altında işlem gören USD/TL kurunun akşamüzeri 3,85 seviyesini gördüğünü kaydetti.

Değirmencioğlu, döviz piyasasını şöyle yorumladı, “Kur ve faiz cephesindeki negatif havanın borsaya sirayet etmediğini görüyoruz. Kur ve faiz ile ilişkisi kopan hisse senedi piyasası (bunu sağlıksız olarak görüyoruz) günü bankacılık hisselerin önderliğinde % 1,3 yükselişle tamamladı. Normal şartlarda, faizlerin artması şirketlerin finansman maliyetini artırmak suretiyle gelecek nakit akışlarını (şirketin değeri) baskılar. Bunun da hisse fiyatı üzerinde baskı kurması beklenir. Son dönemlerde irrasyonel davranan piyasalara paralel kur ve faizin sert bir şekilde yukarı gittiği bir günde, bankacılık hisselerine bile sert alımların gelebildiğini gördük.”

Türkiye’nin 2 ve 10 yıl vadeli tahvil faizlerinde sert yükseliş gördüğünü ifade eden Değirmencioğlu, faizlerin seviye olarak son 3 buçuk ayın en yüksek seviyesine yükseldiğini belirtti. Değirmencioğlu, yüksek seyreden enflasyon, bütçe açığı ve cari işlemler açığının Moodys’in not indirimine zemin teşkil ettiğinin unutulmaması gerektiğine vurgu yaptı. 

Ekonomist Çelik: "Eşel mobil sistem uygulanmalı"

Ekonomist İrfan Çelik ise, Türkiye’nin ticari açığının rekor seviyede artış gösterdiğine dikkat çekerek, artış hızının kabul edilebilir oranın üstünde olduğunu kaydetti. Çelik, bu durumun Türkiye ekonomisine ve Türk Lirasını kullanan KKTC ekonomisini olumsuz etkilemekte olduğunu söyledi. Çelik, Türk Lirasının döviz karşısındaki değer kaybının Türkiye ekonomisinin genel bir hastalığı olduğunu belirterek, hükümetlerin bu konuda yapacağı bir şeyin olmadığını kaydetti. Böyle bir soruna çözüm bulmanın mümkün olmadığını belirten Çelik, en azından sabit maaşlarla ilgili eşel mobil sisteminin yürürlüğe girmesi ve hayat pahalılığının oranı kadar gelirin artırılması gerektiğine vurgu yaptı. Çelik, ekonomi bu durumu kaldırabilir mi kaldıramaz mı bunun başka bir tartışma konusu olduğunu söyleyerek, KKTC ekonomisi olarak esas çözülmesi gereken ve 43 yıldır çözülemeyen ihracata yönelik katma değerin düşük olmasına dikkat çekti. 

Çelik, kısa, orta ve uzun vadeli bir ekonomik programın, ihracata yönelik bir programın ve bunun gerekliliği olan gıda ve üretim standartlarının tarımsal ekonominin üniversitelere yurt dışından gelen gençlerin tüketimine sunulabilecek niceliği yüksek olan bir endüstrinin kurulması gerektiğini kaydetti. 

“Nitelikli insan gücüne ihtiyaç var”

Çelik, şöyle devam etti, “Ya daha ucuza yapacağız, ya da daha kaliteli bir ürün üretmek zorundayız. Bunun yapılabilmesi için nitelikli bir insan gücüne ihtiyacımız vardır. Bunu oluşturabilmek için de kaliteli eğitime ihtiyaç vardır. Bunun için de öğretmenlerin tekrar eğitilmesi, eğitim programının tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Bilgiye ulaşmayı bilen, edindiği bilginin analizini yapabilen ve bundan sentez oluşturabilen bir sosyal yapıya ihtiyaç vardır.”

“Cari açık sorun haline gelmeye devam edecek”

İrfan Çelik, Türkiye ekonomisinin dış ticaret açığı devam ettiği sürece ve yapısal sorunları çözülmediği takdirde ve de ithalata dayalı tarım hayvancılık ihracat politikası oluşmasından kaynaklı cari açığın sorun haline gelmeye devam edeceğini söyledi. 

Çelik, bu durumun yansımalarının olumsuz bir şekilde KKTC ekonomisine de yansımakta olduğunu ifade ederek, “Bu konuda ileriye dönük bir öngörüm yok. Maalesef Türkiye’nin ekonomik ve politik durumu ön görülebilir şekilde değil” diye konuştu. 

“Ekolojiyi de koruyan bir ekonomik kalkınma modeli yaratılmalı”

Çelik, Türkiye dışındaki faktörlerin de buna etken olduğunu belirterek, şöyle devam etti, “Suriye sorununun Türkiye’ye nasıl yansıyacağı, Rusya ile olan anlaşmazlıkların Türkiye’ye ne şekilde yansıyacağı kestirilemiyor. Türkiye’nin cari açığı nasıl çözülecek, TL’nin değeri ne olacak şeklindeki sorulara cevap bulma gayreti yerine zamanlarını Kuzey Kıbrıs’ta ihracata yönelik bir ekonomik yapı nasıl oluşabilir diye bakmak gerekir. Devlet politikası kapsamında daha kaliteli ürünlerin yüksek bir oranda ödüllendirilmesi, kalitesiz üretimin kesinlikle destekten yararlanmaması durumunda ekolojiyi de koruyan bir ekonomik kalkınma modeli yaratılmalıdır.”

“Birilerinin bizi tehdit ettiği modellerle hiçbir yere varılamaz”

Çelik, “Bu konu, tek başına bir hükümetin de, tek başına bir partinin de bu konuyu başarabileceği bir husus değil” diyerek, bize benzerlik arz eden ülkelere bakıldığı zaman buradaki başarının toplumsal bir bütünlük içinde bir yapılanmanın görülmekte olduğunu kaydetti.  “Güney Kore’ye de Singapur’a da bakıldığı zaman aynı şeyi görürsünüz” diyen Çelik, ülkelerin ekonomik tarihine bakılmadığı ve anlaşılamadığı sürece burada birilerinin bizi tehdit ettiği modellerle hiçbir yere varılamayacağını belirtti.