Olay 1: … Türkiye’de sosyal medya uzmanı olduğu belirtilen Deniz Bulutsuz adlı kadın, 13 Haziran'da  bir süredir birlikte olduğu ünlü oyuncu Ozan Güven’in kendisini darp ettiğini, hürriyetini kısıtladığını, ölümle tehdit ettiğini ileri sürmüştü. Olaydan sonra Bulutsuz’un şiddete uğramış halini gösteren fotoğraflar basına sızmıştı…

-*-*-

Olay 2: ... Çok beğendiğim bir oyuncudur Ozan Güven... “Kesin şiddet kullandı” diyebilen var mı?
“Mutlaka kullanmıştır, kadının fotoğraflarını görmediniz mi?” diyorsanız, “bu sadece sizin iddianız” olur... 
İddianızı, belgelerle, şahitlerle ispat etmek zorundasınız... Veya Ozan Güven çıkacak, “özür dilerim yaptım” diyecek. O zaman da bu adamı içeri tıkmayan yargı da veya filminde oynatan yönetmen de en az O’nun kadar suçlu olacak!

-*-*-

Olay 3: ... Ozan Güven ne diyor? “... bir süredir ayrılmak istediği kız arkadaşının kendisine komplo kurduğunu ileri sürerek, asıl darp edilen kişinin kendisi olduğunu iddia ediyor...”. “Yok kardeşim, sen kesin o kızı dövdün, sarhoştun, bakalım başa şeyler de almıştın, mutlaka dövmüşsündür, yapın, mizacın buna uygundur” diyebilir misiniz?

-*-*-

Olay 4: ... “Gazetecilik” diye öğretilen meslek, “aklına geleni yaz, dilediğine çamur at, dilediğini göm” değildir... Ve işte bu noktada, bu örnek, “suçluluğu ispat edilinceye kadar kimseyi sosyal medyada veya medyada linç edemezsiniz” gerçeğini gözümüze gözümüze sokan bir örnektir.

-*-*-

Olay 5: ... Ozan Güven, bence Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biri olan Cem Yılmaz’ın çok yakın arkadaşıymış... Olamaz mı? Olur... Hürriyet gazetesinde bu konuda bir köşe yazarı şunları yazdı: “...Söylenen o ki, Cem Yılmaz her ne kadar yaşananları onaylamasa da, olayın ortaya çıkmaması konusunda Güven’e yardım etmiş”...

-*-*-

Olay 6: Bu yazılanlara “ifade özgürlüğü” diyebilir misiniz? Ya da “basın özgürlüğü”?... Asla diyemezsiniz... Cem Yılmaz, kadına şiddeti onaylamadığını açıkça belirtti. Ozan Güven’in gerçekten şiddet uygulayıp uygulamadığı “kesin” değil. Kaldı ki, Cem Yılmaz’ın adını kullanıp da olayı daha da büyütmek ve “okur” ya da “tıklanma” kazanmak, kesinlikle “gazetecilik” değildir.

-*-*-

Olay 7: Elinde belgen, fotoğrafın, görgü tanığın varsa; buyurursun yazarsın ve Ozan Güven ya da Cem Yılmaz’a da, “hodri meydan ağalar, buyurun bizi mahkemeye verin” diye de Osmanlı tokadı gösterirsin! Kimse size bir şey diyemez... “Ben duydum, kesin doğrudur, salla gitsin!”... Bu, gazetecilik değildir.

-*-*-

Olay 8: Efendim, amacım birilerine meslekle ilgili eğitim vermek gibi bir niyetim yok. Kesinlikle başkaları, başka türlü de düşünebilir. Başka şeyler hissedebilir, paranoya yapabilir, şüphelenebilir... Ama “hissettim ve şüphelendim, oturdum yazdım” derseniz, o yazdıklarınız asla haber değildir... Ayrıca “yorum” değil, “dedikodu”dur...

-*-*-

Olay 9: Peki dedikodu yapmayacak mıyız? Dedikodu, bir gazetecilik özgürlüğü değil; ama popülist gazetecilikte, bir cins “cesurluk” ve haliyle “popülizm”dir. “Okunalım, satalım, para kazanalım”dır... Ahlaklı ve de dürüst bir gazetecilik tavrı değildir. 

-*-*-

Olay 9: KKTC’ye gelelim... KKTC’de dedikodu yapacak ve yazacaksanız, bu konuda yeni yasa da geçti, duyumlarınıza, hislerinize ya çok güveneceksiniz ya da mahkemeye verilip bedelini ödemeye hazır olacaksınız... 

-*-*-

Olay 10: Gerçekleri belgeleyip, görüntüleyip yayınlamak, kaliteli gazeteciliktir. Araştırmacı gazeteciliğin temelidir... Duyduklarınızı yazmak ise “kalitesiz” ve “karıştırmacı” gazeteciliktir. 

-*-*-

Olay 11: Efendim, bu yeni yasa, (Adını da tam bilmiyorum ya...) özgürlüğümüzü kısıtlıyor, gazetecilik yapmamıza engel olacak, burasını yani KKTC’yi Türkiye’ye çevirecek... Bu bir endişedir. Elbette haksız bir endişe değildir. Ama ülkede yargı kurumu, bu endişenin yersiz olduğunun sağlam bir güvencesidir.

-*-*-

Olay 12: Peki sosyal medya? Sosyal medyada insan karalamak, linçe etmek, diline geleni yazıya döküp dümdüz dalmak, “özgürlükse”, “o özgürlük eksik kalsın” derim... Kimse, kimseyi, “siyasi çizgisi, dili, dini, rengi, ırkı, cinsel yönelimi, hatta fazla kilosu” nedeniyle “aşağılayamaz”... 

-*-*-

Olay 13: Efendim hükümeti eleştiremeyecek miyiz? Adını öğrenme ihtiyacı dahi hissetmediğim yasa, “hükümet bu ülkeye karantinasız gelen özel jetle ilgili eleştiremezsin” mi diyor? Bu yasa, “pandemi hastanesi sözü verdiniz, hala tık yok, yapamayacaksanız gideceksiniz” diye eleştirmenizin yasak olduğunu mu yazıyor... 

Olay 14: Haaaaa, “hakaret, aşağılama, hedef gösterme” yasak mı artık? Bu yasaktan ben ve benim gibiler de faydalanacak... Bekliyorum; bir tek paylaşım veya bir tek gazete haberinde, “hain” densin; yasal haklarım neyse, sonuna kadar gideceğim. “İhanetimi belgeleyemeyen cezasını çeker”... “Ama sen devletimize psefto gratos diyerek aşağılıyorsun” mu diyeceksiniz? Eğer yazılarımda veya haberlerimde, yorumlarımda “yasadışılık” yani “suç” olduğuna inandığınız bir şey varsa, buyurursunuz, mahkemeye gidersiniz... 

-*-*-

Olay 15: Bilmem anlatabildim mi?.. Gelin, artık gazetecilik yapalım... Efendim, “sen haksızsın Serhat, göreceğiz, bu savunduğun yasa seni de sokacak” mı diyorsunuz? Yorumunuza katılmamakla birlikte, küfretmeden yapacağınız her yorumun “en doğal hakkınız” olduğu konusunda gerekirse canımı bile veririm...